Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, önceki gün Bursa'da bir dizi ziyaretler gerçekleştirdi. Tıpkı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan gibi Adalet Bakanımız Sayın Bekir Bozdağ'da geldi ve gitti! Onlar konuştu, Bursa dinledi. Veyahut en azından katılımcılar.
AK Parti son dönemde kötü bir adet geliştirdi. "Bakana soru sormak günah!" diye nitelendirdiğimiz bu adet nedeniyle, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabineden gol üstüne gol yiyor. Hasılı Bakan kör mü? Görmüyor mu basın toplantısında olduğunu? Basın sormazsa, kim soracak gündemi? "Sen anlat biz dinleyelim" diye mi geliyoruz toplantıya?
Soru soramadığımız veyahut soruları cevaplayamayacak insanlar neden Bakan? Sayın Erdoğan'ın "kabineyi seçime 8 ay kala değiştirmeyeceğim" ifadesi sonrası bu gerçeği yazmak farz oldu! Bursa'da Tıp Fakültesi Acil Polikliniğini açan! Ki, sosyal medyada paylaştıkları ile boş alan! Sayın Adalet Bakanı Bursa'da yabancı uyruklu Tıp Doktorlarının feryadını duymadı! Zaten duymaması için herşey yapılmıştı. Hasılı Bakan yorgundur diye soru bile sordurulmadı! Hasılı, bugün Bakana soru sormayan halk, yarın sandıkta hesabı sorar! Demedi demeyin...
AK Parti'nin Doktor Milletvekili Mustafa Esgin'i telefonla gecenin bir yarısı arayıp ulaşamadığım! Ve beraberinde aynı gece Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Emine Erdoğan ve Sayın Fahrettin Koca etiketli twitter paylaşımlarımı yolladığım halde şuana kadar halen dönmeyen Doktor Milletvekilimiz, ağabeyimiz Sayın Mustaf Esgin gibi Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ'da yabancı uyruklu doktorlarımızın sorunlarına "TIP" kaldı!
Türkiye, dünya ile aynı anda iki yıl boyunca yabancı bir virüs ile mücadele etti. Pandemi sürecinde virüs ile mücadelemize katkı koyanlar arasında Yabancı Uyruklu doktorlarımızda vardı. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi hastanesinde 500 civarı yabancı uyruklu doktor olduğu iddia ediliyor. Bursa Uludağ Üniversitesi rektörümüz "Allah rızası için" bir kere karşısına alıp görüştü mü bu gençlerle? Hasılı TIP bilmek lazım görüşmek için, çözüm ise; "TIP" kalmamak!
Çoğu Müslüman olan Yabancı Uyruklu Tıp doktorlarımız arasında Azerbaycan dahil her ülkeden insan var. Çalışırken, kadrolu ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti doktorlar ile aynı şartlarda çalışan ancak sosyal haklar başta olmak üzere ciddi maaş farkı yaşayan bu doktorlar yani yabancı beyin ile yetenekler neden hak ettikleri "eşit iş, eşit maaş, eşit hak" kıstasından faydalanamıyor? Yanlış anlamayın; konu adalet olduğu ve Adalet Bakanı kapılarına kadar gittiği için bugün sorunları gündeme taşıdım. Hasılı, attığım tweetler sanırım Sayın Erdoğan'a ulaşmıyor! Vatandaşın dediğine bizde inanır olduk artık. Ne diyor vatandaş: "Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın hiçbirşeyden haberi yok!" Hal böyle ise; Türkiye'yi kim yönetiyor?
Sayın Erdoğan başta olmak üzere kabine üyeleri ile AK Parti'yi yönetenler haberleri olsun yada olmasın yönettikleri teba üzerinde mesüldürler! Bu hak üzere bu cihanda olmasa bile öbür dünyada zaten hesap verecekler. En azından İslam inançlarına göre biz böyle inanıyoruz!
Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde eğitim öğretim gören, çalışan, asistanlık veya uzmanlık yapan veyahut daha ilerisi için alınteri dökerek aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşlarına hizmet üreten yabancı uyruklu doktorlar yukarıda da ifade ettiğim gibi öncelikle "eşit iş, eşit maaş, eşit hak" istiyorlar.
Çoğu Azerbaycan uyruklu ve Türksoy belgesi olmasına karşın nereli olurlarsa olsunlar öncelikle hepsi "Yabancı Uyruklu" statüsünde! Suriyeli vatandaşlara altın tepside her hizmeti sunan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yabancı uyruklu doktorları görmezden gelmeleri onları rencide ederken, değişen olumsuz ekonomi koşulları nedeniyle ciddi mağduriyetler yaşıyorlar! Tıpta uzmanlık sınavı TUS üzerinden değerlendirilen yabancı uyruklular Türkiye'de yabancı kontenjanı üzerinden açılan kadrolarda görev üstleniyor. Ancak aynı birimde Türk doktorlar olmasına karşın kendileri "adil olmayan" şartlarda çalışıyorlar. Ve diyorlar ki; Türkiye, Dünya'ya sunduğu adaleti neden bize sunmuyor!
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin yönettiği Türkiye'de maalesef adalet en ciddi sorun olmaya devam ediyor. Birçok olumsuz sürecin ekonomi dahil adaletin tesisi ile çözüleceği aşikar olduğu halde nedense "Türkiye'de Adalet Yok!" ifadesi her geçen gün halk içerisinde halkalar halinde yayılıyor. Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Genel Başkanı ise; herşeye tam yetkili olan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan. Anlayacağınız adalet için bir kararname yeter!
Yabancı uyruklu doktorlar diyor ki; "eğer bizi öğrenci olarak değerlendiriyorsanız neden reçete yazıyoruz, tedavi uyguluyoruz ve hergün onlarca hasta muayene ediyoruz?" Haksız değiller! Bu konuda Tabipler Birliği ne iş yapıyor onu da sorgulamak lazım tabi ki! Sonuç itibariyle meslek örgütleri susarsa, herkes susar...
Yabancı uyruklu doktorların yaşadıkları mağduriyetleri acaba yabancı uyruklu mühendislerde yaşıyor mu? Örneğin, Milli Savunma Sanayiinde çalışan onlarca yabancı uyruklu mühendis aynı mağrudiyetler içerisinde mi çalışıyor?
Değerli okuyucularım; nitelikli göç istiyorsanız eğer, öncelikle nitelikli bir adalet tesis etmek zorundasınız. Toplumsal niteliğin artması için Adalet Bakanı, partisinin İl Başkanlığı'nda kameralar karşısında yarım saat konuşup sonra İl Başkanının odasında bir çay kahve içip arabaya binip yoluna devam etmeyecek! Eğer Ankara işleri böyle yönetmeye devam ederse, hem AK Parti'yi hemde Erdoğan'ı bu Millet değiştirir!
Evet, yabancı uyruklı doktorlar ile siyasetin yabancı kaldığı Milletimizin sorunları husus itibariyle aynı. Bu konuya yeni başladık. Bakalım Bursa'nın doktor Milletvekilleri neler söyleyecekler? Bakalım Koca Bakan Sayın Fahrettin Koca neler söyleyecek! Mesele sorunlara "TIP" kalmak! Konuşarak çözülemeyecek hiçbir sorun yok...
Türkiye'nin sorunlarını çözmek için basın emekçilerinin verdiği mücadeleye siyasetçilerinde çözüm üzerine emek vererek destek olmalarını beklemek suç değil diye düşünüyorum. Sonuç itibariyle; Yunanistan savaşı kapımızda, terör 40 yıllık gerçceğimiz, Türkiye artık adından büyük bir Devlet, bu sebeple Selçuklu ve Osmanlı'daki süreçleri iyi okumak zorundayız. Eğer Adaleti kaybedersek, korkarım Devletimizi de kaybederiz...
Ki, Suriye, Irak, Libya, Pakistan, Afganistan ve niceleri günümüz tarihinde buna en büyük örnekler değil mi?