Yükselen maliyetler ve artan döviz kuru karşısında, gıda başta olmak üzere birçok sektörde maliyetler hızla artmaya devam ediyor. Enerji ve akaryakıt maliyetlerinin an be an yükseldiği Türkiye'de, herkes Hazine ve Maliye Bakanlığı başta olmak üzere kabinenin sessizliğinden dert yanıyor. İşssizlik rakamlarının yükselmesinin muhtemel asgari ücret ile birlikte artması beklenirken, kırsal kalkınma konusunda en önemli sorun; göç. Siyaset kulislerinde sürekli iktidarı eleştiren muhalefetinde çözüm üretemediği olumsuz ekonomi karşısında, iktidar yöneticilerinin nasıl bir formül ile sorunları aşacağı ise merak konusu.
Yüksek zamların her alanı etkilediği günümüzde, tek çıkış üretim ekonomisi olarak yorumlanıyor. Oysa; üretim zaten yüksek maliyetler ile zorlaşmışken, yüksek fiyatlı üretim mamüllerinin tüketici tarafından nasıl alınacağını kimse konuşmuyor! Hizmet sektörünün iyiden iyiye yara aldığı şu günlerde; avukatlar, mali müşavirler, basın ve medya sektörü, matbaacılar, demir çelik sektörü, nalburcular, kırtasiye sektörü, bilişim ve yazılım sektörü, otelcilik ve turizm, ulaşım sektörü ile daha birçok sektör maalesef hafta içerisinde yüklü oranlarda zamlarla fiyat güncellemesi yapacak. Un maliyetlerinin arttığı günümüzde ekmek zamlarının ardı arkası kesilmezken, fırıncı esnafı da yüksek vergi ve maliyetlere karşı iktidarın önlem almamasından şikayetçi. Benzer bir durum et sektörü başta olmak üzere neredeyse tüm gıda ürünlerinde yaşanıyor.
İnşaat sektörünün neredeyse tamamen durması nedeniyle, işsizlik yüksek oranlara zıplamış durumda. Kış mevsiminin zor koşullarda geçeceğini meteroloji uzmanları an be an haykırırken, doğalgaz ve elektrik zamları can yakmaya devam ediyor. Enerji şirketleri ise; yüksek vergilerin ve dolaylı vergilerin maliyetleri artırdığından şikayetçi. Alışveriş sektörünün önemli bir kesiminde pandemi tıkanıklığı devam ederken, maalesef üretici normal fiyat koşullarında üretememekten şikayetçi. Öyle ki; hammade maliyetleri artıkça üretim maliyetleri de aynı oranda artıyor ve artan maliyetler nedeniyle alım gücü zaten düşük olan tüketici, beklenilen alımları gerçekleştiremiyor.
Yapılandırma taksitleri ödenemeyecek!
Türkiye'nin içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntıyı nasıl aşacağı konusunda ciddi beklentiler olsa bile maalesef bu beklentiler umut olmuyor. Siyasetin ama iktidar ama muhalefet kanadında çözüm üretemediği olumsuz ekonomi; ülkede hırzlık, gasp ve benzeri asayiş oranlarının artmasına neden oldu. Bu oranları şehirler bazında değerlendirdiğimizde nasıl bir tablo ile karşı karşıya kaldığımızı yetkililerin rakamlarla açıklaması toplum sosyolojisinin ve psikolojisinin toparlanması açısından uygun olacaktır. Vatandaşın, mal ve can güvenliğinin hızla artan zamlar ile azaldığı bir dönemde; maalesef iktidarın gerçekleştirdiği vergi ve sgk gibi yapılandırma taksitlerininde ödenemeyeceğini belirtmekte fayda var. Öyle ki, bu duruma dair uyarılarımı daha önceki aylarda yayınlanan köşe yazılarımda yapmıştım.
Son günlerde beni arayan serbest muhasebeci ve mali müşavirler ile sanayi ve iş dünyası insanları; vergi oranları ile birlikte uygulanan faizler ve zamların çok yüksek olduğundan şikayetçi. Dolaylı vergiler ile birlikte ortalama yüzde 70 oranında vergi ödeyen üretici ve satıcılar maalesef yapılandırma taksitlerini ödeyemez durumda. Bankacılık sektörünün krediler ile ayakta tutmaya çalıştığı sektörler ötesinde esnafında durumu iç açıcı değil. 2021 Aralık ayı sonu itibariyle işçi çıkarmaların artması beklenen Türkiye'de; toplum ile uyumlu, iş dünyası ve esnafı koruyan, işçi çıkarmaların önüne geçecek, toplumun sinir uçlarındaki baskıyı kaldıracak somut siyasi ve ekonomik adımlara acil ihtiyaç var.