Türkiye'nin en önemli kenti Bursa. Ama bir türlü kendisini Ankara nezdinde bir türlü değerli kabul ettiremiyor. Sıkışınca herkes her bir taraftan birbirine yükleniyor. Ama acı gerçek fazlasıyla büyük. Bursa'nın halen daha hızlı treni yok! Lakin, Bursa'yı iktidar olan Ak Parti 2002 yılından beri yönetiyor. Ve yine muhalefet partisi yönetiminde olan Eskişehir'de hızlı tren güçlü bir ekonomi oluşturuyor. Öğrenci popületiresi ise, bambaşka bir değer. Öyle ki, Eskişehir'in merkezi yerli ve yabancı turistlere ev sahipliği yapıyor. Ve hızla büyüyen, Bursa'ya rakip olma hedeflerini kendisine belirleyen bir Eskişehir var. Yine Bursa'nın ilerisinde İzmir var. İhracat anlamında Ege İhracatçılar Birliği sayesinde önemli adımlar atıyor. Sanayisinin ötesinde turizm ile güçleniyor. Son yıllarda kaybettiği fuarcılık gelirlerini 2024 itibariyle yeniden kazanmayı hedefliyor. Bursa'nın ise, TÜYAP dışında sadece Merinos'ta yerel yönetim destekleri ile yapılmaya çalışan sergi ya da salon tipli fuarcıkları var. Ve İzmir'de ana muhalefetin elinde. Biraz daha yaklaşalım kente. Bursa'da kadın, çocuk, gençlik ve sosyal yaşam üzerine ciddi eksiklikler var. Engelliler ciddi anlamda ötelendi. Oysa her iki şehirde bunların artıları nedeniyle iktidar yıllardır Eskişehir ve İzmir'i alamıyor. Tabi Ak Parti'nin buralarda ki İl ve İlçe Başkanları ile Milletvekilleri ve Bakanlarının da koltuklarının hakkını veremediğini ifade etmekte fayda var. Öyle ki, her birinin kentlerine değer katan yatırımları ana muhalefete yarıyor diyebiliriz.
Bursa'ya yaklaştıkça Ak Parti'nin kaybettiği ama bağımsız kadın aday ile yönetilen Bilecik Pazaryeri Belediyesi'ni görüyoruz. Biraz ilerlediğimizde Bandırma yarınlara göz kırpıyor. Ve Çanakkale. Ak Parti'nin bir türlü alamadığı hatta ilçelerini kaybettiği Çanakkale'de, MHP hızlı bir yükseliş için tüm kolları sıvamış durumda. Bursa'ya dair önemli anektodlar bunlar. İki devlet üniversitesi bulunan Bursa'da, FETÖ olmasa Vakıf Üniversitesi bile kurulamayacaktı! Peki, Bursa'nın zenginlerinin hepsi mi FETÖ'ye bağış yaptı? Neden bugün bir Bursa Eğitim Üniversitesi adı altında Vakıf Üniversitesi kurulamıyor?
Ve yine FETÖ'den ele geçirilen ganimetler üzerinde yükselen bir Bursa Teknik Üniversitesi güçlenen bir değerimiz. Uludağ Üniversitesi ise, 7 şiddetinde bir deprem karşısında kaç fakültesini öğrencilere mezar olarak elinde tutuyor, bunu kendi teknik birimleri ve akademisyenleri açıklasın. Bursa'nın yarını yok! Bursa büyük bir depremi geçtik, beklenen olası bir deprem ile yıkılması muhtemel bir kent. Bursa'nın yıkılmasının Türkiye'nin 4'te 1 üretiminin yıkılması, 3'te 1 ihracatının kaybolması demek olduğunu kimse anlamak istemiyor. Olası bir depremde 350 binden fazla insanın hayatını kaybetmesi bekleniyor. Ve Bursa yıkılırsa, iktidar Türkiye'de bir daha muhafazakar kesim olamaz! Çünkü yüzde 50 bandında Recep Tayyip Erdoğan'ı tutan tek kent Bursa oldu. O da yerel yönetimlerin hatırına değil! Erbakan ve Erdoğan'ın hatırına... Ve ucu ucuna bir fark ile!
Bursa'nın birbiri ile savaşan hemşeri dernekleri var. Çoğunun başkanının yaşı 50'nin üzerinde. Çoğunda genç ve kadın yönetici yok. Çoğu'nun eğitim düzeyi lise altı. Ve yine ne kentlerini, ne kültürlerini ne de Bursa'yı taşıyabilecek herhangi bir ekonomileri yok. Oysa, yukarıda bahssettiğim illerde sporcular, sanatçılar ve beyin insanları yetiştiren sivil toplum kuruluşları var. Çok çalışmanın bazen çok uyumaktan daha iyi olmadığını görüyoruz. Dışarıdan bakıldığında uyuyan bu kentler, aslında doğru iletişim ve siyaset birliği ile kentlerini kalkındırıyorlar. Bursa'nın iktidar olamayan bir iktidarı var. Evet, yanlış okumadınız. İktidar olamayan bir iktidara sahip Bursa. Düşünsenize, Türkiye'nin en büyük ikinci ihracat kenti olan Bursa'da seçime yıllar varken BTSO Başkanı kim olacak kavgası yaşanıyor. Oysa, Erdoğan'ın Burkay'a bu dönemde şans vermesinin tek nedeni ihracat konusunda ki eşsiz başarıları ile dinamiz mi? Peki o ne yapıyor?
Ve yine hızını son dönemde durağana çeviren bir NOSAB ile DOSAB var karşımızda. Her ne kadar diğer sanayi bölgelerine göre aktif olsalar bile, kent yönetiminde katılımcı değiller. Ve Bursa Kent Konseyi. Semih Pala dönemini halen arıyor olsak bile, Şevket Orhan sayesinde yeniden Bursa ve Türkiye ile buluşan bir konsey oldu.
Saz üstadları der ki, usta yetenekli olunca saz ağlarmış. Yani, öyle güzel sesler çıkarırmış ki, insanlar ama kederden ama sevinçten ağlarmış. Bursa'nın yeteneklerini ortaya çıkarmalıyız. Bursa'nın dinamizmini arttırmalıyız. Gücünün farkında olmayan ve htiremeyen bir Bursa var karşımızda. Ve yine aynı durumda olan bir Büyükşehir Belediye Başkanı. Yani Alinur Aktaş. Oysa Aktaş'ın yol arkadaşları Aktaş'ın gücünü ve potansiyeli çok hor kullanıyor. Belki de daha başka bir ekip ile daha güçlü bir Alinur Aktaş ve Bursa mümkün. Kimbilir ki, Erdoğan'dan başka?
Bursa'nın gözünden kaçan ilçe belediyelerimiz var. Yenişehir, Kestel, Orhangazi gibi. Ve buralarda gecesini gündüzüne kattığı halde bir türlü Ankara'nın gözüne giremeyen Başkanlar. Oysa, kısa sürede yaptıkları uzun sürelerde yapılanların üstünü çar çabuk örttü. Bursa'nın düşünmesi gerekiyor. Sokakta 1 oy'a 1 adam'a etkisi olmayan insanlarla yürünen yürüyüşler kaybettiriyor. Bursa'da etkisi olan, karşılığı olan, kitlesi olan insanlar Ak Parti etrafından uzaklaştırıldı. Elbette bu, bugüne dair bir sonuç. Ama süreç dünden bugüne çok hızlı derinleşti. Kısacası, Bursa'nın ligten düşmüş bir futbol takımı ve ihracattan üretime, yatırımdan siyasete gerilere düşmeye başlayan bir üst kimliği var. Boşalan dağ köyleri, iktidarın kaybettiği Yenişehir ve Gemlik ilçeleri var.
Ya kavga etmeyi bırakıp, asıl değerlerin somut değer olduğunu görüp destek vereceğiz. Ya da sahip çıkmadığınız değerlere başka değerler sahip çıkacak ve olası bir erken seçimde Bursa'yı iktidardan ana muhalefete teslim edeceğiz. Kimse kusura bakmasın ama, Recep Tayyip Erdoğan ölümsüz değil! Ya kurumsallaşacağız ya da hep birlikte yok olacağız! Takdir sizin, sonuç itibariyle biz çobanlıktan geldik buralara... Görünen o ki, yarınlar bize 20 Milletvekili'nin 5 tanesini MHP'ye, 6 tanesini yeni oluşumlara ve yerel yönetimlerde ise; merkezde dahil iktidar kayıplarına hazırlıyor. Kusura bakmayın ama, değerlerimizi ve değerlilerimizi değersizlerle değiştirdik! Değerli olan hoşgörü ve samimiyet idi, biz bunları çok şeye feda ettik.