Dürüst konuşmak gerekirse, uzun zamandır inceleme konularım arasında olan bu iki marka hakkında yazmayı planlıyordum. Zeka ve cesaretin imkansızlık ile buluştuğu bir noktada bu iki markanın giriş, gelişme ve olasılıklı sonuçları üzerinde sizleri de fazla yormayacak bir yazı kaleme almak anlamlı olacaktır kanaatindeyim. 18 Haziran 1987 tarihini kaç kişi hatırlıyor? O güne şahitlik eden kimler halen hayatta? Yazıya dair en öncelikli bilmeniz gereken husus bu tarih! Bir diğer tarih ise, 17 Mayıs 1970.
Hayata dair dipnotlarım içerisinde kronoloji her zaman öncelikli değerim olmuştur. 28 Mart 2004 seçimlerinde Ak Parti'den İnegöl Belediye Başkanı olarak seçilen Alinur Aktaş, 2 Kasım 2017 tarihinde Bursa Büyükşehir Belediye Meclisinde gerçekleştirilen olağanüstü oturumda Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı görevine getirildi. Eğitim hayatı incelendiğinde tam bir maliye ve hesap uzmanı olan Aktaş, aynı zamanda ülkesi için ailesi ile birlikte mücadele eden güçlü bir karakter. Ve bu dipnotların aralığında 18 Haziran 1987 tarihine gidelim. Bu tarihe dair kısa tarihçe Büyükşehir Belediyesi sitesinde mevcut. Sitenin tarihçesinden alıntılamak gerekirse; "18 Haziran 1987 tarihinde çıkarılan 3391 sayılı yasa ile Bursa, Büyükşehir statüsüne girip Bursa Ovası’nda bulunan birçok köy Belediye sınırları içine alındı. Kent merkezi de Yıldırım, Osmangazi ve Nilüfer olarak üç merkez ilçeye ayrıldı. 2005 yılında çıkarılan 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Yasası ile Büyükşehir sınırları genişletilmiş Gemlik, Mudanya, Kestel ve Gürsu ilçeleri de merkez ilçeler arasına katılmıştır."
***
Bursa Büyükşehir Belediyesi'ni adeta batık bir bütçe ve devamında ödenmesi gereken yığınla borç silsilesi ile birlikte alan Başkan Alinur Aktaş, herşeyden önce halka şeffaf bir şekilde süreçleri aktarma yöntemini seçti. Kent ile kentin sorunlarını konuşan ve kentin içerisinden gelen çözüm önerilerine göre de kendi süreçlerini belirleyen Aktaş'ta, Bursa gibi güçlü bir karakter. Bursa gibi uyumayan ve her an yaşama yeni farkındalıklar katan Alinur Aktaş ve Büyükşehir son dönemde fazlasıyla değerli adımlar atıyor. Bursa Büyükşehir Belediyesi ve Bursa adına önemli bir kazanım olarak gözlemlediğim "Bursa Şehir Şurası" önemli bir kentsel kazanım olarak kent tarihinde ki yerini aldı. Bursa Valisi Yakup Canbolat ve Kaymakamlar ile, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası ve Bursa Ticaret Borsası beraberinde sivil toplum dinamiklerinin ve bürokrasinin yer aldığı bu proje fazlasıyla değerli. Kentin uzun zamandır aradığı birliktelik ve beraberlik sürecine de katma değer katacak bu adımından ötürü Başkan Alinur Aktaş'ı takdir etmek gerekiyor.
Cumhurbaşkanlığı'nın en yakından takip ettiği kent olan Bursa, aynı zamanda Büyükşehir olarak en güçlü ekonomik ve sivil adımların atıldığı güçlü bir demokrasi kenti. Birçok şeyin tartışıldığı, halkın ve medyanın sivil toplum dinamikleri ile birlikte yerel yönetim başta olmak üzere tüm süreçlerde varlık gösterebildiği Bursa'yı yönetmekte elbette kolay değil. Mesai mefhumunun olmadığı Bursa adına Alinur Aktaş, doğru bir seçim diyebiliriz. Görevi ilk devir aldığı 2 Kasım 2017 gününden bugüne Bursa için çalışan, emek veren ve alınteri döken Alinur Aktaş'ın en büyük destekçisi elbette Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Merhum anneleri Meryem anayı 86 yaşında ilahi takdir ile ahirete hüzünle uğurlayan Aktaş'ın gözlerinin içerisinde ki anne özlemini de ayrıca belirtmek istiyorum. Öyle ki, muhterem babası Hilmi Aktaş'ı küçük yaşta kaybeden Alinur Başkan'ın her hücresinde kıymetlisi Meryem Anne'nin varlığı kayıtlı. Böyle bir varlığın yokluğunun kendisinde yarattığı boşluğu da Alinur Başkanın sevgi dolu gözlerinden okumak mümkün.
Bu şekli ile değerlendirdiğimizde, 17 Mayıs 1970 yılında doğan Alinur Aktaş'ın kente ve insanlara yönelik attığı adımları daha dikkatli incelemek gerekiyor. Kente yeni bir bakış açısı ve misyon katan "Bursa Şehir Şurası" adımı ile Alinur Aktaş, bütçe dahil tüm imkansızlıklara rağmen Bursa'nın kendi öz kütlesinden daha güçlü bir biçimde yükselebileceğini bir kere daha kanıtladı. Elbette Büyükşehir ve Aktaş başlıklı bir yazı içerisinde kısaca bu iki güçlü markayı yazabilmek mümkün değil. Ve elbette tüm imkansızlıkların karanlığında, sadece ve sadece insan olabilmenin verdiği yeterliliklerle de bu görevi yürütmesini beklemek mümkün değil! İşte tam da burada Alinur Aktaş'ın attığı adımlar, uzandığı ve tuttuğu eller, kurduğu gönül köprüleri, kavga ve öfke değil aksine hoşgörü maneviyatının önemine değinmek istiyorum. Aktaş'ın dua eden ve dua bekleyen duruşunun sadece öğrenciler nezdinde bile araştırmasını not almaya kalktığımızda sizlerin gözüne 'çorba çeşmeleri' çarparken, bizlerin gözüne gönüllerine değdiği, sorunlarını çözdüğü gençlerin gözleri takılıyor. İşte bu köprü bize, yeterliliklerinin ötesinde dua alan bir adam olmanın getirdiği noktayı gösteriyor.
Bursa, büyük bir şehir. Böylesine büyük bir şehiri yönetebilmek içinde elbette büyük bir kalbe ve zihne ihtiyaç var. Bir yanda 3 milyonluk her an yaşayan bir kent, diğer yanda en ufak bir soruna ya da aksamaya bile tahammülü olmayan bir halk. Ve yine en ufak bir soruna yada aksamaya tahammülü olmayan bir Başkan. İşte bu nedenle yazının başında "zeka ve cesaretin imkansızlık ile buluştuğu bir nokta" ifadesini kullandım. Bugün Alinur Aktaş'ın Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla attığı tüm adımlar, imkansızlıkların sorunları çözmede sadece biraz gecikmelere yol açtığını belgeledi. Kısacası Alinur Aktaş, Bursa için hiçbir imkansızlığın engel olmayacağını kısa sürede kanıtlamış oldu... Bu anlamda kendisine Bursa halkı ne kadar teşekkür etse azdır.