Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Deprem teğet mi geçti?

Samimiyet en değerli akçe diyebiliriz! Son dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem yönetimlerinde hem de işbirliği içerisinde olduğu ülkelerde bu derin samimiyet sınavını veriyor. Güney Kıbrıs Rum kesiminde diplomatik misyon açan sözde Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile Türkiye’nin derhal her türlü askeri, ekonomik ve siyasi bağlarını koparması “Ulusal Güvenlik” gerçekliğimizdir. Bu devletlerin “ekonomik tehdit” aldık palavraları ve korkaklıkları ile uğraşarak zaman kaybetmemiz doğru değildir! Bir dönem ve halen daha bazı Türk Dünyası ülkelerinin “FETÖ” terör unsurlarına ev sahipliği yaptığını bildiğimiz bir dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye her konuda daha fazla taviz vermekten imtina etmelidirler! Hâsılı önceki gün yaşanan büyük Marmara depremini ister bir HAARP saldırısı olarak değerlendirin ister ilahi bir işaret olarak değerlendirin sonuç itibariyle yaşanan ardın sıra depremler Türkiye’ye ve Türkiye’yi yönetenlere büyük mesajlar içeriyor diyebiliriz… Bursa Business School’da Bursa Ticaret ve Sanayi Odası liderliğinde “Uludağ Dirençli Kentler Zirvesi” düzenlenirken ve bu zirvede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcısı düzeyinde bile katılım göstermemişken, Bursa adına iktidarın somut adımlar atacağına inanmak doğru değil! Bugün yerel yönetimler ile ilgili sosyal medyada dönen rüşvet iddialarının özellikle müteahhitler ve yerel yöneticiler ağı üzerinde gerçekleştiğini görünce bir dönem FETÖ finansmanlarının hangi sektörler ve kirli yapılar ile kentin bürokratik ve siyasi temellerini ele geçirdiğini hatırladık. Kabul etmeliyiz ki, Bursa başta olmak üzere Marmara bölgesinin güçlü adımlar ile olası her türlü afet için hazır olması ve hazırlanması gerekiyor. Lakin bir yanda Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu olduğu öte yanda Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in adeta hukuki kıskaca alındığı bir dönemde Marmara için ne yapabiliriz? Bir kısım Belediye Başkanlarının iktidar tarafından baskı altında tutulduğu, muhalif seçilen bazı belediye başkanlarının iktidar kanadına menfaatleri gereği döndüğü bir dönemde, yerel yönetimler eli ile Bursa ve Marmara’da, deprem ve olağanüstü durumlara karşı doğru ve güçlü bir direnç hazırlığı gerçekleşmesini beklemek samimi bir tutum olmaz. Bu hususta başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi gerekli siyasi ve idari sorumluluğu kabul ederek her türlü hayati hamleyi yapmak mecburiyetindeler. Şöyle ki; hükümetin artık ağır vergiler ile toplumdan kazanç elde etmeyi ve kasası doldurmayı şiar edindiği her türlü yöntemden vazgeçerek vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlayacak iktisadi ve idari hamleleri bugünden itibaren hayata geçirmesi elzemdir. Ve yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarla yola devam etmek istediği kabine ile Türkiye’nin yarınlarının ne kadar sağlam olup olmadığını sokaktaki vatandaş her fırsatta ifade etmektedir. Türkiye’nin geleceği için değişim her aşamada ve kademede hayati değerde mecburi olmuştur. İktidar, sokağa inme cesareti gösterirse ve eş dost akraba ziyaretini bırakırsa gerçekler ile yüzleşecektir! Deprem ne Bursa’yı ne Marmara Bölgesini teğet geçmedi! TOGG başta olmak üzere birçok stratejik üretim merkezinin bulunduğu şehrimizde ve bölgemizde sanayi üretim merkezleri ve yaşam merkezlerinin depreme dayanıksızlığının veyahut dayanıklılığının ne boyutta olduğunu hem idareciler hem bürokratlar hem de siyasiler samimi bir şekilde ifade etmelidirler. Önceki gün gördük ki, deprem sadece gece ve tüm ailemiz yanımızda olduğunda bizleri vurmuyor! Deprem ama gece ama gündüz derin yıkımlara yol açmaya hazırlanarak ve “evinize geldim” diyerek sadece kapımızı değil, toplumsal huzurumuzu da çalıyor! Bugün en başta iktidar olmak üzere Ankara’nın samimiyet sınavının ilk günüdür. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı “Milli Bayram” olarak son defa kutlayabilirdik! Belki de 6,2 şiddetinde ki bu deprem 40 saniye sürmüş olsaydı, 23 Nisan hepimiz için “Ulusal Yas Günü” olabilirdi! Türkiye’nin artık “Ulusal Güvenlik” çizgisini netleştirmesi ve devlet eli ile bürokrasiyi yönetenleri profesyonellerden seçmesi elzemdir. Gün uyuma değil, uygulama günüdür! Değerli okurlarım, kıymetli vatandaşlarımız ve saygı değer makam sahipleri; deprem Marmara’yı teğet geçmedi. Hepimize ölmeden önce son defa “salâvat” getirme fırsatı verdi diyebiliriz. Herhangi bir şekilde kaos yaratma telaşında değilim. Lakin ısrarla eleştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Marmara Bölgesinde birçok okulu “deprem dayanıksızlığı” gerekçesi ile yıkım kararı alarak boşaltmamış olsa idi ve bu deprem 23 Nisan günü okullarda ağır yıkımlara neden olsa idi yarınlarımızı kaybetmiş olacaktık! Bu yazının birçok cümlesinin üstünü kalın ve siyah olarak çizmeme gerek yok! Yazımın tamamı hayati değerde ve mutlaka dikkate almak zorundayız. Acilen deprem tatbikatları, deprem sonrası toplanma alanlarının belirlenmesi gibi hayati hususlarda adımlar atmalıyız. Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın başta olmak üzere Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Gürsu ile Kestel Belediyeleri hızla şehir merkezini güvence altına alacak bir tedbirler uygulamasını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile birlikte hayata geçirmeliler. 20 yıllık iktidarın Bursa’da şehircilik ve kentsel dönüşüm alanlarındaki yetersizliklerini ve umursamazlıklarını gördüğümüz için “vakit kendi göbeğimizi kendimizin kesme vaktidir” diyerek tüm Bursalıları önce evlatlarının ve ailelerinin akabinde tüm şehir halkının can güvenliği için birlik olmaya ve birlikte hareket etmeye davet ediyorum. Evet, mevcut baskılar ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ne kadar randımanlı çalışabilir bunu bende merak etmiyor değilim. Bu sebeple süreci yerelde ki en büyük devlet yöneticisi olan Bursa Valisi Sayın Erol Ayyıldız koordinasyonunda güvence ile sürdürebilir bir süreç haline dönüştüreceğimizi düşünüyorum. Ve inanıyorum ki; başarılı tecrübeleri ile Bursa Valimiz Sayın Erol Ayyıldız ve Bursa Vali Yardımcılarımız ile Kaymakamlarımız bu süreçte en büyük yol göstericilerimiz ve ışığımız olacaklardır. Bugünden itibaren siyaset ötesinde deprem gerçekliğinde samimi adımlar atmalıyız. Bursaspor şampiyonluğunda birbirimize sarıldığımız gibi yine sımsıkı sarılmalı ama sahadan ayrılınca birbirimizin arkasından çocukça hamleler yapmalıyız. Ve Bursa’da bir temiz eller operasyonu yapacaksak eğer Yenişehir ve Karacabey Belediyelerinden başlayarak Alinur Aktaş döneminin tüm defterlerini de açmamız gerektiğini Bursa’nın 20 Milletvekiline ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tüm samimiyetim ile hatırlatmak isterim. Dün deprem Bursa’yı sallıyorsa, “Alinur Aktaş dönemlerinde gerçekleşmeyen hizmetlerin ve kaybedilen yılların sorumluluğu büyüktür” bugün halen ayakta ve hayattaysak eğer “Ulucami’den Üftade Hazretleri’ne, Yeşil’den Emir Sultan Hazretlerine evliyaların, şehitlerin ve masumların duası sebebiyledir” diyerek ve Allah’a sığınarak önlemler almamız gerektiğini hatırlatmak isterim. Gayri gün günah çıkarma günü değil, yarınların getireceği büyük felaketleri ve ağır acıları özümseyerek samimi tedbirler alma günüdür. Sonuç itibariyle Cenabı Allah bir gün hepimizi en adil şekilde yargılamayacak mı? Haydi, Bursa! Haydi, Marmara! Haydi, Türkiye! Daha güçlü temelleri olan bir ülke ve şehirler için şimdi bir ve beraber olma günü…
Ekleme Tarihi: 24 April 2025 - Thursday
Ömer Küçükkaya

Deprem teğet mi geçti?

Samimiyet en değerli akçe diyebiliriz! Son dönemde Türkiye Cumhuriyeti Devleti hem yönetimlerinde hem de işbirliği içerisinde olduğu ülkelerde bu derin samimiyet sınavını veriyor. Güney Kıbrıs Rum kesiminde diplomatik misyon açan sözde Türk Devletleri Teşkilatı üyesi Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistan ile Türkiye’nin derhal her türlü askeri, ekonomik ve siyasi bağlarını koparması “Ulusal Güvenlik” gerçekliğimizdir. Bu devletlerin “ekonomik tehdit” aldık palavraları ve korkaklıkları ile uğraşarak zaman kaybetmemiz doğru değildir! Bir dönem ve halen daha bazı Türk Dünyası ülkelerinin “FETÖ” terör unsurlarına ev sahipliği yaptığını bildiğimiz bir dönemde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye her konuda daha fazla taviz vermekten imtina etmelidirler! Hâsılı önceki gün yaşanan büyük Marmara depremini ister bir HAARP saldırısı olarak değerlendirin ister ilahi bir işaret olarak değerlendirin sonuç itibariyle yaşanan ardın sıra depremler Türkiye’ye ve Türkiye’yi yönetenlere büyük mesajlar içeriyor diyebiliriz…

Bursa Business School’da Bursa Ticaret ve Sanayi Odası liderliğinde “Uludağ Dirençli Kentler Zirvesi” düzenlenirken ve bu zirvede Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Bakan Yardımcısı düzeyinde bile katılım göstermemişken, Bursa adına iktidarın somut adımlar atacağına inanmak doğru değil! Bugün yerel yönetimler ile ilgili sosyal medyada dönen rüşvet iddialarının özellikle müteahhitler ve yerel yöneticiler ağı üzerinde gerçekleştiğini görünce bir dönem FETÖ finansmanlarının hangi sektörler ve kirli yapılar ile kentin bürokratik ve siyasi temellerini ele geçirdiğini hatırladık. Kabul etmeliyiz ki, Bursa başta olmak üzere Marmara bölgesinin güçlü adımlar ile olası her türlü afet için hazır olması ve hazırlanması gerekiyor.

Lakin bir yanda Türkiye Belediyeler Birliği ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklu olduğu öte yanda Marmara Belediyeler Birliği ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’in adeta hukuki kıskaca alındığı bir dönemde Marmara için ne yapabiliriz? Bir kısım Belediye Başkanlarının iktidar tarafından baskı altında tutulduğu, muhalif seçilen bazı belediye başkanlarının iktidar kanadına menfaatleri gereği döndüğü bir dönemde, yerel yönetimler eli ile Bursa ve Marmara’da, deprem ve olağanüstü durumlara karşı doğru ve güçlü bir direnç hazırlığı gerçekleşmesini beklemek samimi bir tutum olmaz.

Bu hususta başta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum olmak üzere Adalet ve Kalkınma Partisi gerekli siyasi ve idari sorumluluğu kabul ederek her türlü hayati hamleyi yapmak mecburiyetindeler. Şöyle ki; hükümetin artık ağır vergiler ile toplumdan kazanç elde etmeyi ve kasası doldurmayı şiar edindiği her türlü yöntemden vazgeçerek vatandaşların can ve mal güvenliğini sağlayacak iktisadi ve idari hamleleri bugünden itibaren hayata geçirmesi elzemdir. Ve yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ısrarla yola devam etmek istediği kabine ile Türkiye’nin yarınlarının ne kadar sağlam olup olmadığını sokaktaki vatandaş her fırsatta ifade etmektedir. Türkiye’nin geleceği için değişim her aşamada ve kademede hayati değerde mecburi olmuştur. İktidar, sokağa inme cesareti gösterirse ve eş dost akraba ziyaretini bırakırsa gerçekler ile yüzleşecektir!

Deprem ne Bursa’yı ne Marmara Bölgesini teğet geçmedi!

TOGG başta olmak üzere birçok stratejik üretim merkezinin bulunduğu şehrimizde ve bölgemizde sanayi üretim merkezleri ve yaşam merkezlerinin depreme dayanıksızlığının veyahut dayanıklılığının ne boyutta olduğunu hem idareciler hem bürokratlar hem de siyasiler samimi bir şekilde ifade etmelidirler. Önceki gün gördük ki, deprem sadece gece ve tüm ailemiz yanımızda olduğunda bizleri vurmuyor! Deprem ama gece ama gündüz derin yıkımlara yol açmaya hazırlanarak ve “evinize geldim” diyerek sadece kapımızı değil, toplumsal huzurumuzu da çalıyor!

Bugün en başta iktidar olmak üzere Ankara’nın samimiyet sınavının ilk günüdür. 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımızı “Milli Bayram” olarak son defa kutlayabilirdik! Belki de 6,2 şiddetinde ki bu deprem 40 saniye sürmüş olsaydı, 23 Nisan hepimiz için “Ulusal Yas Günü” olabilirdi! Türkiye’nin artık “Ulusal Güvenlik” çizgisini netleştirmesi ve devlet eli ile bürokrasiyi yönetenleri profesyonellerden seçmesi elzemdir. Gün uyuma değil, uygulama günüdür!

Değerli okurlarım, kıymetli vatandaşlarımız ve saygı değer makam sahipleri; deprem Marmara’yı teğet geçmedi. Hepimize ölmeden önce son defa “salâvat” getirme fırsatı verdi diyebiliriz. Herhangi bir şekilde kaos yaratma telaşında değilim. Lakin ısrarla eleştirilen Milli Eğitim Bakanlığı Marmara Bölgesinde birçok okulu “deprem dayanıksızlığı” gerekçesi ile yıkım kararı alarak boşaltmamış olsa idi ve bu deprem 23 Nisan günü okullarda ağır yıkımlara neden olsa idi yarınlarımızı kaybetmiş olacaktık! Bu yazının birçok cümlesinin üstünü kalın ve siyah olarak çizmeme gerek yok! Yazımın tamamı hayati değerde ve mutlaka dikkate almak zorundayız. Acilen deprem tatbikatları, deprem sonrası toplanma alanlarının belirlenmesi gibi hayati hususlarda adımlar atmalıyız.

Osmangazi Belediye Başkanı Erkan Aydın başta olmak üzere Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz, Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Gürsu ile Kestel Belediyeleri hızla şehir merkezini güvence altına alacak bir tedbirler uygulamasını Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ile birlikte hayata geçirmeliler. 20 yıllık iktidarın Bursa’da şehircilik ve kentsel dönüşüm alanlarındaki yetersizliklerini ve umursamazlıklarını gördüğümüz için “vakit kendi göbeğimizi kendimizin kesme vaktidir” diyerek tüm Bursalıları önce evlatlarının ve ailelerinin akabinde tüm şehir halkının can güvenliği için birlik olmaya ve birlikte hareket etmeye davet ediyorum. Evet, mevcut baskılar ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ne kadar randımanlı çalışabilir bunu bende merak etmiyor değilim. Bu sebeple süreci yerelde ki en büyük devlet yöneticisi olan Bursa Valisi Sayın Erol Ayyıldız koordinasyonunda güvence ile sürdürebilir bir süreç haline dönüştüreceğimizi düşünüyorum.

Ve inanıyorum ki; başarılı tecrübeleri ile Bursa Valimiz Sayın Erol Ayyıldız ve Bursa Vali Yardımcılarımız ile Kaymakamlarımız bu süreçte en büyük yol göstericilerimiz ve ışığımız olacaklardır. Bugünden itibaren siyaset ötesinde deprem gerçekliğinde samimi adımlar atmalıyız. Bursaspor şampiyonluğunda birbirimize sarıldığımız gibi yine sımsıkı sarılmalı ama sahadan ayrılınca birbirimizin arkasından çocukça hamleler yapmalıyız. Ve Bursa’da bir temiz eller operasyonu yapacaksak eğer Yenişehir ve Karacabey Belediyelerinden başlayarak Alinur Aktaş döneminin tüm defterlerini de açmamız gerektiğini Bursa’nın 20 Milletvekiline ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tüm samimiyetim ile hatırlatmak isterim.

Dün deprem Bursa’yı sallıyorsa, “Alinur Aktaş dönemlerinde gerçekleşmeyen hizmetlerin ve kaybedilen yılların sorumluluğu büyüktür” bugün halen ayakta ve hayattaysak eğer “Ulucami’den Üftade Hazretleri’ne, Yeşil’den Emir Sultan Hazretlerine evliyaların, şehitlerin ve masumların duası sebebiyledir” diyerek ve Allah’a sığınarak önlemler almamız gerektiğini hatırlatmak isterim.

Gayri gün günah çıkarma günü değil, yarınların getireceği büyük felaketleri ve ağır acıları özümseyerek samimi tedbirler alma günüdür. Sonuç itibariyle Cenabı Allah bir gün hepimizi en adil şekilde yargılamayacak mı? Haydi, Bursa! Haydi, Marmara! Haydi, Türkiye! Daha güçlü temelleri olan bir ülke ve şehirler için şimdi bir ve beraber olma günü…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.