Türkiye, kabuğuna sığmayan bir ülke. Kendisine yüzyıl önce çizilen emperyalist sınırları yüzyıl sonra bugün var gücü ile aşan Türkiye'nin gücü, topraklarında barındırdığı kadim medeniyetlerin ruhundan geliyor. Türk Dünyası Kültür Başkenti Bursa'dan Malazgirt'e uzanan Anadolu yolculuğu aynı zamanda denizleri aşıp Balkanlara hatta Viyana kapılarına kadar uzanmış dev imparatorluğun tuğrası gibi rengarenk...
Türkiye'nin önündeki engelleri aştığı bir dönemde, Dünya'nın gündeminde Rusya ve Ukrayna krizi vardı. Barışın ve kardeşliğin genleri ile donatılmış Türkiye, Dünya'yı yeni bir küresel savaştan şimdilik kurtamış gibi gözüküyor. Selçuklu ile büyüyen, Osmanlı ile devleşen medeniyetimizin Türkiye ile gelecek nesillere daha sağlam taşınması şart. Türkiye'nin kültürü kadar ekonomisi de değerli.
***
Anadolu, yüzyıl önce var olan medeniyet savaşlarının güncel versiyonu ile karşı karşıya. Ekonomik savaşlar ile köleleştirilmek istenen insanların yeni umudu Türkiye. Ve umutları yeşerten en değerli görselliklerden sonuncusu 1915 Çanakkale Köprüsü diyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin en güçlü yansıması olarak nitelendirebileceğimiz 1915 Çanakkale Köprüsü, üreten Türkiye'nin yeni dünyaya "bende varım" mesajıdır. Türkiye'nin diğer medeniyetler ile yeniden köprüler inşa etmesi şart. Anadolu topraklarında uzun yüzyıllardır ırk, din ve dil ayrımı olmadan yaşanan kardeşliği şimdi Avrupa'ya, Asya'ya hatta Amerika'ya taşımaya mecburuz. İnsanlığın ve insanlığa dair herşeyin Türkiye'ye ihtiyacı var.
Yerinde üretim ekonomilerini güçlendirmeli, göçleri durdurmalı ve herşeyin ötesinde hayalet köyler ve şehirler oluşmasını engellemeliyiz. Unutmamalıyız ki; olmadığımız yerde yokuz!
Sanayi'den teknolojiye güçlü fırsatları elinde barındıran Türkiye, Anadolu'nun bereketli topraklarında yeniden tarım ve hayvancılığı inşa etmeli. Betonun değil toprağın verdiği gücü yeniden var etmeliyiz. Köy ensitüleri kurarak yetkin köylü ve çiftçiler yetiştirmeliyiz. Toplumumuzun en değerli noktasına hücresine inerek, aile kavramını yeniden inşa etmeliyiz. Sosyal medyanın, dijital bozulmanın ve herşeyin ötesinde her türlü çöküntüden insanlarımızı kurtarmalıyız. "Ben" yerine yeniden "Biz" diyebilmeliyiz.
Kabul etmeliyiz ki; hepimiz öleceğiz. Ve geriye sadece bıraktığımız kültür kalacak. Lakin üzerinde yaşadığımız topraklarda var olmuş medeniyetler ile bizi karşılaştırdığımızda karşımıza sadece tüketen bir toplum çıkıyor. Oysa, bizi varen eden tüm medeniyetler her alanda en iyisini üreten toplumlar inşa etmişlerdir... Bu sebeple, yeniden kendi içimizden başlayarak tüm toplumları her alanda kucaklayacak medeniyet köprüleri inşa etmeye mecburuz.