Türkiye’de seküler kesimin "Z Kuşağı", muhafazakar kesimin ise "Yeni Nesil" olarak tanımladığı bu gençler kim?
Son zamanlarda adını sıkça duyduğumuz sıfatlar; Z Kuşağı veya Yeni Nesil. Nerden çıktı bu kuşaklar? İlk duyduğumda ben de çok şaşırmıştım. 68 kuşağı gibi politik akımları duymuştuk, fakat bu kategorik ayrımı da ilk defa duyduk. Özellikle muhalif siyasi partilerin iktidarı devirecek diye dilinden düşürmediği ve bel bağladığı, Z kuşağı ile muhafazakarların gümbür gümbür geliyor diye ümitlendiği bu kuşaklar gerçekten politik bir kuşak mı yoksa apolitik mi? Kurtarıcı mı? yoksa balon mu? Bunu zaman gösterecek.
Muhafazakarlara göre Z Kuşağı terimi, kültürel kodlarıyla bağdaşmayan Avrupa menşeli ve içi boş bir kelime. İçinde Anadolu pedagojisinin, yani evde anne babanın yanında dede ve ninenin de rol model olduğu üç neslin birbirine aşina olduğu Yeni Nesil terminolojisini yaşam biçimine daha uygun görürler. Kişisel tekamülün yanında milli manevi değerleri öğrenen ve bunu hayatına tatbik eden mukaddesatçı bir nesil yetiştirme derdindeler.
Seküler kesim ise, bilim ve sanat üzerinden gençleri politize etmeye çalışır. Argüman olarak da kadın, çocuk ve hayvan haklarını öne çıkarır. Ülkenin büyük çoğunluğunun muhafazakar olduğunu bildikleri halde toplumun değer yargılarıyla örtüşmeyen marjinal dayatmalar yapmaya çalışırlar. Ve bunu bir hak olarak telakki ederler.
İster seküler, ister muhafazakar olsun bu kuşakların genel özelliklerine baktığımızda bizden çok farklı karakterlere sahip oldukları kesin. Kabul edelim ki bizlere göre daha merhametliler. Yaşanan olumsuzluklara kayıtsız kalmıyorlar. Hak arama hususunda çok hassastırlar. Kimileri bu gençleri teknoloji ve oyun bağımlısı, iletişimi zayıf, asosyal olarak tanımlasa da onlar duygularını yansıtma yerine yazıya dökme yolunu seçerler. Her şeyden önce teknoloji çağında doğdukları için çok meraklılar. Sosyal medya uygulamalarının tümüne vakıflar. Telefonla konuşmak yerine mesajlaşmayı severler. Snap atmaya bayılırlar. Özellikle politik olanları Twitter’ı çok aktif kullanırlar. Gerektiğinde devlet yetkililerine kafa tutabiliyorlar. Mizahi yönleri gelişmiş ve yaşananları ironize etmeyi iyi beceriyorlar. Gündelik gelişmelerden haberdarlar.
Tüm bu yazılanlar elbette bu kuşak için genellenebilir özellikler değil. Bizlerde olduğu gibi onların içinde de dünyadan bi haber, her şeyi Tiktok ve eğlenceden ibaret sayan, hiçbir kutsalı olmayan, her şeyi normal bulan absürt gençler de var ve olacaktır da. Bu hayatın yadsınamaz gerçeği. Ama unutmayalım. Bu çocuklar uzaydan inmedi, bizim çocuklarımız. Üzerine titrediğimiz, yaşadıklarımızı yaşamasını istemediğimiz, iyi bir dünya kurmalarını istediğimiz, yani bizim eserimiz. Bu nedenle bu kuşakla daha çok hemhal olmak zorundayız. Her ne kadar gelişimleri üzerinde etkili olsak da sosyal çevre ve medya faktörünü göz ardı edemeyiz. Bizimle oturup yarım saat çay içmeyi çok gören gençler, odalarına kapanıp saatlerce YouTuberları izler ve rol model alırlar. Dolayısıyla onlarla daha güçlü bir iletişim kurup bir yandan onları anlamaya çalışarak, diğer yandan değer yargılarımızı aktararak bağımızı sürdürmeliyiz. Yoksa aramızda ki uçurum giderek derinleşecek.