Yazar İsa Bingölbali’nın kaleme aldığı ilk roman olan Melike, gerek kapak tasarımı gerek konusu bakımından oldukça ilgi çekici. Elinize aldığınızda soluksuz okuyabileceğiniz türden bir kitap. Bu nedenle kitap bir ay gibi kısa bir sürede ilk baskısını tüketerek ikinci baskıya girdi.
Yazar kendi yaşam serüvenini çok sevdiği kızı Melike’nin hayat öyküsü ile yoğurup okuyucuyu çocukluğa doğru tatlı bir yolculuğa çıkarıyor. Bir yandan da kendi otobiyografisini oluşturarak da sizi hikayesine ortak ediyor.
Yazar, okuyucuyu bazen sabahın erken saatlerinde uyandırır,çok farklı coğrafyalarda gezintiye çıkarır. Üstelik bu gezintilerde sizlere etnik müzik eşlik ediyor, dilini anlamasanızda bunu dert etmiyor, kendinizi evrensel müziğin kollarına bırakıyorsunuz.Kendinizi bazen Karadeniz’in herhangi bir yaylasında oksijen depolarken, bazen doğunun asi nehri Murat’ın kenarında kumlara uzanmış olarak,bazen Kütahya sokaklarında bir kavganın ortasında, bazen deBursa’da Ulucami’nin manevi havasını soluklarken görürsünüz.Yazar çoğu zaman da gecenin alacakaranlığında ellerinizden tutarak çok uzun bir yolculuğa çıkarıyor gibidir. Bu tehlikeli yolculukta bazen de can derdine düşersiniz. Silahlı biri yolunuzu kesebilir ya da köşe başında eşine şiddet uygulayan bir zorbayla karşılaşır, bazende kendinizi çocukları olmadığı için mahalle baskısı görüp intihar eden çiftlerin dramını içinde bulursunuz.
Romanın baş karakteri Murad’ın asi duruşu, haksızlığa tahammül edememesi sık sık başının derde girmesine yol açar ve kavgalar kaçınılmaz olur. Yer yer aksiyon filmlerini aratmayan kavga sahneleri okuyucu zaman zaman düşündürsede, gerçekte kavgacı ruhun altında çok duygusal ve merhametli biri olduğu, özellikle çocuk kadın ve yaşlılar söz konusu olunca Murad’ın nasıl nahifleştiğinigörebiliyorsunuz.
Muradın, çok erken yaşta babasını kaybetmesionadoyamaması, çocuk yaşlarda gurbet ellerde hayatın zorluğuyla mücadele etmesi ve savaşçı ruhu kitaba ayrı bir boyut katıyor. Kızı Melike’yi tüm bu olumsuzluklardan azade kılmak için her türlü fedakarlıktan kaçınmayan baba figürü, kızına olan bağlılığı zaman zaman ifrat boyutuna taşıyor.Murad, tüm hayatını Melike üzerine kurguluyor. Bazen onun adına yurt binası açıyor bazende adını yazdığı romana veriyor. Tatilini ona göre düzenliyor, tayinini ona göre ayarlıyor, yaşadığı şehri onun için terkediyor, kısacası onun için hayatın öznesi Melike’dir. Melike’nin mutlu olması için kendini feda ediyor Murad. Tüm bunları yaparken arkasında en büyük destekçisi eşi Rona duruyor.
Yazar, Murad’ın doğduğu topraklardaki gelenekleri, kalabalık aile yapısını, coğrafyayı, ayrılığı, babasına olan özlemi, gurbeti, erken yaşta verdiği yaşam mücadelesini sevdiğine kavuşma çabasını yalın ve duru bir dille okurlarına aktarmaya çalışıyor.
Yazarın gözlemlerini çok özel betimlemelerle kaleme aldığı kitap, kızının doğumuyla başlar ortaokulu bitirme yılına kadar sürer. Lise ve sonraki sürecini ise kitabın ikinci cildine saklayarak okuyucuyu merakta bırakır.
Bakalım ikinci ciltte okuyucuyu nasıl bir sürpriz bekliyor, bekleyip göreceğiz.