Seçim ötesinde geçim derdine düşüldüğü bu dönemde, tüm dengelerin belirleyicisi ekonomi oldu. Türkiye özelinde konuştuğumuz hiçbirşeyin global siyaset ve ekonomiden bağımsız olduğunu düşünmeyin! Ekonomi, artık ülkeler ile sınırlı bir gündeme sahip değil. Öyle ki, uluslararası dengelerin yeniden ve yerinde belirlendiği bir dönemden geçiyoruz. Arap dünyasının parasını Türkiye'ye yönlendirdiği bir dönemde, herkesin gözü asgari ücrette. Lakin, asgari ücreti Türkiye özelinde değerlendirmekle hata yapıyoruz. Piyasalara, beklentilere ve gerçeklere odaklanmak için öncelikle Türkiye'nin gündeminde ekonomi olduğu gerçeğini kabul etmeliyiz. Ve akabinde kendimize şu soruyu sormalıyız; ekonominin gündeminde ne var?
Ulusal ekonomi gündeminde ilk sıralarda Türk Lirası'nın değerini artırmak ve beraberinde asgari ücret olsa bile, global ekonominin gündeminde ulusların halka arz ettiği şirketler ve hisseler var. Bugün parası olmayan ve borç batağında olan birisini düşünün. Malı var, para etmiyor yani değerinde satılmıyor yada alıcısı yok. Parası var, sürekli değer kaybediyor ve beraberinde nereye yatırım yapacağını şaşırmış durumda. Ve aynı insan aynı zamanda hem aç hemde hırslı. İşte bu dengeleri yerel, ulusal ve global ekonomi terazisinde değerlendirdiğimizde ortaya çıkan sonuç bize göre Türkiye, Avrupa'ya göre İngiltere, Amerika'ya göre Meksika, Asya'ya göre Kırgızistan'dır.
Türkiye'nin ekonomi ajandasının ilk sırasında üretim var. Global çevrelerin üretim açığı ve açlığını yeşil üretim ile törpüleme arzuları Türkiye'yi kara üretime itiyor. Ve yine beraberinde Türkiye'de hükümetin ısrarla yeşil enerji, yeşil üretim ve yeşil kazanç talebi maalesef global gücünün duvarları ile çevrilmiş ve engellenmiş durumda. Türk Havacılık ve Uzay Sanayi sektöründe elde ettiği başarılar ile Türkiye, 2030 sürecini 2020 yılında yakaladı. 2020 yılında kazanılan 10 yıllık öncü ilerlemenin artı değeri, 2022 yılında çok yüksek olacak. Tabiki, üretim denildiğinde ilk akıllara gelen istihdam. Uzay ve havacılık sektöründe olduğu gibi birçok sektörde kalifiye personel ve hammadde sorunu yaşanıyor. Hammadde ithalatının ağır maliyetlerine çözüm arayan üreticiler, şimdide asgari ücret yükü ile boğuşuyor. Türkiye'de birçok çevre asgari ücreti maksimum 4 bin 90 bandında bekliyor olsa bile tespitlerim ve analizlerime göre asgari ücret 4 bin 100 Türk Lirası ile 5 bin Türk Lirası arasında yarışıyor. Vergi ve benzeri kesintilerin iptali halinde asgari ücretin daha da artması mümkün görünüyor. Peki, asgari ücret artarken memur ve işçi ücretleri ne olacak? Kamu sektöründe çalışanların beklentisi düşük olsa bile piyasa ve gerçekler ışığında kamu çalışanlarına işçi ve memur ayrımı yapılmaksızın en az yüzde 60 zam uyarlaması ve en az 2 bin Türk Lirası seyyanen zam mecburi gözüküyor. Ve yine kalifiye personellerinde ücretlerinin artacağı kesin. Türkiye bugün Dünya'nın en ucuz işçi çalıştıran ve üretim yapan ülkeleri arasında. Peki, bu durum ne zaman değişecek? Ne zaman her anlamda değerimiz artacak? Gündemdeki asıl soru bu...
Bir yanda asgari ücret ve beraberinde kamu çalışanlarına zam beklentisi, öte yandan yapılacak zam oranında piyasayı aynı oranda vuracak zam gerçeği! Bu iki gerçeklik arasında kabul etmeliyiz ki, hiper enflasyon yerini hızla devalasyona bıraktı. Öyle ki, akaryakıt fiyatlarının çift haneli rakamları görmesi ile birlikte, Türk Lirasından 6 sıfır atılmasının da bir anlamının kalmadığı şu günlerde Türk Lirası satarak döviz almayı ne piyasa dinamikleri ne de vatandaş mantıklı görmüyor. İşin kötü tarafı ise, asgari ücret sonrası ortaya çıkacak işten çıkarmalar ile 2022 yılının ikinci çeyreğinde yüzleşeceğimiz kamuda EYT gerçeği ve ortaya çıkaracağı büyük yük. Ve herşeyin ortasında herkesin gördüğü, gıda stokçuluğu sonrası yaşanacak muhtemel kıtlık...
Ekonominin gündeminde değişken dengelerin olduğu şu günlerde dengesiz alımlardan ve yatırımlardan uzak durmanızı önemle tavsiye ederek, bereketli günler diliyorum hepimize.