Kısa zaman önce aldığım bir karar sonrasında stratejik derinliği ve kritik hassasiyeti olan yazılar yazmama kararı aldım. Hayatının önemli bir bölümünü Ankara başta olmak üzere kritik ve stratejik Türkiye gerçeklerini yaşayarak geçiren birisi olarak 40 yaşında aldığım bu karar elbette beni zorluyor. Sonuç itibariyle, hepimiz biliyoruz ki; artık hiç kimse için hiçbir yer güvenli değil… Türkiye’nin Yüzüncü Yaşı aslında birçok kritik seçimi hepimizin önüne getirmiş durumda. Bir yanda ekonomik ve sosyal gerçekler, öte yanda milli duygular ve hayallerimiz. Ortadoğu’nun gün be gün karıştığı, İsrail Filistin savaşının İran üzerinden Türkiye’ye sıçrayacak olacağı gerçeklikleri ve Avrupa’nın hızla yaşlandığını kabul ederek Avrupa Birliği ülkelerinin yürüttüğü uluslararası göç kabulünü çok iyi değerlendirmeliyiz. Ne kadar farkındayız bilmiyorum ama Türkiye; hızla yaşlanan ve göç veren bir ülke konumuna geldi… Türkiye; 2023 yılında gerçekleştirdiği Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği seçimleri ile aslında kendisinin yeni yüzyıl rotasını çizmiş oldu. Şimdi bu rota doğrultusunda, 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleştirilecek yerel yönetim seçimleri ile yerel ve bölgesel yönetim dinamiklerimizi seçeceğiz. Bu demek oluyor ki; 31 Mart 2024 seçimlerinde oy kullanan herkes ve oy kullanılan her yer için ulusal ve uluslararası dinamikler, yerel ve bölgesel yerleşke kavramı üzerinden kitle yönetişim ve yerleşke planlaması yapacak. Bilindiği üzere 6 Şubat depremlerinin ağır yıkımları sonrasında Türkiye’nin Güneydoğusundan Anadolu’nun batı kentlerine doğru yoğun bir göç yaşandı. Ve İstanbul başta olmak üzere Güney Marmara hattı depremler ile sarsılmaya devam ediyor. İşte tüm bu gerçekler üzerinde düşündüğümüzde görmekteyiz ki; demografik yapı başta olmak üzere sosyoekonomik yeterlilik ve kimlik siyaseti, 31 Mart seçimlerinin en belirleyici unsuru olacak. Türkiye’nin 2024 yılında gerçekleştireceği yerel yönetim seçimlerinde aday ve parti ötesinde dikkate alınması gereken en önemli gerçeklik; yerel ve bölgesel yerleşkeye dair en net ve hızlı çözümler üzerinde hangi isimlerin daha başarılı olacağı diyebiliriz. Ulusal değerlendirmeleri, nüfus sayımlarını, depremler ve sosyal olaylar sonrasında yaşanan göçler ile Ortadoğu başta olmak üzere Asya ve Afrika ile Türk Dünyası üzerinden Türkiye’ye gelen göçleri değerlendirdiğimizde; Türkiye’nin hızla artan nüfus nedeniyle sosyodemografik yapısının hızla değiştiğini ve sosyoekonomik anlamda zor bir sürece girdiğini görmekteyiz. Karanlıklar Lordu olarak ifade ettiğimiz hususta; Karanlıklar kelimesini “yaşanması muhtemel sorunlar” olarak değerlendirirken, Lord kelimesini; “seçmen ve oy” olarak değerlendirmek uygun olacaktır. Bu şekli ile değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye’nin ana yönetiminin dışında bir eğilim ile seçmenin yerelde yapacağı iktidar karşıtı muhalefet yanlısı tercihler, önümüzdeki beş yıllık süreçte kentlerin daha fazla yoksullaşmasına ve çürümesine neden olacaktır…