Son dönem yazılarımda satır arasında ifade ettiğim ana gerçeklik, ulusal güvenlik. Evet, Rusya ile Ukrayna savaşında hep birlikte gördük ki; Avrupa Birliği kadar Rusya'da işi boş bir askeri ve sosyo ekonomik yapı. Her ne kadar birileri Ukrayna'da ki hafif halk direnişini birileri kahramanlık destanına dönüştürmeye çalışıyor olsa bile; herkesin bildiği üzere, Çanakkale Geçilmez.
Dünya, yeniden şekilleniyor. Toplumlar yeninden programlanıyor. Ülkelerin sınırları değişirken, değer yargıları ve önceliklerde hızla değişmeye devam ediyor. Türkiye, zor bir kulvarda maraton koşuyor. Siyasi denklemlerin çok ötesinde sosyo ekonomik gerçekler ile Türkiye yeni baştan yazılıyor. Ve Ankara'nın korktuğu, 20 yıl sonra başına gelecek gibi duruyor.
Türkiye, bilindiği üzere bir deprem ülkesi. Ve beraberinde jeopolitik olduğu kadar jeostratejik bir konuma sahip. Bugün Anadolu, Türkiye dışında kimin elinde olsa idi; Avrupa ile Asya arasında bir köprüden çok öte bir ticaret vahası olurdu. Biz; yorgun on yılların ağır bedellerini öderken, Avrupa ile Amerika ve beraberinde Çin ile Japonya aldı başını gitti.
***
Uzun uzadıya konuşmaya gerek yok! Türkiye, yıkılmak üzere. Bunu ben değil, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ifade etti. Büyük bir deprem beklentisi; Cumhurbaşkanından tutundan sokak bekçisine kadar herkesin reflekslerine işlemiş durumda. Peki, yer yerinden oynarsa ne olur? Öncelikle ifade etmeliyim ki; Rusya ile Ukrayna arasında süre gelen çatışma ortamının savaşa dönüştüğü anlarda ifade ettiğim cümle idi; Türkiye savaşa gireceğine deprem ile yıkılsın yeğdir. Neden mi? Çünkü savaş, depremden daha merhametsiz ve ahlaksız bir süreç yaşatır bize. Yüzyıl önce yaşadıklarımız halen daha genetik hafızamızda kodlu.
Türkiye'nin başkenti Ankara olmasına rağmen, maalesef AK Parti döneminde ısrarla İstanbul finans merkezi olarak seçildi. Ve akabinde Kanal İstanbul projesi dayatması ile İstanbul Anadolu'dan kopuk bir finans ve ticaret adası olarak şekillendirilmek isteniyor. Merkez Bankası başta olmak üzere birçok kamu bankası ile özel bankanın merkezleri İstanbul'a taşındı, taşınıyor. Dev finans merkezleri ile İstanbul, Dünya'nın finans merkezi olarak lanse ediliyor. Peki, olası bir depremde İstanbul yıkılırsa ne olacak?
Pentagon merkezli istihbarat kaynaklarımız bize, İstanbul'un 1 dakika boyunca ufak şiddetli bir deprem ile sallanması halinde ölü sayısının 3 milyon ile 5 milyon arasında olacağını ifade ediyorlar. Yine Londra merkezli gerçekleştirilen araştırmalarda; İstanbul'un 1 dakika boyunca 5 şiddettinde bir depremle sarsılması sonucunda Yunanistan'ın Ege kıyılarından içeri 75 kilometre olmakla, Trakya'nın geniş bir bölümü, Çanakkale, Bandırma, Bursa'nın geniş bir bölümü ile Kocaeli ve Yalova'nın ağır yıkımlı hasar göreceğini ve bölgesel ölüm oranının ortalama 10 milyon civarında olacağını ifade ediyorlar.
Peki, böylesine bir deprem hayatın olağan şartlarına göre mümkün mü? Kabul etmeliyiz ki; Yalova depremi bir askeri saldırı idi! 1999 depreminin siyasi, ekonomik ve toplumsal zararları ile yıkımlarını ve değişimlerini değerlendirdiğimizde; 2022 yılı Temmuz veya Ağustos ayında olması muhtemel bir depremin veyahut yer sarsıntısı destekli askeri saldırının boyutları tahmin bile edilemez. Depremin ötesinde böylesine yıkıcı bir depremde enkazlara ulaşmak, enkazlardan insanları kurtarmak neredeyse imkansız bir hal alır.
Türkiye'de yer yerinden oynarsa olabilecek ağır ekonomik ve sosyolojik tahribatı öngörmek imkansız değil! Şahsi araştırmalarım ve kanaatimce; yaklaşık 7 milyon insan ölür. Ortalama 25 milyon insan evsiz ve işsiz kalır. 4 milyondan fazla aile yıkılır, 2 milyondan fazla aile yok olur. Deprem sonrası doğru müdahale edilmeyen yaklaşık 1 milyon insan sakat kalır. Türkiye, ekonomik ve sosyal olarak çökerken; Türk Silahlı Kuvvetleri ağır yara alır, uluslararası anlaşmalar gereği hem Birleşmiş Milletler hemde NATO, Türkiye'ye askeri müdahale de bulunur. Finans merkezi haline getirilen İstanbul'da yıkılan bankalarda ki altınlar ve değerli eşya, gemiler ile yurtdışına kaçırılır. Onlarca ev, işyeri ve finans kuruluşu yağmalanır. Çocuklar kaçırılır. Organ mafyası Türkiye'ye hücum eder. Türkiye'de 20 yıllık bir kaos süreci başlar. Ve herşeyin ötesinde, Türkiye; en az yüz yıl kendine gelemez.
Evet, yer yerinden oynarsa Türkiye'de durum böyle olur. Peki, Bursa'da? Bursa'nın sanayi bölgelerinin depreme dayanıklılığı ne durumda? Bursa, şehir merkezleri incelendiğinde ne kadar sağlam ve ne kadar olası bir depreme müdahale edebilir durumda? Olası bir depremde veyahut büyük çaplı bir yangında Bursa'da hasaar düzeyi ne olur? Bursa'da şehir ve kentleşme, deprem öncelikli esaslar düzenlenerek planlanmış mıdır?
Türkiye'nin finans merkezi İstanbul, üretim merkezleri ise; Bursa ve Kocaeli olurken, neden Anadolu'nun Doğu ve Güneydoğu'su ile İç kısımlarını ısrarla değerlendirmediğimizi de iyi düşünmeliyiz. Türkiye, olası bir depremde yok olma gerçeği ile karşı karşıya! Ve herşeyin ötesinde en önemli soru aslında yazının başlığında gizli; yer yerinden oynarsa ne olur?