ÖSYM’nin 28 Temmuz’da YKS sonuçlarını açıklamasıyla birlikte öğrencilerde heyecanlı bir bekleyiş görülmeye başlandı. Son 1,5 yılını pandemi koşulları altında geçiren üniversite hazırlık öğrencileri, önceki yılın adaylarına tanınan ayrıcalıktan yoksun olarak sınava girdiler. Bu yıl sınavların daha zor olması, zaten sancılı bir süreçte hazırlanan öğrenciyi epey demoralize etti. Birçok öğrencinin umudunu başka bahara erteledi. Kimisi mezuna kalmaya, kimisi de ne olursa olsun bir tercih yapıp okuyacağım düşüncesine sevk etti.   Tüm bu olumsuzlukların yanında ortalama bir puan elde eden öğrenciler bir yıl daha bu sıkıntıları yaşamamak için bir tercihte bulunacak. 5-20 Ağustos tarihleri arasında başlayacak olan tercih döneminde her öğrencinin 24 tercih hakkı bulunuyor.   Peki öğrenciler üniversite tercih ederken hangi kriterleri göz önünde bulundurmalı?   Öncelikle belirtmem gereken en önemli husus şudur; bu yıl başarı sıralaması oldukça düştü. Basit bir örnek vermek gerekirse önceki yıl sayısal alanda 389 puan alan bir öğrenci 110 bininci sırada yer alırken, bu yıl aynı puanı alan öğrenci bu kez 55 bininci sırada yer aldı. Dolayısıyla tercihlerde puanın değil, sıralamanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşılmış oldu.   Gelelim işin tercih boyutuna. Her şeyden önce ülkemizde üniversite tercih edilirken işin sosyo-ekonomik boyutu göz önünde bulundurulur. Ülkemizin refah düzeyi öğrencide ekonomik rahatlama sağlamadığı için, öğrenci 4 yıl sonra iş bulabilecek miyim dürtüsüyle bir liste oluşturur. Mantıklı olan da budur.   O halde hem okuyacak hem de iş sahibi olacak meslekler nelerdir? Hangi üniversiteyi okumalıyım gibi sorulara verilecek cevaplar şunlar olacaktır; sağlık ile ilgili yazılacak bölümler hala cazibesini koruyor. Tıp, Diş Hekimliği ve Eczacılık listenin başına yazılması gereken bölümler.   Maden, Çevre ve Jeoloji gibi mühendislikler dışında neredeyse diğer tüm mühendislikler rahatlıkla iş bulabiliyor.   Genç ve dinamik bir nüfusa sahip olduğumuz için ülkemizde her geçen gün yeni okullar açılmakta bu da beraberinde Sınıf Öğretmenliği ihtiyacını doğurmaktadır. Bu nedenle Sınıf Öğretmenliği okuyacak bir öğrencinin iş bulması veya atanması oldukça kolay.   Son yılların revaçta olan bölümü Psikoloji olsa da Hukuk hala popülaritesini koruyor. Her yıl çok sayıda mezun veren PDR bölümü ise kan kaybetmeye devam ediyor.   Dijitalleşme ile birlikte Medya ve İletişim Sistemleri de yazılabilecek nitelikte. Yine atanma durumu yüksek olan İlahiyat ve Din Kültürü Öğretmenliği gibi bölümler tercih edilebilir.   Mezun ve işsiz sayısının on binleri bulduğu Fen-Edebiyat Fakülteleri mecbur kalınmadıkça tercih edilmemesi gerekiyor. Bunun yanında İktisadi ve İdari Bilimlerde de aynı durum söz konusu. Bu fakültelerde okumanın mali getirisi, götürüsünden daha düşük. Bu nedenle ince eleyip sık dokumak gerekir.   Her şeye rağmen meslek seçerken kişiliğinizle örtüşen bir alan seçmelisiniz. Çekingen olan birinin hukuk okumasının izah edilir bir yanı yok. Çalışma ortamı, eğitim süresi ve maliyeti, iş bulma olanağı, meslekte ilerleme ve kariyer olanağı, Dünya’da ve Türkiye’de geleceğinin olup olmadığı, mesleğin getirdiği fiziksel ve psikolojik özellikler de dikkate alınması gereken diğer hususlar.   Meslek seçtikten sonra bu kez okul faktörü dikkate alınmalı. İyi bir bölüm, iyi bir üniversitede okunmalı. İstanbul Tıp Fakültesi ile Kafkas Tıp Fakültesinin hinterlandı aynı değil. Bu yüzden nitelikli bir okulda alacağın akademik eğitim iş hayatında başarınızı büyük ölçüde etkileyecektir.   Okulun akademik kadrosu, kampüs ve burs olanakları, eğitim politikası, konumu gibi özellikler mutlaka dikkate alınmalı ve bu yönde bir liste oluşturulmalıdır.   Sonuç olarak hangi bölümü okuyorsanız okuyun, mutlaka ikinci bir dil öğrenmenin ve kişisel gelişimin gerekliliğini unutmamanız gerekir.   Kolaylıklar diliyorum. Her şey gönlünüzce olsun.