Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Yerel ekonomileri güçlendirmeliyiz...

Yüzyıl önce yaşanan birinci ve ikinci Dünya Savaşlarından elde ettiğimiz tecrübeler ile Türkiye'yi 10 yılda Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde demir ağlarla örmüş ve tarımsal kalkınma merkezli adımlarla ülke ekonomisini ileri seviyelere çekmiştik. Bugün geldiğimiz noktada Dünya'yı gıda ve su savaşlarının beklediğini neredeyse bütün liderler ifade ediyor. Türkiye'nin etrafındaki ülkelerde kurulan yeni sömürgeler bize gösteriyor ki, ülkemiz halen daha en değerli coğrafya.   Bugün sizlere biraz daha geniş bir perspektif ile Türkiye'nin kullanamadığı fırsatları değerlendireceğim. Bilindiği üzere Bursa ve akabinde ortaya konulan sanayileşme havzası içerisinde kentimiz dışında en değerli noktalar Balıkesir ve Eskişehir. Maalesef her iki şehrin hem finansman hemde sanayileşme hızı Bursa'nın halen daha çok gerisinde. Yine tüm bu tezatlığa rağmen Gaziantep ciddi bir ihracat büyümesi ile Bursa'yı hem takip ediyor hemde tehdit ediyor. Bir dönem esanf ve tarım şehri olan Bursa, günümüzün en büyük sanayi ve ihracat şehri. Öyle ki, Bursa'dan bahsederken artık Holding statüsünde dev markaları konuşuyoruz. Ve yine Bursa'da faaliyet gösteren çoğu firmanın finansal merkezi İstanbul. Bursa'nın istihdam gücü ile büyüyen bu fabrikalar ve firmalar maalesef ekonomilerini İstanbul'a bırakıyor. Ve bu konuda halen daha Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan somut bir adım atılmış değil. Elbette benzer sorunları Türkiye çapında bütün şehirler yaşıyor. Oysa, işletmenin olduğu yere vergisini ödenmesi o şehrin veyahut ilçeninde finansal anlamda kalkınması anlamına geliyor. Bu da yerel ekonomilerin eşit düzeyde ve hızda güçlenmesi demek. Yani İstanbul'u kurtaralım derken, Anadolu'yu ateşe atmaktan vazgeçmeliyiz.   Global değil yerel düşünmeliyiz!   Son yıllarda Türkiye'nin yönetişim modelinin değişmesi ile birlikte globalleşen bir bakış açısı ile düşünme hastalığı ülkemize bulaştı. Bu hastalığın ağır bedellerini her anlamda pandemi sürecinde ödedik, ödüyoruz. Küresel bir oyuncu olmak için global düşünce yerine yerel düşünerek, yerel fırsatları değerlendirmemiz gerektiğini her fırsatta unutuyoruz. Eskişehir'de oluşturulan dev sanayi arazilerine yurt dışından yatırımcılar bulmak yerine kendi esnafımızı sanayileştirmeli ve kendi sanayicilerimizi üretime teşvik etmeliyiz. Kendi toprağında üretim yapacak bu işletmelere hem yeşil çevre desteklemeleri hemde diğer teşvikler ile destek olarak kendi global markalarımızı hızla yaratmalıyız.   Bugün Bursa'da, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay'ın ülkeye kazandırdığı global bir farkındalık olan "Küresel Fuar Acentesi" uygulamasını Ticaret ve Sanayi Bakanlıkları himayesinde tüm Türkiye'ye yaymalıyız. Ve yine tarımsal anlamda ciddi bir üretim hamlesine ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz. Daha etkili ve verimli tarım için hızla sanayileşmenin getirdiği ağır çevre bozulmalarının önüne geçecek önlenlemleri alarak, köyleri aynı hızla hayalet köy olmaktan kurtarmalıyız.   Türkiye'nin kurtuluşunun yerel ekonomileri güçlendirmek olduğunu kabul ederek, belediyeler dışında Valiliklere de özel bütçeler ve yetkiler tahsis ederek hükümetin kentlerle olan bağlarını her açıdan yeniden sağlamalıyız. Türkiye'nin önünündeki birkaç yılı iyi değerlendirmesi ve global düşünmek yerine, yerli ve milli global markalarını üretmesi gerektiğini kabul etmeliyiz. Türkiye'nin döviz karşısında verdiği mücadeleyi çok uluslu ihracat adımları ile desteklemeli ve Türk Lirasının değerini hızla her para birimi karşısında yeniden güçlendirmeliyiz. Ve tüm bunları yapacak genç nüfus ile beyin gücünün Türkiye'de var olduğunu kabul ederek, Cumhuriyet dönemi ekonomi ve iktisadi adımları ile eğitim modellerini bugüne uyarlayarak hızla hayata geçirmeliyiz.
Ekleme Tarihi: 06 Temmuz 2021 - Salı
Ömer Küçükkaya

Yerel ekonomileri güçlendirmeliyiz...

Yüzyıl önce yaşanan birinci ve ikinci Dünya Savaşlarından elde ettiğimiz tecrübeler ile Türkiye'yi 10 yılda Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde demir ağlarla örmüş ve tarımsal kalkınma merkezli adımlarla ülke ekonomisini ileri seviyelere çekmiştik. Bugün geldiğimiz noktada Dünya'yı gıda ve su savaşlarının beklediğini neredeyse bütün liderler ifade ediyor. Türkiye'nin etrafındaki ülkelerde kurulan yeni sömürgeler bize gösteriyor ki, ülkemiz halen daha en değerli coğrafya.

 

Bugün sizlere biraz daha geniş bir perspektif ile Türkiye'nin kullanamadığı fırsatları değerlendireceğim. Bilindiği üzere Bursa ve akabinde ortaya konulan sanayileşme havzası içerisinde kentimiz dışında en değerli noktalar Balıkesir ve Eskişehir. Maalesef her iki şehrin hem finansman hemde sanayileşme hızı Bursa'nın halen daha çok gerisinde. Yine tüm bu tezatlığa rağmen Gaziantep ciddi bir ihracat büyümesi ile Bursa'yı hem takip ediyor hemde tehdit ediyor. Bir dönem esanf ve tarım şehri olan Bursa, günümüzün en büyük sanayi ve ihracat şehri. Öyle ki, Bursa'dan bahsederken artık Holding statüsünde dev markaları konuşuyoruz. Ve yine Bursa'da faaliyet gösteren çoğu firmanın finansal merkezi İstanbul. Bursa'nın istihdam gücü ile büyüyen bu fabrikalar ve firmalar maalesef ekonomilerini İstanbul'a bırakıyor. Ve bu konuda halen daha Hazine ve Maliye Bakanlığı'ndan somut bir adım atılmış değil. Elbette benzer sorunları Türkiye çapında bütün şehirler yaşıyor. Oysa, işletmenin olduğu yere vergisini ödenmesi o şehrin veyahut ilçeninde finansal anlamda kalkınması anlamına geliyor. Bu da yerel ekonomilerin eşit düzeyde ve hızda güçlenmesi demek. Yani İstanbul'u kurtaralım derken, Anadolu'yu ateşe atmaktan vazgeçmeliyiz.

 

Global değil yerel düşünmeliyiz!

 

Son yıllarda Türkiye'nin yönetişim modelinin değişmesi ile birlikte globalleşen bir bakış açısı ile düşünme hastalığı ülkemize bulaştı. Bu hastalığın ağır bedellerini her anlamda pandemi sürecinde ödedik, ödüyoruz. Küresel bir oyuncu olmak için global düşünce yerine yerel düşünerek, yerel fırsatları değerlendirmemiz gerektiğini her fırsatta unutuyoruz. Eskişehir'de oluşturulan dev sanayi arazilerine yurt dışından yatırımcılar bulmak yerine kendi esnafımızı sanayileştirmeli ve kendi sanayicilerimizi üretime teşvik etmeliyiz. Kendi toprağında üretim yapacak bu işletmelere hem yeşil çevre desteklemeleri hemde diğer teşvikler ile destek olarak kendi global markalarımızı hızla yaratmalıyız.

 

Bugün Bursa'da, Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay'ın ülkeye kazandırdığı global bir farkındalık olan "Küresel Fuar Acentesi" uygulamasını Ticaret ve Sanayi Bakanlıkları himayesinde tüm Türkiye'ye yaymalıyız. Ve yine tarımsal anlamda ciddi bir üretim hamlesine ihtiyacımız olduğunu kabul etmeliyiz. Daha etkili ve verimli tarım için hızla sanayileşmenin getirdiği ağır çevre bozulmalarının önüne geçecek önlenlemleri alarak, köyleri aynı hızla hayalet köy olmaktan kurtarmalıyız.

 

Türkiye'nin kurtuluşunun yerel ekonomileri güçlendirmek olduğunu kabul ederek, belediyeler dışında Valiliklere de özel bütçeler ve yetkiler tahsis ederek hükümetin kentlerle olan bağlarını her açıdan yeniden sağlamalıyız. Türkiye'nin önünündeki birkaç yılı iyi değerlendirmesi ve global düşünmek yerine, yerli ve milli global markalarını üretmesi gerektiğini kabul etmeliyiz. Türkiye'nin döviz karşısında verdiği mücadeleyi çok uluslu ihracat adımları ile desteklemeli ve Türk Lirasının değerini hızla her para birimi karşısında yeniden güçlendirmeliyiz. Ve tüm bunları yapacak genç nüfus ile beyin gücünün Türkiye'de var olduğunu kabul ederek, Cumhuriyet dönemi ekonomi ve iktisadi adımları ile eğitim modellerini bugüne uyarlayarak hızla hayata geçirmeliyiz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.