Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti’yi on yıllardır iktidar da tutan en büyük gerçekler arasında; samimiyet, halktan biri olmak, halkın içinde olmak, halka rağmen hamle yapmamak, her anlamda refah, Millet varlığını sahiplenmek ve halkını sorgulayan değil halkını duyan bir lider ile siyasi parti olma gerçekliği vardı. Bugün görmekteyiz ki; en ufak bir eleştiri bile adli ve idari makamların gözetimi altında! Elhamdülillah bizim niyetimiz ve kıblemiz belli olduğu için sorun yaşamıyoruz lakin toplum ile bu kadar karşı karşıya kalmak ne kadar doğru?
“Kamu Tasarruf Tedbirleri” ile başlayan siyasi kaybedişin ağır bedellerini ödemeye devam eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek politikaları nedeniyle Olağanüstü süreçler yaşamaya çok yakın gündemlerle mücadele ediyor! Bursa’da on yıllardır hiç görmediğimiz Milli Maç ekranlarının maça yakın saatlerde meydanlardan çekilmesi ve iktidar ile muhalefetin el ele, gönül gönüle Avusturya Türkiye maçında coşku dolu zafer kutlamaları aslında; Türkiye’de siyasi açıdan yeni bir iktidar ve muhalefet anlayışına ihtiyaç duyulduğunun en net karesi diyebiliriz!
Anadolu’da çok kullanılan bir sözdür; “ayranı yok içmeye” sözü… Bugün AK Parti siyasetçilerinin toplumun gözüne batarcasına yaptıkları saltanat hamleleri aslında toplum ile iktidarın kutuplaştırılmasının temel nedenlerini de ortaya çıkarıyor! Bakanlar ve Milletvekilleri ile iktidara yakın tayfa her koşulda yiyor, içiyor, en lüks şekilde geziyor! Bakanlara, Milletvekillerine ve iktidara bakan halk üst üste gelen zamlar ve vergiler ile kavruluyor! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan her ne kadar son kabine toplantısı sonrasında “bu sistemin erken seçim diye bir seçeneği yok” demiş olsa bile vatandaş kendisine tak dedi mi, çareyi pat diye bulur! Demedi demeyin…
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bugünlere geldiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini kazanamayan Murat Kurum’a yeniden Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını vermekle toplum nezdinde büyük güven kaybetti! Bugüne kadar Recep Tayyip Erdoğan uğruna her seçimde AK Parti’ye oy veren benim gibi onbinlerce genç son iki yerel seçimdir Alinur Aktaş ile çıkılan Büyükşehir seçimlerinde oyunu Büyükşehir’de AK Parti’ye kullanmadı! Son seçimde gördük ki; Mustafa Bozbey de toplum nezdinde ciddi güven kaybetmiş olacak ki, kendisine oy verenlerin sayısında herhangi bir yükselme olmadı! Alinur Aktaş yüzünden vatandaş Büyükşehir seçimlerinde ya sandığa gitmedi ya da boş oy kullandı!
Kısacası; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti yanlış tercihlerinden ötürü son iki seçimdir her anlamda kaybediyor! Oysa Recep Tayyip Erdoğan kendisini önce İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sonra Başbakan sonra Cumhurbaşkanı ve son olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti Cumhurbaşkanı yani Başkan yapan Aziz Milletini seçmeliydi! Gördük ki; ne Milletvekili nede kabine ile yerel yönetim seçimlerinde bu olmadı! Yâda Erdoğan halkı duydu ama seçilenler ahde vefasızlık yaparak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı yarı yolda bıraktı…
“Milletvekilleri çalışmıyor” cümlesinin artık toplumda bir karşılığı olmadığını Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne ilanen duyurmakta bir mahsur görmüyorum. Toplum nezdinde maalesef Milletvekillerine güven başta olmak üzere siyasete güven adeta yerlerde sürünüyor! Bursa Milletvekilleri öznesinde baktığımızda görüyoruz ki; AK Parti Milletvekilleri kendilerini ziyaret edenler ve kendilerini ziyaret eden olmazsa birilerini ziyaret ederek fotoğraf paylaşma adetlerini devam ettiriyorlar! CHP Milletvekilleri birbirleri ile küs bir şekilde iktidarı kazanmamak için var güçleri ile çalışırlarken, Saadet Partisi Bursa İl Başkanlığı en son denize nasıl girilmesi hususunda bir basın bülteni geçmişti. Ki, Saadet Partisi Bursa’da CHP rozeti ile seçimlere girmiş ve Ankara’ya adını çoktan unuttuğumuz 1 Milletvekili göndermişti!
İktidarın koltuğunu tehlikede hissetmediği, muhalefetinde gereğini yapamadığı Türkiye’de; Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Dr. Fatih Erbakan ve Milli Görüş kadrolarını sanırım güneş çarptı! Seçimler öncesinde fırtına gibi esen Fatih Erbakan ve Yeniden Refah Partisi sanki üçüncü dünya savaşı öncesi sığınıklara saklandı!
Akaryakıt zamları ile sarsılan vatandaşların mültecilere verilen özgüven ile iyiden iyiye hükümete bilendiği bir ortamda İçişleri Bakanı başta olmak üzere kabine üyeleri susuyor ve tüm gazı alma görevini yine Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan üstleniyor! Toplumun sorunları var ve sorunları çözmek için seçilenler topu sürekli birbirlerine atarak adeta vakit geçiyorlar! Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı ulusal ekonomik krizden dem vuruyor! Hükümet, küresel krizden! Peki, ne oldu onlarca seçim vaadine?
İktidarın istikrar gösteremediği, muhalefetin ise bir türlü iktidar olmayı kabullenemediği Türkiye’de; bürokrasi ve bürokratlara olan güvende azalmaya devam ediyor. Irak, Suriye, Lübnan, Libya ve birçok ülkede rejimlerin nasıl birden bire el değiştirdiğini ve o ülkelerin on yıllardır nasıl bir kaos ve çekilmesi imkansız acılar içerisinde yok olduğunu hepimiz görüyor ve biliyoruz! İktidar aklını başına ve milleti yanına alarak hızlı çözümler ile acilen sahaya inmez ve Milletvekilleri ile yerel yönetimler topluma çözüm üretmezler ise ulusal boyutta bir kaos çok uzak değil diyebiliriz!
Türkiye’nin yarınlarını yakalamak için bugünleri çok iyi değerlendirmek zorundayız! Vergi Kanunu başta olmak üzere birçok yasada acilen toplum lehine iyileştirmeler yapmaya mecburuz! Koskoca Bursa Uludağ Üniversitesi’nin yandığı Türkiye’de süreci sadece YÖK Başkanının geçmiş olsun ziyareti ile hoş görecek miyiz? Yoksa Türkiye Büyük Millet Meclisi 27’nci dönem Bursa Milletvekili Mustafa Hidayet Vahapoğlu’nun gündem yaratan soruları ile süreci değerlendirecek miyiz?
Beni ısrarla iktidar karşıtı veyahut Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın düşmanı olarak göstermek isteyenlerin varlığından habersiz değilim! Milli Mücadele dönemine doğru güçlü bir yolculuk yaptığımızda Mehmet Akif Ersoy’dan Enver Paşa’ya ne yiğitlerin ne acı ve kahredici ithamlar altında kaldığını görürüz! Öyle ki; Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ölüm fermanı bile çıkmamış mıydı? Biz; doğduk, büyüdük ve mutlaka öleceğiz! Davamız, ardımızdan gelen nesillere daha güçlü bir Türkiye bırakmak! Yoksa şu cihanda ecdada layık olabilmeyi geçtik, onların abdest sularını taşıdıkları ibrik kadar hükmümüz olmadığının fazlası ile farkındayız!
Ben demiyorum ki; Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek görevden alınsın! Ben demiyorum ki; şu Milletvekili şu Bakan şu bilmem ne olsun! Daha önce dedik! Dedikte ne oldu? Şimdi ne arıyor ne soruyorlar! Vefasızlık Ankara’ya gidenlerde genetik bir hastalık! Hâsılı, kendilerini var eden toplumu unutanlar bizi mi unutmayacak?