Mustafa Dündar
Av. Enes Berk Erdem
Köşe Yazarı
Av. Enes Berk Erdem
 

VERGİ ZİYAI VE KAÇAKÇILIĞI KAPSAMINDA YÖNETİMİ DEVRALAN LİMİTED ŞİRKET YETKİLİLERİNİN SORUMLULUĞU HAKKINDA

213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.359’da ceza hukuku anlamında yargılamayı gerektirecek nitelikte birtakım fiiller  tanımlanarak vergi kaçakçılığı suçu ihdas edilmiştir. Bu fiillerin uygulamada en sık görülen yansıması naylon (sahte ve  muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge) fatura kullanımı ve tanzimine ilişkindir. Salt ceza hukuku anlamında tüzel  kişiliklerin sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmasa da idari para cezaları, müsadere ve kapatma gibi cezai  hükümlere tabi tutulabilecekleri açıkça sair yasalarda kabul edilmiştir. Türk Ceza Kanununda tüzel kişilikler hakkında  ceza yaptırımının uygulanamayacağı (TCK m.20/2) açıkça belirtilmiş olup, cezai manada hareket kabiliyeti olmadıkları  için onlar yararına işlenen suçlarda temsile yetkili organlarını oluşturan gerçek kişilerin sorumlulukları cihetine  gidilmektedir. Bu durumda 213 sayılı kanunun 359.maddesinde sayılan vergi kaçakçılığı suçlarında, limited şirketlerin yönetim ve temsil yetkisini devralan şahısların sorumluluğuna ilişkin olarak hem vergisel anlamda hem de cezai anlamda  tereddütler ortaya çıkmaktadır.    Bilindiği üzere Anayasa (m.38) ve ceza yasası (TCK m.20/1) gereği suç ve cezaların şahsiliği ilkesi geçerlidir. Buna göre  kişilerin kendisinin işlemediği, bir üçüncü şahsın işlediği suç nedeniyle mahkûm edilmesi doğru değildir. Diğer yandan  hız ve uyum gerektiren ticari hayat içerisinde faaliyet gösteren limited şirketler de ihtiyaçları çerçevesinde temsilcilerini  ve yönetim organlarında daima düzenlemeler yapmaktadırlar. Bu itibarla özel bir ceza hükmü ihtiva eden VUK m.359’da  sayılan suçların işlenmesi halinde, hâlihazırda şirketi temsile yetkili kişinin bu fiili bizzat işleyip işlemediğinin  incelenmesi gerekmektedir. Buna ilişkin inceleme uygulamada sıkça yapılan bir hata neticesinde çoğu zaman mahkemeye  bırakılmaktadır. Ne var ki mahkemenin önüne gelişinden önce hem vergi denetiminden sonra tanzim edilen Vergi Suçu  Raporunda hem de savcılığın soruşturması aşamasında bu hususa ilişkin inceleme yerine getirilmeyip doğrudan  iddianamenin hazırlanması ile kovuşturma aşamasına geçildiği sıkça görülmektedir. Böylelikle kendisinin yetkili  olmadığı dönemlerde işlenen vergi kaçakçılığı suçu yüzünden limited şirket müdürleri hakkında yargılamalar yapılmakta  ve kimi zaman da adli hatalarla mahkûmiyetler verilmektedir.    Asliye ceza mahkemesinde görülen vergi kaçakçılığına ilişkin ceza kovuşturmasında mahkeme hem bizzat hem de  bilirkişi heyeti marifetiyle yerine getirilecek olan tahkikat neticesinde vergi kaçakçılığının işlendiği zamanda tüzel kişiliği  temsile ve yönetime yetkili şahısların kimler olduğunu ve bu şahısların gerçek anlamda suçun faali olup olmadıklarını;  yani suçun maddi ve manevi unsurlarını yerine getirip getirmediklerini incelemelidir. Netice itibariyle her ne kadar kovuşturma aşamasında ilk olarak yargılamaya tabi tutulan şirketin o anki müdürüyse de yapılacak araştırma neticesinde  suç ve cezaların şahsiliği ilkesi, kast ve suçun maddi unsuru yönünden kendisine izafe edilebilecek herhangi bir husus  olmadığından hareketle beraatine karar verilmesi gerekecektir.    Durum her ne kadar yukarıda vergi kaçakçılığı suçu olarak ele alınmış olsa da bu durumda ayrıca hazinenin uğradığı vergi  ziyaından bahsetmek gerekecektir. Özellikle sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tanzimi ve kullanımı suretiyle  vergi mahsup ve iadelerinden yararlanan, bu şekilde vergi kanunlarının etrafını dolanarak vergi ödemeden kurtulan ya da  iade almaya hak kazanmış gibi görünerek haksız iade alan şirketlerin bir de finansal açıdan cezalandırılarak devleti  uğrattıkları vergi ziyaının telafi edilmesi amaçlanmıştır. VUK m.344/2’ye göre m.359’da sayılan halleri işleyerek devleti  vergi ziyaına uğratan mükelleflerin ziyaı miktarının üç katı tutarında para cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.  Bu doğrultuda yine en çok tartışılan husus da şüphesiz yönetim yetkisini devralarak kendinden önceki müdürlerin neden  olduğu vergi ziyaının şirketten tahsil edilememesi halinde ödeme emrinin tebliği edildiği andaki şirket müdürünün  sorumluluğudur.    6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer madde 35’in hükme bağladığı üzere şirketi  temsile yetkili kişilerin şirketin ammeye olan alacaklarından, şayet şirket varlıklarından alacağın tahsili imkânının  olmadığı anlaşıldıysa, ilgili alacağın tamamından şahsi malvarlıkları ile sorumludurlar. Bu maddeye eklenen ek fıkra ile  yukarıda tartışılan hususta “alacağın doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda temsilcilerin farklı kişiler olması halinde  müteselsilen sorumluluk” kuralı AYM’nin 2014/144 E. 2015/29 K. sayılı kararı ile hukuk dogmatiğine uygun bir şekilde  iptal edilmiştir. Buna göre tıpkı durumun ceza hukuku boyutunda olduğu gibi vergi hukuku boyutunda da vergi ziyaına  neden olanın sorumluluğunun kabul edildiği, ödeme anında temsile yetkili kişinin sorumluluğunun olmadığı açıktır.    Netice itibariyle limited şirketlerde vergi kaçakçılığı suçunun işlendiği (VUK m.359) ve buna bağlı olarak vergi ziyaı  cezasının (VUK m.344) ortaya çıktığı hallerde ödemenin tahakkuk ettiği ve ceza yargısının devreye girdiği an ile bu  duruma neden olan şirket müdürleri birbirinden farklı kimseler olabilir. Bu durumda ceza hukuku açısından özellikle  genel hukuk ilkeleri ile sorumlu ve sorumluluğun kapsamı net bir şekilde belirlenebilse de vergi yargısına yansıyan Vergi  İdaresinin uygulamalarının kimi zaman karışıklıklara neden olduğu görülmekte ve 6183 s.lı kanun mük. M. 35’in iptal  edilen hükümlerine paralel işlemlerine rastlanılmaktadır. Böylesine durumlar net bir şekilde gerçek sorumlunun  belirlenmesinin güç olduğu ve yargılamaya muhtaç durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır.   
Ekleme Tarihi: 24 Aralık 2020 - Perşembe

VERGİ ZİYAI VE KAÇAKÇILIĞI KAPSAMINDA YÖNETİMİ DEVRALAN LİMİTED ŞİRKET YETKİLİLERİNİN SORUMLULUĞU HAKKINDA

213 sayılı Vergi Usul Kanunu m.359’da ceza hukuku anlamında yargılamayı gerektirecek nitelikte birtakım fiiller  tanımlanarak vergi kaçakçılığı suçu ihdas edilmiştir. Bu fiillerin uygulamada en sık görülen yansıması naylon (sahte ve  muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge) fatura kullanımı ve tanzimine ilişkindir. Salt ceza hukuku anlamında tüzel  kişiliklerin sorumluluğundan bahsetmek mümkün olmasa da idari para cezaları, müsadere ve kapatma gibi cezai  hükümlere tabi tutulabilecekleri açıkça sair yasalarda kabul edilmiştir. Türk Ceza Kanununda tüzel kişilikler hakkında  ceza yaptırımının uygulanamayacağı (TCK m.20/2) açıkça belirtilmiş olup, cezai manada hareket kabiliyeti olmadıkları  için onlar yararına işlenen suçlarda temsile yetkili organlarını oluşturan gerçek kişilerin sorumlulukları cihetine  gidilmektedir. Bu durumda 213 sayılı kanunun 359.maddesinde sayılan vergi kaçakçılığı suçlarında, limited şirketlerin yönetim ve temsil yetkisini devralan şahısların sorumluluğuna ilişkin olarak hem vergisel anlamda hem de cezai anlamda  tereddütler ortaya çıkmaktadır. 

 

Bilindiği üzere Anayasa (m.38) ve ceza yasası (TCK m.20/1) gereği suç ve cezaların şahsiliği ilkesi geçerlidir. Buna göre  kişilerin kendisinin işlemediği, bir üçüncü şahsın işlediği suç nedeniyle mahkûm edilmesi doğru değildir. Diğer yandan  hız ve uyum gerektiren ticari hayat içerisinde faaliyet gösteren limited şirketler de ihtiyaçları çerçevesinde temsilcilerini  ve yönetim organlarında daima düzenlemeler yapmaktadırlar. Bu itibarla özel bir ceza hükmü ihtiva eden VUK m.359’da  sayılan suçların işlenmesi halinde, hâlihazırda şirketi temsile yetkili kişinin bu fiili bizzat işleyip işlemediğinin  incelenmesi gerekmektedir. Buna ilişkin inceleme uygulamada sıkça yapılan bir hata neticesinde çoğu zaman mahkemeye  bırakılmaktadır. Ne var ki mahkemenin önüne gelişinden önce hem vergi denetiminden sonra tanzim edilen Vergi Suçu  Raporunda hem de savcılığın soruşturması aşamasında bu hususa ilişkin inceleme yerine getirilmeyip doğrudan  iddianamenin hazırlanması ile kovuşturma aşamasına geçildiği sıkça görülmektedir. Böylelikle kendisinin yetkili  olmadığı dönemlerde işlenen vergi kaçakçılığı suçu yüzünden limited şirket müdürleri hakkında yargılamalar yapılmakta  ve kimi zaman da adli hatalarla mahkûmiyetler verilmektedir. 

 

Asliye ceza mahkemesinde görülen vergi kaçakçılığına ilişkin ceza kovuşturmasında mahkeme hem bizzat hem de  bilirkişi heyeti marifetiyle yerine getirilecek olan tahkikat neticesinde vergi kaçakçılığının işlendiği zamanda tüzel kişiliği  temsile ve yönetime yetkili şahısların kimler olduğunu ve bu şahısların gerçek anlamda suçun faali olup olmadıklarını;  yani suçun maddi ve manevi unsurlarını yerine getirip getirmediklerini incelemelidir. Netice itibariyle her ne kadar kovuşturma aşamasında ilk olarak yargılamaya tabi tutulan şirketin o anki müdürüyse de yapılacak araştırma neticesinde  suç ve cezaların şahsiliği ilkesi, kast ve suçun maddi unsuru yönünden kendisine izafe edilebilecek herhangi bir husus  olmadığından hareketle beraatine karar verilmesi gerekecektir. 

 

Durum her ne kadar yukarıda vergi kaçakçılığı suçu olarak ele alınmış olsa da bu durumda ayrıca hazinenin uğradığı vergi  ziyaından bahsetmek gerekecektir. Özellikle sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge tanzimi ve kullanımı suretiyle  vergi mahsup ve iadelerinden yararlanan, bu şekilde vergi kanunlarının etrafını dolanarak vergi ödemeden kurtulan ya da  iade almaya hak kazanmış gibi görünerek haksız iade alan şirketlerin bir de finansal açıdan cezalandırılarak devleti  uğrattıkları vergi ziyaının telafi edilmesi amaçlanmıştır. VUK m.344/2’ye göre m.359’da sayılan halleri işleyerek devleti  vergi ziyaına uğratan mükelleflerin ziyaı miktarının üç katı tutarında para cezası ile cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır.  Bu doğrultuda yine en çok tartışılan husus da şüphesiz yönetim yetkisini devralarak kendinden önceki müdürlerin neden  olduğu vergi ziyaının şirketten tahsil edilememesi halinde ödeme emrinin tebliği edildiği andaki şirket müdürünün  sorumluluğudur. 

 

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun mükerrer madde 35’in hükme bağladığı üzere şirketi  temsile yetkili kişilerin şirketin ammeye olan alacaklarından, şayet şirket varlıklarından alacağın tahsili imkânının  olmadığı anlaşıldıysa, ilgili alacağın tamamından şahsi malvarlıkları ile sorumludurlar. Bu maddeye eklenen ek fıkra ile  yukarıda tartışılan hususta “alacağın doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda temsilcilerin farklı kişiler olması halinde  müteselsilen sorumluluk” kuralı AYM’nin 2014/144 E. 2015/29 K. sayılı kararı ile hukuk dogmatiğine uygun bir şekilde  iptal edilmiştir. Buna göre tıpkı durumun ceza hukuku boyutunda olduğu gibi vergi hukuku boyutunda da vergi ziyaına  neden olanın sorumluluğunun kabul edildiği, ödeme anında temsile yetkili kişinin sorumluluğunun olmadığı açıktır. 

 

Netice itibariyle limited şirketlerde vergi kaçakçılığı suçunun işlendiği (VUK m.359) ve buna bağlı olarak vergi ziyaı  cezasının (VUK m.344) ortaya çıktığı hallerde ödemenin tahakkuk ettiği ve ceza yargısının devreye girdiği an ile bu  duruma neden olan şirket müdürleri birbirinden farklı kimseler olabilir. Bu durumda ceza hukuku açısından özellikle  genel hukuk ilkeleri ile sorumlu ve sorumluluğun kapsamı net bir şekilde belirlenebilse de vergi yargısına yansıyan Vergi  İdaresinin uygulamalarının kimi zaman karışıklıklara neden olduğu görülmekte ve 6183 s.lı kanun mük. M. 35’in iptal  edilen hükümlerine paralel işlemlerine rastlanılmaktadır. Böylesine durumlar net bir şekilde gerçek sorumlunun  belirlenmesinin güç olduğu ve yargılamaya muhtaç durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. 

 
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.