Cumhuriyet tarihinin en kritik dönemlerinden birine daha şahitlik ediyoruz. Bayramın bitmesi ile birlikte açılacak olan Türkiye Büyük Millet Meclisi yoğun gündemin içerisinde tatile gidecek mi? Ekonomi dar boğazının iyiden iyiye krize dönüştüğü şu günlerde, ulusal ve uluslararası tüm değişkenlerin “küresel savaş olgusu” oluşturduğu bir dönemde Milletvekilleri tatile mi gidecek yoksa ülkeye sahip mi çıkacak? Rusya Devlet Başkanı Putin; Amerika Birleşik Devletleri’nin etrafını dolaşırken, Amerika seçim hazırlıklarını hızlandırırken, Türkiye’yi yönetenler ile yönetmeye talip olanlar ne yapacak?
Geçtiğimiz hafta içerisinde Bursa Ticaret Borsası Başkanı ve Matlı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Özer Matlı’nın danışmanlığına AK Parti kanadından önemli bir isim atandı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kamu çalışanı olarak görev yapan ve Bursa’nın 23 yıl önce AK Parti İl Gençlik Kolları kadrolarında tanımaya başladığı Cengiz Erdem’in Özer Matlı’nın danışmanlığına memuriyetten istifa ederek gelmesini birçok açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Bilindiği üzere AK Parti ile CHP arasında, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmesi sonrasında yakınlaşma veyahut uzlaşı adı altında çeşitli senaryolar ortaya atıldı. Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin net ifadeler ile süreci değerlendirdiği bir dönemde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden Cengiz Erdem gibi AK Parti ve Bursa kadrolarında tanınmış bir ismin Bursa Ticaret Odası Başkanı Özer Matlı’nın danışmanı olarak şehre geri dönmesini siyasetteki beklentiler üzerinden değerlendirmek gerektiğine inanıyorum.
Ermenistan Kamu Radyosu tarafından yapılan haberleri derlememiz ışığında, AK Parti ve CHP süreçlerini değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimlerde tarihi bir yenilgi almakla birlikte hem AK Parti’de hem de kamu yönetiminde gücünü ve yetkinliğini kaybetti! Yine Türkiye’nin ulusal çıkarları açısından ülkenin derin dinamikleri AK Parti ile CHP’yi bütünleştirerek ve MHP’yi AK Parti’den uzaklaştırarak, Amerika ile eş güdümlü olarak yeni bir süreci başlatmak için çeşitli adımlar atıyor. Tüm bu değişimler içerisinde Türkiye’de her kesimde rahatsızlık yaratan Fener Rum Patrikhanesi Patriği Bartholomeos’un İsviçre’de düzenlenen Ukranya Barış Görüşmelerinde Ekümenik unvanı ile yer alması ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın konuya adeta sessiz kalması aslında Cumhur İttifakı açısından en kapsamlı kırılma diyebiliriz.
Görmekteyiz ki; bayram tatili sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemi yoğun bir tempo ile çalışmalarına hız katacak. Bu süreçte öngörülen o ki; CHP ile AK Parti arasında ortak bir kabine kurma girişimi hayat bulacak. Belki de Bursa’nın yakından tanıdığı Bursa Ticaret Borsası Başkanı Özer Matlı hem iktidarın hem de muhalefetin ortak onayı ile yeni kabine de Ticaret Bakanı olarak yer alacak!
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu ekonomik buhranı ve beraberinde yaşanan çok ciddi ulusal güvenlik sorunlarını bir kenara bırakarak, siyaseti değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye, çok fazla uzak olmayan bir tarihte erken seçim ile yüzleşecek. Yeni Anayasa çıkışının toplumdan geçer not alamadığı bir dönemde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu karşısında örgüt içerisinde yetkinliğinin tartışıldığı bir süreçte, AK Parti ve CHP öncülüğünde kurulacağı iddia edilen “Türkiye İttifakı Kabinesi” ülkenin gerçeklerini ve bugüne kadar elde edilen kazanımların gücünü ne kadar ortaya koyabilecek?
İYİ Parti Kurucu Genel Başkanı Meral Akşener’in Cumhurbaşkanı Yardımcısı olarak sahaya döneceği, İçişleri Bakanlığı’na Hakan Fidan’ın getirileceği, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in gönderileceği iddialarının tavan yaptığı bir dönemde daha neler mümkün olabilir? Tarım ve Orman Bakanlığı’na Orhan Sarıbal, Adalet Bakanlığı’na Fatih Şahin, Kültür ve Turizm Bakanlığı’na Batuhan Mumcu, Dışişleri Bakanlığı’na İbrahim Kalın, MİT Başkanlığı’na Hasan Doğan isminin ifade edildiği derin kulisleri ne kadar görmezden gelebiliriz? Ve yine bunca ismin gündeme geldiği bir dönemde Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP içerisinde ve küresel siyasetteki etkinliği ile yürüttüğü güçlü ittifakları hiç düşündük mü?
Evet, bakıp görmediklerimiz üzerinden süreçleri değerlendirdiğimizde aslında buz dağının bir metre altına anca inebildiğimizi görmekteyiz! TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu’nun yeni ekonomi ve ihracat sürecinde etkin olacağı, DEİK Başkanı Nail Olpak’ın Hazine ve Maliye veya Sanayi ve Teknoloji Bakanı olabileceği bir dönemde 27’nci dönem Çanakkale Milletvekili Bülent Turan ismini çok mu hafife alıyoruz?
Elbette Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin son dönemde Ülkücüler ve Milliyetçiler üzerine oynanan oyunlara sessiz kaldığını ifade edemeyiz. Ve yine bu süreçte var olan sessizliği aslında Milliyetçi Hareket Partisi’nin gücünü sandığa daha net yansıtacak adımlar ve kadro süreçleri olarak değerlendirmeliyiz. Görmekteyiz ki; CHP Genel Başkanı Özgür Özel ile AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kurguladığı süreçte küresel tüm dengelerin korktuğu ve hızla gücünü etkinleştiren “Milliyetçi Güç Akımı” birçok ülkede iktidarları değiştirecek etkinlikte güçleniyor. İşte tamda böyle bir dönemde Türkiye’nin 2025 yılına çok az bir süre kala erken seçime gideceğini düşünmek delilik olsa bile 2025 Kasım ayının çok uzak bir tarih olduğunu da kabullenmeliyiz.