Bazen farklı dilleri kullanmak, farklı bakış açıları ile bakmak ve herşeyden önemlisi anlamayanlara anlatmanın bir başka yolunu keşfetmek gerekir. Siyasetin çok ötesinden gerçeklerden, yarınlardan bahsetme zamanı geldi. Dünya'nın içerisinde bulunduğu durum pekte iç açıcı değil. Önceki akşam itibariyle Türkiye ile İran arasında sınır kapıları tek taraflı kapatıldı. Ve İran'dan Türkiye'ye girişler ile uçuşlar yasaklandı. Elbette yine aynı gün sabah saatlerinde ve yine akşam saatlerinde 5,9 şiddetinde iki ayrı deprem ile hem Türkiye hem İran çok ağır bir biçimde sallandı, sarsıldı.
Türkiye'nin içerisine çekilmek istendiği çukurun çok ötesinde Anadolu'nun çok uzaklarında Çin'de ve daha ilerisinde Balkanlarda yeni hareketlilikler var. Çin'den yayılan korona virüs Dünya'yı tehdit ederken, ortaya çıkan bulgular ve iddialar da önemli. Virüs'ün özellikle yetişkinlerde ölümcül olduğu ve kuru öksürük şeklinde başlangıç gösterdiği edinilen ortak bilgiler. Bir yanda biyolojik saldırılar, diğer yanda doğal afetlerle keşkemeş bir hal alan Dünya'ya merhamet lazım. İnsanların birbiri ile yeniden barışması, insanlığın aldığı canlardan ötürü Yüce Allah'ın huzurunda tövbe ile diz çökmesi lazım. Yaşayan her canlıya merhamet etmediğimiz ve hatalarımızdan tövbe etmediğimiz sürece insanlık olarak yokoluşa giden ağır bedeller ile yüzleşeceğiz. Ve ne yazık ki, bu yokoluşa dair nedenlerin çoğunun temelinde yine insan var.
***
Bugün sizlerle bambaşka bir pencereden buluşmak istedim. Yazımı okuduktan sonra sakin kafayla bir daha okumanızı ve düşünmenizi istiyorum. Dün ve düne dair herşeyden vazgeçmeliyiz. Dün ve bugüne dair herşeyi unutmalıyız. Kin, öfke ve nefretten arınmalıyız. Ve herşeyden önemlisi paylaşmanın huzuruna varmalıyız. "No more" kelimesinin Türkçe karşılığı birden fazla. Öyle ki, "no more" denildiğinde karşımıza "daha fazlası yok" , "yeter artık" , "bundan böyle" gibi cümleler çıkıyor. Bu kelimeyi özellikle seçtim. Son dönemde izleyici sayısı fazlasıyla artan ve ülkemizde de önemli kesimlerin takip ettiği "Doctor Who" yani "Doktor Kim" isimli 1963 yılından bugüne yayımlanan BBC yapımı dizinin 50'nci yılına özel görselinde çok önemli mesajlar veriliyor. Kan, şiddet ve merhametsizliğin tavan yaptığı 50'nci yıl özel yayınında, duvarlara "no more" kelimesi kazınıyor. Ve ateşin, savaşın, zulmün tavan yaptığı bir aksiyon süreci ile izleyici karşı karşıya kalıyor. Anlaşılan o ki; bundan böyle savaş, kan ve acımasızlık ile buluşacağımız bir döneme dair dizi aracılığıyla önemli betimlemeler yapılıyor.
Olayları bir bütün şeklinde konu başlıkları, oluş şekilleri ve herşeyden önemlisi sonuçları ile birlikte birbiriyleriyle irtibatlandırdığımızda ortaya çıkan durum, "no more" yani "bundan böyle" dediğimiz kavram yada anlatılmak istenilen algı diyebiliriz. Dünya'da uzun zamandır güç kavgalarının yeniden başladığını ve İsa, Mesih, Musa ile Tevrat ve Kuran gibi inanç kavramlarına yönelik karşılıklı bir savaşın çıkarılmak istendiğini biliyoruz. Yine uzun zamandır Ortadoğu'da akan kan ve gözyaşının sonucunda ortaya çıkan tablo, dinsizlik yani ateizmden başka birşey değil. Bir yanda inançları yüzünden birbirini öldüren Ortadoğu insanları ve yıkılan ülkeleri diğer yanda barışın, bereketin ve bolluğun insanları yani Avrupalılar ile Amerikalılar! Herşey aslında buradan bakıldığında daha net değil mi?
Süreçleri doğru okuduğumuzda duyduğumuz bazı kavramlar ve ortaya çıkarmayı hedefledikleri sonuçlar önemli. "Novus ordo seclorum - yeni dünya düzeni", "welcome ordo cyber age - yöneten siber yaş hoşgeldin." İlk kavramda yeni dünya düzeni olarak tanımlanan asıl gerçeklik, semavi dinleri birbirleri ile aynı anda çarpıştırarak yani savaştırarak ortadan kaldırma süreci. Diğer kısım ise, siber yaş yani beyinsel yazılımları ama tvler ama internet ama dna değişimleri ile yeniden yazılan nesil anlamını taşıyor.
Siz biraz korku, biraz panik birazdan çok fazla anlamsızlaştırarak bu satırları okurken, dünya yeni düzenin kurgularını geliştirmeye ve ülkemizde hayata geçirmeye devam ediyor olacak. Bu nedenle, değer yargılarımızı, kültürlerimizi ve herşeyden önemlisi toplum olarak birbirimizi daha fazla önemsemeli ve kucaklamalıyız. Yeni dünyanın hedefi maalesef Türkiye. Ve Türkiye'yi yıkmak isteyenlerin hedefinde Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan Türkiye'ye güç katan Bursa'nın olmadığını kim söyleyebilir ki! Hasılı DEAŞ'ın sözde liderlerinden biri, geçtiğimiz günlerde Bursa'da yakalanmadı mı?
Sonuç itibariyle onların deyimiyle "no more" bizim anladığımız şekli ile, "bundan böyle" ne olacağı pekte önemli değil. Sonuç itibariyle yıl 1920'de başlattığımız değişimi bizler yıl 2020'de güçlendirmeye devam etmek zorundayız. Gayri karar sizin. Herkes kendi tarafını seçsin! Sonuç itibariyle Anadolu yoksa biz yokuz! Haksız mıyım?