İnternet gazeteciliğinin değerli olmasının en önemli nedenlerinden biri de, vakit mefhumu olmaması. 7 gün 24 saat haber ve köşe yazısı ekleyebildiğimiz internet haberciliğinde tek sorun daha doğrusu eksiklik ise; internet yasası. Evet; 20 yılda asırlık bir değişime sahne olan Türkiye, maalesef internet gazeteciliği ve medyası ile sosyal medya yasası konusunda somut hiçbir ilerleme kaydedemedi. Dünya'ya, insansız hava araçları ile teknoloji ve savunma sanayinde gol atan Türkiye; maalesef internet yasası hususunda gol yemeye devam ediyor...
Gecenin bir yarısı yani yazımı yazmaya başladığım vakit itibariyle; 03:45'te kimler ayakta bilmiyorum. Hatta, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın uyuyup uyumadığını kendisine sormak adına bir tweet paylaşımı da gerçekleştirdim. Malum, askeri bir kuraldır; uyursan, ölürsün... Bugün Türkiye'nin hiçbir makamda uyumaya hakkı yok! Bugün, çalışmak hatta dünden daha çok çalışmak ve üretmek vaktidir. Öyle ki; "uyu" kelimesinin yerini "oku" kelimesi ile değiştirip cümleyi "yap" ile tamamlamalıyız. Türkiye için üretmeye mecburuz.
***
Türkiye; küresel krizin tüm imkansızlıklarına rağmen vatandaşlarının azmi ve inancı ile dimdik ayakta. Dahili ve harici tüm unsurlara rağmen dimdik ayakta duran Türkiye'nin moral ve motivasyon ötesinde enerjiye ve güvene ihtiyacı var. Genç Türkiye, durduğu yerden hızla koşmaya başlamak zorunda. Aksi, düşünülmeyecek kadar korkunç. Bu sebeple; ekonomik ve hukuki açıdan esnafın, iş dünyasının ve vatandaşın önünü açacak toplumsal af veya toplumsal barış adımlarına ihtiyaç var.
Sanayi yatırımlarının ötesinde şehircilik yatırımlarını yeniden güncellemeliyiz. Türkiye'nin hızlı bir şekilde, olası depremi öngörerek büyükşehirlerden, şehirlere, oradan kasaba ve köylere dönük yeni bir imar planını hayata geçirmesi şart. Türkiye'nin önündeki en önemli sorunlardan birisi olan; çevre, şehircilik ve iklim bozukluğu veyahut dengesizliği artık giderilmek zorunda. Öyle ki; Türkiye'de çevre, şehircilik ve iklim konusu resmen kurum tuttu!
Elazığ ve Malatya gibi yıkıldıkça yapılacak şehirlerle Türkiye'yi kalkındıramayız. Türkiye'de, kaç büyükşehirde kaç sığınak var? Olası bir biyolojik yada nükleer saldırıya ne kadar hazırız? Türkiye'nin gözle görünür halde olan üst yapı sorununun ötesinde alt yapı konusunda durum analizleri yapıldı mı? Yapıldıysa, Türkiye ve vatandaşlarımız için bir umut veyahut çalışma planı var mı?
Askeri ve asayiş adımlarının bir noktadan sonra yetmediğini, Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü ani savaş sürecinden net olarak okuyoruz. Kaos başladığında, iktidarın bile iktidarlığı sorgulanır! Durumun vehametini görmek açısından; Libya'yı ve Libya'ya dair tüm anektodları sil baştan gözden geçirmeliyiz. Türkiye için birileri tarafından hazırlanan operasyon; "Büyük Libya" diyebilirim. Libya'da neler vardı? Neler yok edildi? Ve nasıl? Libya halkı, nasıl ülkesini ve yöneticilerini kendi elleri ile parçaladı? Libya'ya dair soruları hem Cumhur İttifakı'nın hemde Millet İttifakı ile ittifaklar dışı kalan tüm siyasi partilerin kendilerine sorması memleket adına elzem bir husustur. Hasılı vakit, birlik vaktidir...
***
Türkiye'nin tüm iç dinamiklerini yeniden dizayn etme mecburiyetini görmek zorundayız. Tek tük Bakan değiştirmek ile yeni bir başarı hikayesi yazamayız! Yazamıyoruz da... Öyle ki; Bakan değiştirip, Bakan Yardımcıları ve Genel Müdürleri değiştirmeden de sözüm ona ilgili Bakanlıklarda bir değişim elde ettiğimizi ifade etmemiz traji komik bir sonuç ortaya çıkaracaktır, çıkarmaktadır. Bu sebeple; Millet değiştirmeden, Devlet gereken tüm değişimleri en yüksek hız ile gerçekleştirmelidir.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti'ye bin türlü hakaretleri edenlerin, kamu ve yerel yöneticiler tarafından desteklendiği, kabul gördüğü şehirlerde; Cumhur İttifakı'nın yeniden iktidar olmasını hayal etmek, morfinli bir kafa ile trafikte 200 kilometre hızla araç kullanmak demektir. Elbette ki, yetenek ne kadar büyük olursa olsun; uyuşmuş kafalar mutlaka ölümlü bir kazaya sebebiyet verecektir. Düşman, uyumazken! Düşman, sözde yetkili ve etkili isimlerce içimize enjekte edilmişken; ne liderin ne de memleketin güvende olduğunu düşünmek doğru değildir!
Sözü çok uzatmaya gerek yok! Vakit her geçen gün daralmaya devam ediyor. Hava bile bozuk çalıyor! Soğuk, son 40 yılın en soğuk hali; kar yağsa afet, yağmasa afet... Askeri tabirle ifade etmek gerekirse eğer; uyursak, ölürüz...