Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Kalkınma önceliklerimizi güncellemeliyiz

Dünya müthiş bir hız ile değişiyor. Dünya'nın gelişmiş ülkelerini ve kıtalarını incelediğimizde, önemli tespitler ortaya çıkıyor. Dünya ile aynı hızda gelişmekte olan Türkiye'nin küresel bir güç haline gelebilmesi ve Avrupa Birliği'nin önüne geçebilmesi için sosyo ekonomik açıdan kalkınma önceliklerini değiştirmesi elzem. Türkiye'nin hedef çizelgesinde yolculuğunu yürüttüğü kalkınma sürecinde en önemli öncelik, eğitim. Akabinde mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve ahlaki değerlerin yeni nesillere aktarılması ile birlikte sanayi süreçlerini revize etmeliyiz. Ve elbette eğitim ile sanayi sürecini ayakta tutacak olan toplumumuzun en temel gücü, tarım. Türkiye; eğitim, sanayi ve tarım öncelikli yeni bir yükseliş modelini devreye almalı.   Elbette günümüz koşullarında gerçekleri de gözardı etmemeliyiz. Uzay, geleceğin bize getirdiği ve bugünden hazır olmamız gereken en uçsuz bucaksız yaşam varyantı. Uzay ve havacılık alanındaki gelişmeleri daha fazla "Türkiye" markası ile süslemeyi başarmalıyız. Peki, bunlar yeterli mi? Elbette yeterli değil! Güçlü Türkiye için sosyal yaşamında güçlendirilmesi şart. Barınmanın ücretsiz hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda en başarılı ülke Küba. Dünya'nın en fazla göç alan ve niteliksiz göç artışı mevcut coğrafyası nedeniyle adeta kaderi olan ülkesi Türkiye'nin, ücretsiz barınma ve yoksullara bakım politikalarını güncelleyerek güçlendirmesi gerekiyor.   Elbette toplumun revize edilebilmesi için, sanat ve kültür olmazsa olmaz gerçeklerimiz. Ahlaki değerleri ve birey saygınlığını silbaştan kurgulamalıyız. Yeniden inşa edilecek Türkiye'nin, sanat ve kültür projelerini daha güçlü hayata geçirmesi lazım. Türkiye, geldiğimiz noktada ulus devlet ötesinde küresel bir devlet oldu. Küresel güç olan Türkiye'nin tüm dinamikleri ile bu gerçekliği kabul ederek özümsemesi şart. Türkiye artık Türkiye'den ibaret olduğunu iddia edemez!   Kalkınma önceliklerimizi güncellerken sosyo ekonomik değer yargılarımızı ve yaralarımızı da gözden geçirmeliyiz. Ekonomi elbette önemli ancak; refah düzeyinin artabilmesi için adalet en önemli gerçeklik. Adalet'in tesisi için bağımsız yargı kavramının güçlendirilmesi ve birçok alanda devrimler yapılması gerekiyor. Cezaevleri yerine okullar ve eğitim akademileri ile yüksek teknolojiye uygun eğitim atölyeleri hatta kampüsleri inşa etmeliyiz. Elbette bu gelişmelerin sonucunda elimize geçecek en önemli kavram, huzur. Bir ülkenin güvenilir ve huzurlu bir ülke olması o ülkenin kalkınması için en temel değerdir. Huzur dolu bir toplumu ise ancak ve ancak, dayanıklı binalarda muhafaza edebilirsiniz. Bu nedenle hem şehircilik hemde inşaat sektörlerimizi gözden geçirmeliyiz. Yüksek maliyetin önüne geçerken, denetimli inşaat ve şehircilik kavramını güçlendirmeliyiz. Kentlerimizi belki bir kereye mahsus yıkıp, yeniden inşa etmeliyiz. Kar yağdığında ulaşılmayan yolları olan, deprem olduğunda yıkılacak diye korktuğumuz konutları ve sanayi bölgeleri olan şehirler ile kalkınma sürecimizden güçlü çıkmamız beklenemez. Değişen iklim koşullarına uygun yeni şehirler ve yaşam alanları inşa etmeliyiz.   Türkiye'nin kalkınma önceliklerini güçlendirirken, ithalat yaptığımız ülkeler ile ihracat yaptığımız ülkeleri referans almalıyız. Örneğin; Almanya, Hollanda, Japonya ve Amerika'dan ne alıyoruz? Ve bu ülkelere ne satıyoruz? Hangi alanlarda güçlü hangi alanlarda zayıf olduğumuzu iyi okumalı ve buna göre tüm önceliklerimizi yeni baştan belirlemeliyiz. Türkiye'nin her açıdan bir sistem güncellemesine hatta sistem değişimine gitmesi şart. Kabul etmeliyiz ki Türkiye, 20 yıl öncesinin çok ilerisinde. Ulaşım çeşitliliği, bilişim ve internet ağları, yerel yönetim faaliyetleri, üniversite ve diğer yaşam alanlarının ötesinde uzay ve havacılık ile beraber gelişen sanayi ve teknoloji gücü bir Türkiye'de yaşıyoruz. Son 70 yılı yaşayanların ve son 50 yılı yaşayanların birlikte inşa ettikleri Türkiye'yi, gelecek 50 yılı hatta yüz yılı yaşayacak insanların yeni baştan tasarlamasına imkan vermeliyiz.   Unutmamalıyız ki; gelecek ile gelenek birlikte sürdürülebilir olduğunda ortaya çıkacak tek gerçek, her açıdan kalkınmış ve gelişmiş bir Türkiye olacaktır.
Ekleme Tarihi: 24 Ocak 2022 - Pazartesi
Ömer Küçükkaya

Kalkınma önceliklerimizi güncellemeliyiz

Dünya müthiş bir hız ile değişiyor. Dünya'nın gelişmiş ülkelerini ve kıtalarını incelediğimizde, önemli tespitler ortaya çıkıyor. Dünya ile aynı hızda gelişmekte olan Türkiye'nin küresel bir güç haline gelebilmesi ve Avrupa Birliği'nin önüne geçebilmesi için sosyo ekonomik açıdan kalkınma önceliklerini değiştirmesi elzem. Türkiye'nin hedef çizelgesinde yolculuğunu yürüttüğü kalkınma sürecinde en önemli öncelik, eğitim. Akabinde mesleki eğitimin güçlendirilmesi ve ahlaki değerlerin yeni nesillere aktarılması ile birlikte sanayi süreçlerini revize etmeliyiz. Ve elbette eğitim ile sanayi sürecini ayakta tutacak olan toplumumuzun en temel gücü, tarım. Türkiye; eğitim, sanayi ve tarım öncelikli yeni bir yükseliş modelini devreye almalı.

 

Elbette günümüz koşullarında gerçekleri de gözardı etmemeliyiz. Uzay, geleceğin bize getirdiği ve bugünden hazır olmamız gereken en uçsuz bucaksız yaşam varyantı. Uzay ve havacılık alanındaki gelişmeleri daha fazla "Türkiye" markası ile süslemeyi başarmalıyız. Peki, bunlar yeterli mi? Elbette yeterli değil! Güçlü Türkiye için sosyal yaşamında güçlendirilmesi şart. Barınmanın ücretsiz hale getirilmesi gerekiyor. Bu konuda en başarılı ülke Küba. Dünya'nın en fazla göç alan ve niteliksiz göç artışı mevcut coğrafyası nedeniyle adeta kaderi olan ülkesi Türkiye'nin, ücretsiz barınma ve yoksullara bakım politikalarını güncelleyerek güçlendirmesi gerekiyor.

 

Elbette toplumun revize edilebilmesi için, sanat ve kültür olmazsa olmaz gerçeklerimiz. Ahlaki değerleri ve birey saygınlığını silbaştan kurgulamalıyız. Yeniden inşa edilecek Türkiye'nin, sanat ve kültür projelerini daha güçlü hayata geçirmesi lazım. Türkiye, geldiğimiz noktada ulus devlet ötesinde küresel bir devlet oldu. Küresel güç olan Türkiye'nin tüm dinamikleri ile bu gerçekliği kabul ederek özümsemesi şart. Türkiye artık Türkiye'den ibaret olduğunu iddia edemez!

 

Kalkınma önceliklerimizi güncellerken sosyo ekonomik değer yargılarımızı ve yaralarımızı da gözden geçirmeliyiz. Ekonomi elbette önemli ancak; refah düzeyinin artabilmesi için adalet en önemli gerçeklik. Adalet'in tesisi için bağımsız yargı kavramının güçlendirilmesi ve birçok alanda devrimler yapılması gerekiyor. Cezaevleri yerine okullar ve eğitim akademileri ile yüksek teknolojiye uygun eğitim atölyeleri hatta kampüsleri inşa etmeliyiz. Elbette bu gelişmelerin sonucunda elimize geçecek en önemli kavram, huzur. Bir ülkenin güvenilir ve huzurlu bir ülke olması o ülkenin kalkınması için en temel değerdir. Huzur dolu bir toplumu ise ancak ve ancak, dayanıklı binalarda muhafaza edebilirsiniz. Bu nedenle hem şehircilik hemde inşaat sektörlerimizi gözden geçirmeliyiz. Yüksek maliyetin önüne geçerken, denetimli inşaat ve şehircilik kavramını güçlendirmeliyiz. Kentlerimizi belki bir kereye mahsus yıkıp, yeniden inşa etmeliyiz. Kar yağdığında ulaşılmayan yolları olan, deprem olduğunda yıkılacak diye korktuğumuz konutları ve sanayi bölgeleri olan şehirler ile kalkınma sürecimizden güçlü çıkmamız beklenemez. Değişen iklim koşullarına uygun yeni şehirler ve yaşam alanları inşa etmeliyiz.

 

Türkiye'nin kalkınma önceliklerini güçlendirirken, ithalat yaptığımız ülkeler ile ihracat yaptığımız ülkeleri referans almalıyız. Örneğin; Almanya, Hollanda, Japonya ve Amerika'dan ne alıyoruz? Ve bu ülkelere ne satıyoruz? Hangi alanlarda güçlü hangi alanlarda zayıf olduğumuzu iyi okumalı ve buna göre tüm önceliklerimizi yeni baştan belirlemeliyiz. Türkiye'nin her açıdan bir sistem güncellemesine hatta sistem değişimine gitmesi şart. Kabul etmeliyiz ki Türkiye, 20 yıl öncesinin çok ilerisinde. Ulaşım çeşitliliği, bilişim ve internet ağları, yerel yönetim faaliyetleri, üniversite ve diğer yaşam alanlarının ötesinde uzay ve havacılık ile beraber gelişen sanayi ve teknoloji gücü bir Türkiye'de yaşıyoruz. Son 70 yılı yaşayanların ve son 50 yılı yaşayanların birlikte inşa ettikleri Türkiye'yi, gelecek 50 yılı hatta yüz yılı yaşayacak insanların yeni baştan tasarlamasına imkan vermeliyiz.

 

Unutmamalıyız ki; gelecek ile gelenek birlikte sürdürülebilir olduğunda ortaya çıkacak tek gerçek, her açıdan kalkınmış ve gelişmiş bir Türkiye olacaktır.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.