Elazığ ve Malatya depremleri ardından Diyarbakır'da bile ağır hasarlara yol açan sismik dalgalar, kent ekonomilerini yeniden gündeme getirdi. Oysa biz bunu yıllardır yazıyoruz. Bursa'da birileri siyasi ideolojileri ön plana alarak maalesef yarınlara dair doğru adımların atılmasını bilerek yada bilmeyerek engelliyor! Kabul etmeliyiz ki, Bursa mutlu değil. Bursa, korkuyor. Bursa maalesef 18 yıldır verdiği siyasi ve ekonomik desteğin karşılığını Ak Parti'den ve Recep Tayyip Erdoğan'dan beklediği noktalarda ve büyüklüklerde alamadı. Peki, bunun ana gerekçeleri neler? Bunların hepsinin cevabını Ankara ve Ak Parti kendince verecektir elbette. Lakin, artık Ankara'nın ve Recep Tayyip Erdoğan'ın kabul etmek zorunda olduğu bir gerçek ile yüzyüzeyiz. Deprem, Güney Marmara'yı en acımasız dili ile tehdit ediyor. İstanbul'da beklenen depremin boyutlarını Sayın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 7.5 olarak açıklıyor. Oysa tüm bu açıklamaların ışığında biz Bursa'yı unutuyoruz. Kimse 1970 Kütahya Gediz depreminden tam 135 kilometre uzaklıkta ki, Bursa TOFAŞ fabrikasının inşaat halindeki boya atölye binasının yıkılışını hatırlamıyor! Ve yine Bursa'nın zemin sorunu olduğunu maalesef kimse dillendirmiyor. İşte tam da burada Bursa'nın liderlerinin Bursa'yı nasıl güçlendirdiğine ve siyasi ideolojiler yüzünden kentimizi nasıl geriye attığımıza gelmek istiyorum. Beyler ve bayanlar Bursa hızla eritiliyor! Eğer kenti yöneten asıl liderlerin sözünü dinlemezsek, hep birlikte maalesef kaybedeceğiz ve belki de şiddettli bir depremde öleceğiz!   ***   Bursa'ya dair uzun zamandır suskunluğu ile bilinen İMSİAD yola yeniden Mustafa Andıç ile devam kararı aldı. Hayırlı uğurlu olsun, inşallah önceki dönem hatalarından ders alan ve kentin gerçekleri ile depremler olmadan yüzleşebilen bir Mustafa Andıç ve İMSİAD yönetimi filizlenir. Aksi takdirde, Bursa'da yapılan inşaatların ne durumda olduğunu AFAD deprem sonrası var olan yıkımlardan analiz etmek zorunda kalacaktır kaanatindeyim. Bursa adına enerjisi yüksek bir dönem. Dış Ekonomi İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) 33’üncü Genel Kurulu’nun ardından BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay yeniden DEİK Yönetim Kurulu üyeliğine seçildi. Kabul etmeliyiz ki, İbrahim Burkay liderleğinde Bursa Ticaret ve Sanayi Odası kentin aşı ve işi olmayı başardı. Her ne kadar sadece yaptığı artı değerler anlatıyor olsa ve kişisel özellikleri ön plana çıkarılmıyor olsa bile İbrahim Burkay, Bursa'nın sorunlarını en doğru anlayan ve çözümleyen kişilerin başında geliyor. Burkay'ın sanayi çıkışlarını özümsüyoruz. Özellikle TEKNOSAB ile Türkiye'nin dolar karşısında finansal açıdan nasıl eritilmek istendiğini en doğru şekilde vurguladı. Ve attığı adımların ötesinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a Bursa konusunda en pozitif notları ilettiğini de kabul etmek gerekiyor. Her ne kadar TOBB Bursa'da İbrahim Burkay'dan rahatsızlık duysa bile, Burkay hiç topa girmeden işine gücüne ve kentine değer katmaya devam ediyor.   Ve yine bir başka isim Mehmet Tuncak. Ankara'nın Bursa'da ki gözü kulağı. Ve yine Bursa'nın Ankara'da ki ağabeyi. Tuncak sayesinde çok ciddi sorunlar aşıldı. Bursaspor'un yaşadığı finansal sorunların ötesinde Ankara ile var olan iletişim problemleri aşıldı. Bursaspor'un herşeyden önce Başkansız kalmasının önüne geçildi. Mehmet Tuncak'ın attığı adımların hiçbiri Recep Tayyip Erdoğan olmaksızın olmadı! Her daim Külliye ile Bursa arasında inanılması güç derinlikte büyük bir köprü kurdu. Sonuç, Bursa kıl payı ile bile olsa seçimleri aldı.   Elbette farklı isimleri de anmadan geçmemek lazım. Bursa iş dünyası kadar Balkan camiasının da önde gelen sessiz isimlerinden Muzaffer Çilek. Türkiye'ye sadece Bursa'dan bir marka oluşturmadı. Aynı zamanda Bosna Hersek ve Bursa arasında dev bir ticaret köprüsü kurdu. Kentin dinamiklerini tıpkı bir dönem Sanayici, İş Adamı ve Bakan Cavit Çağlar gibi sessizce ve mütevazi bir biçimde bütünledi. Bugünde DEİK Yönetim Kurulu Üyeliği’ne Sanayici İş Adamı Baran Çelik ve Bosch Grubu Türkiye ve Ortadoğu Başkanı Steven Young ile birlikte seçildi.   Bursa'yı anlamak kadar anlatmakta gerekiyor. Kentin gündemini siyasetçilerin çok ötesinde sanayicilerinin, iş adamlarının belirlediğini unutmamak gerekiyor. Bursa'da iş dünyası her ne kadar sessiz ve sakin görünse bile, Bursa olmadan Türkiye'nin olmayacağını Ankara çok iyi biliyor. Elbette herkesin birbiriyle yada birileriyle karın ağrıları var. Elbette birilerinin birbirlerinin sevmediği yada çok sevdiği hususlar var. Ama birilerinin artık anlaması gerekiyor. Bursa, içeriden çözümlenmeye çalışıldıkça kentini kilitler. Ve sonuç TOFAŞ eylemleri ile başlayan Türkiye'nin sorunlarını bir başka noktaya taşıyan istikrarsızlık, nakitsizlik ve işsizlik olur! Ankara, Bursa'yı doğru dinlemek ve anlamak zorunda. Eğer Sayın Recep Tayyip Erdoğan Bursa'yı 2002 yılında kendisine kale yapan dinamiklere bugün sırt dönerse, Bursa güçlenmeye yine de iç dinamikleri ile devam eder. Lakin doğacak bu güç, siyaseti boğar! Ve ekonomik gerçeklerle herşeyi ve de herkesi yüzleştirir. Elazığ depremi Bursa'da olmuş olsaydı, kaç sanayi bölgesi yıkılacaktı? Bursa'da böyle bir depremde kaç fabrika ve konut alanı enkaz altında kalır? Bursa'nın yıkılması ile oluşacak ihracat açığını hangi illerle kaç 10 yılda kapatabilirsiniz? Bursa'da ölü oranı kaç on bin olur? Bursa'da deprem sonrası ulaşım nasıl sağlanır? Bursa, birilerinin çiftçiliği değil, olmamalı! Aksine Bursa, Türkiye'nin bereketli toprakları. Ya hepimiz biriz beraberiz deriz. Ya da ilahi adalet ne emrederse öyle telef olur gideriz.   Bursa'nın liderlerinin Bursa'nın gücü olduğunu çok iyi anlamalıyız. Bursa'nın sivil toplum kuruluşlarının maalesef artık kendi kitlelerinde bile hükümlerinin olmadığını görmeliyiz. Kentin vizyon sahibi, genç, dinamik ve tüm engellemelere rağmen kendi başarıları ile öne çıkan insanlarını öncelikli kılmalıyız. Unutmayın, yarın halen sallantıda!