Elektrik kesintilerinin üreticileri pazar mesaisine yönlendirdiği bir dönemden geçiyoruz. Ve yine dijital ekonomi adına önemli gelişmeler ışığında Türkiye, ilk 20 mücadelesinde ısrarcı tutum sergiliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı kademeli elektrik tarife düzenlemesi, kredi garanti fonu kefaleti ile tarımsal desteklemeye ilişkin açıklamaların esnaf ve iş dünyasında beklentileri karşılaşayacağına inanmıyorum. Bilindiği üzere akaryakıt fiyatları ciddi oranda yükselmiş durumda. Ve şuan 1 litre akaryakıt fiyatı yaklaşık olarak 1 Euro'ya denk! Bu minvalde değerlendirildiğinde hükümetin piyasaya direkt etki edecek daha pozitif istikrar paketlerini yakın zamanda halka açıklamasını ivedilikle bekliyoruz.
Her ne kadar siyasetin dili son dönemde piyasaların güven ve istikrar ortamını zedeleyecek oranda sertleşmiş olsa bile, çoğu Büyükşehir'de göç tersine dönmeye başladı. İflasların ve işten çıkarmaların sessiz bir süreç içerisinde ilerdiğini gözlemlediğimiz şu günlerde, ekonomi siyaseti etkilemeye devam ediyor.
Elbette Bursa gibi güçlü şehirler için ekonomi, siyaset için doğru enstrüman diyebiliriz. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası'nın son dönemde yürüttüğü sektör toplantıları ile ticaret ve sanayi önündeki engellerin kaldırılması için pozitif çıkış yolları aranmasının önü açılıyor. BTSO Başkanı İbrahim Burkay'ın, göreve geldiği ilk günden bugüne hükümet ile uyumlu, ihracatta değerli üretim olarak nitelendirilen markalaşma ve inovasyon süreçleri öncelikli, son olarak GUHEM olmak üzere; TEKNOSAB, MESYEB, BUTEKOM gibi önemli yatırımlar ile hem Bursa'ya hemde iktidara önemli katma değerler kattığını kabul etmeliyiz. Peki, siyaset ekonomi merkezli adımları ve iştirakleri ne kadar önemsiyor? Açıkçası önümüzde var olan seçim sürecinde asıl değerli olan husus bu. Sanayici ve İş Adamları Dernekleri'nin çoğu pandemi sürecinden önce olduğu gibi pandemi sürecinde ve bugün sessizliğini korumaya ısrarla devam ediyor. Sözde iktidar destekçiliği yaptığı iddia edilen bu kuruluşlar aslında ekonomi ve finans adıma fikir üretemedikleri için iktidar önünde ciddi birer engel diyebiliriz!
Piyasalarda var olan istikrar ve güven arayışı yeni bir boyut kazandı. İş dünyası muhalefetin eleştiren ve sürekli hesap sormaya yönelik ani çıkışlarından rahatsız. Yine iktidarın agresif tutumları da olası bir seçimde Cumhur İttifakı'nda önemli bir kan kaybı yaşanmasına neden olacak. Üretim ve istihdam ötesinde geçim derdi ile uğraşan esnaf ile iş dünyasının ilk seçimde faturayı kime keseceği aşikar.
Elbette sektörlerin beklentileri yüksek. Ve Cumhur İttifakı gibi Millet İttifakı'da sektörel çözümlerden çok uzak açıklamalar yapıyor. Hatta sektörel ekonominin güçlendirilmesi için neredeyse hiçbir pozitif açıklama yok! Turizm, eğitim ve sağlık üçgeninde kilitlenen siyasi açıklamalar; perakende sektörü başta olmak üzere, bilişim, yazılım, matbaa, hizmet sektörünün çeşitli kolları, kırtasiye, temizlik, güvenlik, basın ve yayıncılık hizmetleri ile kimya gibi alanlarda var olan sorunlara derman olmuyor!
Kısacası; ekonomi siyaseti ciddi oranda etkiliyor. Buna karşın siyasetin ekonomi adına sahaya dönük, vatandaşın cebine, işletmelerin kasasına yansıyan somut adımları ve umut verici açıklamaları yok. İş dünyası ve esnaf; kimin hain olduğu ile değil, evine ve ailesine nasıl ekmek götüreceği ile ilgileniyor! Çalışanlarının, dükkan sahibinin ve mal aldığı yerlerdeki işletme sahiplerinin yüzüne bakamayan esnaf ve işveren sayısı artıyor. Krediler ile dönmeyen piyasalar birde yerel yönetimlerin agresif ve kindar çıkışları ile iktidarı iyiden iyi terk ediyor. Ve görünen o ki; seçim değişimi işaret ediyor!