Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, turizm sektörünü umutlandırdı
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, özel bir televizyon kanalının yayınladığı programa katılarak önemli açıklamalarda bulundu. Turizm sektöründe istihdamın önemine işaret eden Bakan Ersoy, bu süreçte yaptıkları çalışmaları ve beklentilerini detaylarıyla anlattı.
“Normalleşmenin bayrama yetişeceğini düşünüyorum”
Türkiye’de Covid-19 vakalarında, öngörüldüğü gibi 15 Nisan haftası itibariyle bir kırılma gerçekleşmeye başladığını belirten Bakan Ersoy, özellikle Nisan’ın sonu, Mayıs’ın başında çok ciddi kırılmalar olacağını, vaka test oranının hızla aşağı doğru gideceğini beklediklerini kaydetti.
Vaka sayılarında aşağıya gidişin başlamasıyla birlikte, özellikle Mayıs’ın ikinci haftası normalleşmenin Türkiye açısından mümkün olacağını belirten Bakan Ersoy, “Buna Bilim Kurulu karar verecek. Ancak, şu anda gidişatı gözlemlediğiniz zaman bu normalleşmenin Mayıs’ın ikinci haftası itibarıyla hızlı bir şekilde başlayacağını ve özellikle Türkiye içindeki trafiğin, dolaylı olarak da bu turizm trafiği anlamına da geliyor, bayrama yetişeceğini düşünüyorum” dedi.
“Tatil noktalarını sık sık izliyoruz”
Normalleşmeyle birlikte şehirlerarası trafiğin de açılmasıyla insanların tatillerine gitmeye başlayacaklarını beklediğini ifade eden Bakan Ersoy, bu süreçte tatil noktalarını çok sık izlediklerini, özellikle Antalya’da normalleşmenin şimdiden başladığını, valiliğin de düzelmeler yaptığını, vaka sayılarının çok düşük olduğunu ve oranların her geçen gün daha da düzeldiğini söyledi.
“Koronasız alanları sertifake eden uluslararası bir sistem geliştireceğiz”
Türkiye turizmi olarak bakıldığında iç turizmden daha çok, önemli olan kısmın dış turizm olduğuna işaret eden Bakan Ersoy, uluslararası geçerliliği olan yeni bir sertifikasyon sistemi geliştireceklerini vurguladı ve şunları söyledi:
“Gelir ve sektör olarak baktığınızda, endüstri olarak baktığınızda dış turizm çok çok önemli. Şimdi ilk aşaması biliyorsunuz içerinin temizlenmesi, düzelmesi, önce iç turizm hareketinin başlaması, bunu inşallah Mayıs ayı içinde halletmiş olacağız. İkinci aşamada, ülkelerle karşılıklı olarak dış trafiği başlamadan önce biz yeni bir projeyi hayata geçirmeye başladık: Sertifikasyon, yani koronasız alanları sertifike eden bir sistem. Bu hafta ilk toplantısını da yaptık ve bir komisyon oluşturduk. Bu komisyonda Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda Sağlık Bakanlığı, Ulaştırma Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı yetkilileri ile ayrıca konuyla ilişkili bütün STK’lar görev alıyor. Aşamalı olarak da geliştiriyoruz bunları. Öncelikli olarak bir sertifikasyon sistemi geliştireceğiz, bu uluslararası kabul gören bir sertifikasyon sistemi olacak.”
Turizmin ulaşım, tesisler ve yolculardan oluşan üç ayağının bulunduğunu sözlerine ekleyen Bakan Ersoy, şöyle devam etti:
“Ulaşım diye baktığınız zaman, araçların sterilizasyonu, araç personelinin bağışıklık belgesi, personelin pandemi eğimi alması; oteller, havalimanları, restoranlar, acenteler, müze ve ören yerleri gibi tesislere baktığınız zaman burada da alan sterilizasyonu çok çok önemli. Buralarda kullanılan donanım ve malzemenin sterilizasyonu, mekânların güvenli mesafe standartlarına göre düzenlenmiş olması, sağlık kalite standartlarına uygun tesislerin içerisinde sağlık personeli ve ekipmanının bulundurulması, termal kontrol sistemleri gibi uygulamalara yönelik belgelerinin verilmesi, yine görevli personelin bağışıklık ve pandemi eğitimi belgelerinin alınması gibi bir dizi önlemler var. Yolculardan ne tür bağışıklık belgeleri isteneceğiyle ilgili bir mutabakat sağlandıktan sonra bütün bunları biz bir çatı sertifikasyon sistemi altında toplayacağız.”
“Turistik tesisler mayıs sonuna kadar bu sertifikayı alacak”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, bunun kendi geliştirdikleri ve muhtemelen dünya da örnek olacak bir sistem olacağını dile getirerek, “Bütün sivil toplum kuruluşlarını aşamalı bir şekilde komisyonunun içine dâhil ederek, hızlı bir şekilde, Mayıs’ın ilk haftası bu sertifikasyon sistemini sonuçlandırmayı hedefliyoruz ve Mayıs’ın sonuna kadar da aşamalı bir şekilde turistlik tesislerin bu sertifikayı almasını sağlayacağız” dedi.
Bu durumun iki açıdan önemine işaret eden Ersoy, “Önce iç turizm, sonra bu sertifikasyon sistemi. Bu sizin algınız açısından da önemli yurt dışındaki turist tarafından. Yani bize yolcu gönderecek ülkelerin de gönül rahatlığı sağlamaları açısından çok çok önemli. Türkiye’nin zaten algısı çok iyi, sağlık altyapısı, böyle bir sertifikasyon sistemi koyduğunuz zaman, yani düzenli olarak tesis bazında denetim ve eğitimini gerçekleştirdiğiniz zaman, onlar da gönül rahatlığıyla vatandaşlarını Türkiye’ye gönderebilecekler. Olmazsa olmaz ikinci kuralı hayata geçiriyoruz. Üçüncü aşamada ise, bu sertifikayı hem Bakanlık sitelerimizden lanse edeceğiz, hem ilgili bize yolcu gönderen tur operatörlerinin sitelerine de koymasını sağlayacağız. Bunun düzenli kontrolü sağlanacak ve bu sertifikayı alan işletmeler ve tesisler de öncelikli olacak” ifadelerini kullandı.
Turistik ilçelere sağlık altyapısı haritası
Türkiye’nin kuvvetli olan sağlık altyapısının belgelendirilmesi, bir plana, bir haritaya dökülmesi gerektiğini söyleyen Bakan Ersoy, Sağlık Bakanlığı ile bu çalışmayı ilçe bazında yaptıklarını, turistlik ilçelerde sağlık altyapısı haritasını çıkarttıklarını ifade etti.
Bakan Ersoy, koronasız hayata turizm açısından geçiş adımlarını bu standardizasyon sayesinde sağlamış olacaklarını da sözlerine ekledi.
THY, hava alanları ve turizm paydaşlarının tamamının aşamalı olarak bu komisyonun içine dahil olacağını belirten Ersoy, bu süreçte büyük tur operatörlerinin CEO’larıyla da bizzat konuştuğunu ifade etti. Ersoy, oluşturulacak çatı sertifikasyonunda yabancı sertifika şirketlerini, uluslararası markaları da kullanmak zorunda olduklarını ve uluslararası firmaların da olduğu bir algı yapacaklarını aktardı.
Koronavirüsünden sonra toplumların hijyen algısında bir yükselme olduğuna dikkati çeken Ersoy, şunları kaydetti:
“Sadece bunu korona virüsünden çıkış planı olarak görmemek lazım. Bundan sonra bu sertifikasyonları herkese yaymak gerekiyor. Yani restoranlarımıza, otellerimize, pansiyonlarımıza kadar basit bir şekilde uygulanabilir yaymanız gerekiyor. Artık bu tüketicinin önceliği haline geldi. Bizim de buna uyumlu bir servis üretmemiz lazım. Aslında sadece bu iş için yapmıyoruz; bundan sonraki gelecekte uygulanması gereken uluslararası standartlara sektörümüzün uyum sağlamasını temin ediyoruz.”
Almanya, Avusturya, Orta Avrupa ülkeleri ve bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin hızlı toparlandığını da kaydeden Ersoy, “Haziran’ın ortasından sonra aşamalı bir şekilde açılır diye düşünüyorum. Rusya’da belirsizlik devam ediyor, İngiltere’de belirsizlik devam ediyor, onlar Temmuz sonunu bulabilir açılış olarak. Gidişatı izliyoruz” dedi.
“Acentanızın markası değerli ise devrinde bir engel yok”
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, acentalarla ilgili olarak da açıklamalarda bulunarak, aslında acentaların yüzde 99.9’unu kapsayan bir çözüm geliştirdiklerini, ortada sakıncalı bir durum görmediğini söyledi.
Türkiye’de 9 bin 500 seyahat acentesi belgesi olduğunu vurgulayan Bakan Ersoy, ancak 10-15 tanesinin ezberden zor sayılabileceğini, kendisinin ise 1985’den beri bu mesleğin içinde birisi ve şu anda da sektörün başındaki en kıdemli insan olarak, zorlayarak 100 tane sayabileceğini ifade etti. Konuya ilişkin yaptığı açıklamada Ersoy, “Acentelerin mevcut belgelerinin yüzde 99.9’u sizin bakış açınızla, yüzde 99’u benim bakış açımla zaten bu yasanın kapsama alanı içine girmiş. ‘Markanız değerliyse unvanınızla birlikte devretmek istersiniz değil mi?’ Markanız gerçekten değerliyse o zaman şirketinizde köklü bir şirkettir. O zaman zaten biz sizin unvanınızı ve markanızı şirketinizle birlikte devretmenize bir engel tanımıyoruz ki. Orada bir engel yok, eskiden de müsaitti, bu yasa geçtikten sonra da müsait” diye konuştu.
“Herkesin Bakanıyız”
Bu süreçte iyi niyetli olunmadığı takdirde işin değiştiğini belirten Ersoy, “Şimdi siz firmanızın borçlarınızı eski şirketinizde bırakıp unvanınızı ve markanızı akrabanızın üzerinize kurduğunuz başka bir şirkete aktarmak istiyorsanız o zaman geride birçok turizm tedarikçisi mağdurlar oluşturuyorsunuz. Bu kötü örnekler geçmişte defalarca yaşandı. Bu sebeple de belge devri yasaklandı Türkiye’de. Sektörün şu an da ihtiyacı olduğu için, sektörden böyle bir talep geldiği için geçmişteki görmezden gelmeyerek çok pratik bir çözüm oluşturduk. Hem sektörün ihtiyacı karşılandı belge devrine izin verilerek hem de eskiden bunu art niyetli şekilde kullanmış olan insanların önüne de geçmiş olalım istedik. Sizin rakamlarınızda binde 1, benim rakamla yüzde 1 ki çoğu iyi niyetlidir ve firmasını devredebilir. Bunların da önüne geçmiş olalım” dedi.
“Biz herkesin Bakanıyız. Sadece bir tarafın değil.” diyen Bakan Ersoy, sektörde mağdurlar oluşmasının önüne geçmek zorunda olduklarını söyledi.
Kısa çalışma ödeneğinden yararlananlara ilk maaşlar 5 Mayıs’ta
Turizm sektöründe korunması gereken en önemli hususun istihdam olduğunu ifade eden Bakan Ersoy, bununla ilgili çalışmaları da, “İstihdam destekleri diye baktığınız zaman bir esnetme yapılarak, son 3 yılda 600 gün olan çalışma süresi 450’ye, son yıldaki çalışma SSK’lı olma şartı da 120’den 60 güne düşürüldü. Ve kısa çalışma ödenekleri de herkesin taleplerini girmeye başladı. Orada yetişir, yetişmez gibi bir endişe var. Ben buradan herkese söyleyeyim: Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan personel 5 Mayıs’ta ilk maaşlarını alacak. Sayın Maliye ve Hazine Bakanımız da bunu zaten defaten bildirdi, Çalışma Bakanımız da bildiriyor, ben de bir kere daha söylemiş olayım, endişelenmeyin, 5 Mayıs’ta hesaplarınıza ödemeleriniz yatacak” şeklinde aktardı.
“Personellerin girişleri tekrar yapılsın”
Askıdaki personel olarak nitelendirilen, sezonluk çalışanlar için de bir düzenlemeye gittiklerini belirten Ersoy, onlarında da kısa çalışma ödeneğinden yararlanmalarını sağladıklarını ve bunun çok çok önemli olduğunu söyledi.
Tesis sahiplerinden personelin girişini yeniden yapmaları ricasında bulunan Bakan Ersoy, “Artık bu kısa çalışma ödeneğinden askıdaki personel bu düzenlemeyle yararlanabiliyor. Lütfen personelin girişini tekrar yapsınlar. Tesise çağırmak zorunda değiller. Hani şehirlerarası trafikten dolayı gelemiyor filan bir mazeret olmasın. Uzaktan da yapabilirler bunu. Askıdaki personelimizi tekrar bu kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecek hale getirmelerini özellikle rica ediyorum” diye konuştu.
Sektöre kredi desteği
Asgari ücret destek programı hakkında da açıklamalarda bulunan Ersoy, “O bu sene sonuna kadar uzatıldı. Turizm sektörü de bundan yararlanabiliyor. Ve her şeyden önemlisi de işe devam kredisi var. Ben personel çıkarmayacağım diyenlere 6 ay ödemesiz 36 ay vadeli KGF garantili düşük faizli bir kredi imkânı var, bundan turizm sektörü de yararlanabiliyor. Ama biz seyahat acenteleri için biliyorsunuz iki tane önemli krediyi daha devreye aldık. Geçen haftalarda müjdesini vermiştim. Seyahat acentelerine 50 bin liralık hızlı kredi, özellikle küçük çaplı seyahat acenteleri kast ediyoruz, onlara 50 bin liralık 6 ay ödemesiz, 36 ay vadeli bir kredi paketi sunduk. Bu bağlamda başvurularda çok iyi gidiyor Turizm Bakanlığı sitesinden başvuruları yapabiliyorlar. Şu an da binin üzerinde bir başvuru olmuş. Biz onları aşamalı bir şekilde Ziraat Bankasına devretmeye başladık. Önümüzdeki haftadan itibaren o krediler kullandırılacaktır diye düşünüyorum. Orada da 5 bin kadar bir acentenin başvuracağını öngörüyoruz. Ve yine otellerle acenteler arasında bir sıkıntı vardı, biliyorsunuz erken rezervasyon ödemeleri yapılmıştı otellere ve oteller de tabi bunu doğal olarak kış yatırımları, bakım, onarım vesaire için kullanmışlardı. Şimdi birden sezon ötelenince böyle bir sıkıntı doğdu. Biz de acentelerin bu avans ödemelerini geri alabilmeleri için avans kredi geri ödeme avanslarını geri ödeme kredisi diye bir kredi oluşturduk, Bakanlığımız üzerinden başvurular başladı 100’den fazla başvuru var. Süreyi de uzattık evrakları toparlayamadıkları için yetişemediklerini söylediler, süreyi de uzattık Nisan sonuna kadar. Hızlı bir şekilde bu başvuruları da alıyoruz onları da peyderpey Ziraat Bankasına göndermeye başladık, bankamız iletişime geçip çöze çöze dosyaları tamamlıyoruz” ifadelerini kullandı.
Galataport ve Beyoğlu Kültür Yolu Projesi
İstanbul’daki Galataport’un bu sene hizmete gireceğini ifade eden Bakan Ersoy, koronavirüs sebebiyle gemiler yanaşamadığı için bir gecikme yaşandığını ifade ettiği açıklamalarında Beyoğlu Kültür Yolu projesi ile Atatürk Kültür Merkezi’ne de yer vererek şöyle devam etti:
“Bu sene inşallah en kısa sürede hayata geçecek. Atlas Pasajıyla ilgili bizim devam eden yatırımlarımızı biz hızlı bir şekilde sonuçlandırıyoruz. Bir terslik olmazsa ki olacağını sanmıyorum, çok hızlı gidiyoruz. 1 Eylül gibi Atlas Pasajı’nın restorasyonu ve binanın restorasyonu tamamlanmış olacak ve orası artık Türk sinemasının yeni galalarının merkezi olacak, bütün galalar orada yapılacak. Beyoğlu’na biz kırmızı halı atacağız ve Türk sinemasının galaları orada yapılacak. Çok aslına uygun bir şekilde çok güzel restore ettik. Ve Atlas Pasajı’nın olduğu binayı da Türkiye’nin ilk sinema müzesi yapıyoruz. Orayı da çok güzel, dünya ile yarışabilecek bir sinema müzesi haline getiriyoruz. Oradaki diğer katlarda da çok amaçlı salonlar yapıyoruz. Onları da kültür ve sanat aktivitelerinin merkezi için kullanacağız, yani dışarıdaki özel galerilerin ve diğer kültür sanat aktivitesi yapmak isteyen, faaliyet yapmak isteyen kurumların kullanımına sunacağız. Atatürk Kültür Merkezi inşaatımız da çok hızlı ilerliyor. Orada hedefimiz yılsonuna bu işi yetiştirmek. Tabii korona virüsten dolayı inşaat faaliyetleri biraz yavaşladı. Ancak biz yine azimliyiz ve yoğun bir şekilde çalışıyoruz, orayı da yılsonuna kadar hizmete almak istiyoruz.”
Bakan Ersoy, Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezinin de Haziran ayının başına yetişeceğini belirterek, “İnşallah 7 Haziran gibi yetiştirmiş olacağız. Onun için de biliyorsunuz bir tiyatro, bir cep sineması var. Yine ortada bir salon var çok amaçlı kullanabileceğimiz. Böyle baktığınız zaman bir kültür yolunu aşamalı bir şekilde oluşturuyoruz. Galata Kulesi’nin de biliyorsunuz mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne geçti 2019’un başında. Biz ondan sonra burası için projeler hazırlatmaya başladık ve bunu da Belediyeden geri talep ettik. Yani Belediyenin işletmesinde şu anda, hani Vakıflar Genel Müdürlüğüne mülkiyeti geçtiği için Vakıflar Genel Müdürlüğüyle biz yeni projeler yapmak üzere talebimizi de geçtik. Gerçi Belediye şu anda hukuki süreçleri tercih ediyor, hukuki süreçleri uzatarak projeyi geciktiriyor biraz. Ama biz durmuyoruz, biz projemizi hazırlıyoruz. Orada İstanbul için çok güzel bir proje hazırlıyoruz. Doktor Ayşen Savaş Hocamızın önderliğinde birkaç tane kendisinin dahil ettiği birkaç üniversiteyi, sanat tarihçileri ve mimarlardan oluşan bir çalışma grubu oluşturduk, şimdi biz Galata Kulesi’ni bir müze haline getireceğiz onların projesiyle ilgili” diye konuştu.
Galata Kulesi’yle ilgili de yapılacak çalışmalardan bahseden Ersoy, “Biliyorsunuz, Galata Kulesinin şu anki işletmesinin içinde kafeteryalar, restoranlar, çalışma ofisler, mutfaklar var. Bu doğru değil Galata Kulesi açısından baktığınız zaman. Biz buranın içini tamamen boşaltacağız, buraya aykırı olan bütün yapıları çıkaracağız. Zaten baktığınız zaman yangın tehlikesi de oluşturuyor; içinde mutfaklar, doğalgaz üniteleri gibi, kule açısından riskli. Galata Kulesi nedir diye baktığınız zaman, biliyorsunuz orası bir Ceneviz meydanı ve İstanbul’un ilk meydanlarından biri. Ve Galata Kulesi aslında bir yangın kulesi. Üzerinden baktığınızda İstanbul’un kritik noktalarının tamamını görüyorsunuz ve İstanbul’un cazibe noktalarının hepsini görebiliyorsunuz. Şimdi Galata Kulesi bu proje bittiği zaman hem kuleden baktığınızda bütün cazibe noktalarını çok iyi gördüğünüz, hem cazibe noktalarından kulenin çok iyi fark edildiği bir ortama çevireceğiz. Bu özelliklerinden dolayı, bulunduğu pozisyonla birlikte Galata Kulesi’nin müzesini oluşturacağız. Yani artık bir müze kule haline de gelecek. O gereksiz kullanılan, personel soyunma odaları, restoran, kafeterya vesaire amaçlı kullanılan mekânları soyacağız, bütün o kuleden gördüğünüz mekânların tanıtıldığı, o cazibe alanına gelmiş turistin o alanlara da yönlendirileceği bir merkez haline getireceğiz. Bu açıdan sadece kuleyle de sınırlamıyoruz, onun önünde bir meydan var biliyorsunuz, meydanın içinde de çok çirkin bir yapı var, onu da inşallah bu devir işlemi bittiği zaman Büyükşehir Belediyesinden o binayı da kamulaştırıp, yıkıp orayı meydan haline getireceğiz. O meydanı da özellikle yazın olmak üzere Bakanlığımıza bağlı genel müdürlüklerin kültür ve sanat aktivite merkezi haline getireceğiz. 1 ay içinde projeyi tamamlamış oluruz, hukuki süreç de inşallah tamamlanırsa” diye konuştu.
Yapılacak projenin bir İstanbul projesi olduğunun altını çizen Ersoy, “Bakın bu projeyi ben birdenbire oluşturmadım. Ben biliyorsunuz Alman Lisesi mezunuyum, ben orada 8 sene okudum. Benim Bakan Yardımcım Ahmet Misbah Demircan sağ olsun üç dönem Belediye Başkanlığı yaptı, Beyoğlu Belediye Başkanlığı. Biz ekip olarak Beyoğlu’nu çok seviyoruz ve Beyoğlu’nda yaşadık. Biz yaşayarak geçirdik orada. Kimse gereksiz ısrarda bulunmasalar, bize de destek olsalar, hani destek olmak isteriz diye açıklıyorlar, biz de çok isteriz destek olsunlar. Zaten onların destek olmasına ihtiyacımız var, ne gibi işleriniz var diyorsanız; biz bu projeleri yapacağız, ama bu projelerin çevresindeki mekânların düzenlenmesi de aslında Belediyenin işi. Yani gerçekten samimilerse, Başkanımız samimiyse destek olma açısından, oraları düzenleyerek bize hakikaten kültür yolunda çok ciddi destek olabilirler. Neler var diyorsanız: Galataport’tan yukarıya çıkacak olan bir Boğazkesen Caddesi var. Biliyorsunuz oralar resim galerileriyle doldu, çok güzel bir kültür yolunun geçiş noktalarından. Orada meydan ve kaldırım düzenlemeleri yapılabilir ve o caddeye paralel caddeler de sokak sağlıklaştırmasına tabi tutulabilir, çok daha keyifli bir kültür yolu içinden Galata Kulesi’ne insanlar Galataport’tan ulaştırılabilir. Yine kulenin bağlantı yolu olan Büyük Hendek Caddesi var, oraya sağındaki-solundaki paralel caddeden de sokak sağlıklaştırılması yapılarak orada keyifli bir trafik yukarıya doğru alıştırmış oluruz. En büyük bir ihtiyacımız daha var mesela. Atatürk Kültür Merkezini biliyorsunuz. Yılsonuna yetiştirmeyi hedefliyoruz. Atatürk Kültür Merkezinin kütüphane tarafı, aşağı tarafında Kültür Merkezinin içinde bir kültür sokağı oluşturuyoruz biz. Yani sadece orada iki tane büyük salon olmayacak, müzeler olacak, galeriler olacak, birçok kütüphaneler olacak, içinde kafeler ve restoranlar olacak, çok şık, 24 saat yaşayan bir kültür sokağı haline getiriyoruz. Büyük kütüphanenin olduğu tarafta, aşağıda çıkış noktasında orada bir İGDAŞ binası var, tam çıkışta çürük diş gibi duruyor baktığınız zaman, bizim projeyi çok rahatsız ediyor. Biz onu Belediyeden rica da ettik, o binanın oradan alınması lazım ve mümkünse oranın park ve yeşil alan olması gerekiyor. Şimdi de rica etmiş olalım Sayın Başkanımızdan, inşallah o çürük dişi oradan alırlar, orayı bir yeşil park-bahçe haline getirirler, bütün İstanbul için güzel bir hem kültür yolu haline getirmiş oluruz, hem de Beyoğlu’nun eski, özlenen kimliğini kazandırmış oluruz. Unutmayalım ki, biz de devlet olarak, biz de İstanbul’da, özellikle ben ve benim Bakan Yardımcım Ahmet Misbah Demircan, Beyoğlu insanları olarak biz de Beyoğlu’nun bir yere gelmesini ve İstanbul’un örnek bir kültür şehri olması için çalışıyoruz, bütün arzumuz, bütün çabamız bunun üzerine” şeklinde konuştu.