Hepimiz hastalanıp doktora gittiğimizde doktor; önce şikayetlerimizi dinler ve bir anamnez oluşturur. Sonra bizlerden bazı tetkik ve tahliller ister. Tüm bulgulardan sonra bir teşhis koyar, akabinde reçeteyi yazar. Reçeteyi yazarken hangi ilacı nasıl kullanması, ne kadar sürede bitirmesi gerektiğini tek tek tarif eder. Hastalığın şiddetine göre ilacın dozunu önerir. Hastaya ilaçları kullandıktan sonra kontrole gelmesini önerir. Hasta kontrole gittiğinde durumunda bir iyileşme varsa bu ilaçları düzenli kullandığını gösterir. Düzelme yoksa ilaçları kullanmadığını ve doktorun tembihlerine uymadığını gösterir. Doktor bu durumda yeni bir reçete sunup hastayı takip eder.
Hasta-Doktor ilişkisi ile ne kadar da benziyor öğretmen-öğrenci ilişkisine değil mi?
Bizler de eğitimci olarak öğrenciye rehberlik yaparken tıpkı bir doktor edasıyla yaklaşmamız gerektiğini bilmeliyiz. Çünkü bizlerde birer eğitim doktoruyuz. Çalışma ve yaklaşım biçimimiz doktorlarla neredeyse tıpatıp aynıdır. Dolayısıyla karşımızda hasta varmış gibi davranmalı ve bu yönde bir yol izlemeliyiz. Nasıl ki hasta şifayı doktorda arıyorsa, öğrencide çıkış yolunu öğretmende arar.
O halde neler yapmalıyız?
Önce öğrencinin bir gününü nasıl geçirdiğini, haftalık veya aylık çalışma öyküsünü dinleyip varsa çalışmasını aksatan etkenlerin olup olmadığını yoksa nasıl bir ortamda çalıştığını öğrenmeliyiz.
Bizim kullanacağımız tetkikler: deneme sınavları, ödevler, diğer öğretmenlerin görüşleri ve ders başarısıdır. Bu bulgular teşhis koymamıza önemli ölçüde yardımcı olur.
Karşımızdaki hastayı (öğrenciyi) doğru tanımalı ve teşhisi ona göre koymalı bu yönde bir reçete sunmalıyız.
Öğrencinin akademik düzeyine uygun, hazmedebileceği ve gerçekten yararlı olabileceği bir reçete oluşturmalıyız. Yani grip olan bir hastaya mide ilacı vermemeliyiz.
Öğrenciye verilen reçetenin planlanan sürede bitirmesini sağlamalı ve kontrol etmeliyiz. Eğer öğrenci reçeteyi uygulamamışsa ve çalışmasını engelleyen bir etken yoksa mutlaka uyarmalı, tekrarı halinde önce Rehberlik biriminden destek almalı buna da uymuyorsa veliyi okula davet edip veli öğretmen ve rehberlik ile işbirliği yaparak hastayı iyileştirmeliyiz.
Hastaya umutsuz vaka gözüyle bakmamalı, uygun ortam ve koşullar sağlandığında herkesin öğrenebileceği gerçeği göz önünde bulundurmalıyız.
Doktor hastanın öyküsünü dinlerken neden hasta oldun diye hasta ile kavga etmez. Bahçıvan bahçedeki güle neden geç açtın diye kızmaz. Sabreder, zamanı gelince hasadını alacağını bilir. Bizler de bu saiklerle hareket etmeli, bunun bir süreç olduğunu ve eninde sonunda meyveyi alacağımızı unutmamalıyız.