Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Savaş değil! Barış diplomasisi...

Türkiye'nin güney sınırından gelen acı haberlerde şehit sayısı yükselmeye devam ediyor. İnternet yayıncılığının en önemli tarafı da sürece ilişkin görüşlerimizi gün içerisinde değerlendirebilmek. Sınır hattından ve askeri birliklerden elde ettiğimiz verileri değerlendirdiğimizde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaş ortamına tüm unsurları ile hazır olduğunu görüyoruz. Elbette, haince ve planlı bir biçimde gündüz saatlerinde başlayan saldırılarda şehit ve yaralılarımızın sayısının sayıca fazla olması, mübarek kandil gecesinde hepimizi gözyaşına boğdu. Türkiye'nin içerisine sokulmak istendiği Suriye ve Libya bataklığından en doğru adımları uluslararası kuruluşlar, ülkeler ve diplomasi ile atarak uzak durması gerekiyor.     Anadolu'nun içerisinde var olan yüksek sayıda mülteciye yönelik her ne kadar Avrupa kapılarını geç olsa bile açmamızın içerideki Suriyeli mülteci sorununu çözeceğini ilk etapta düşünmemeliyiz. Yine Rusya tarafından alçakla yapılan saldırıyı Karadeniz sahil hattı boyunca değerlendirmek yeterli olmayacaktır! Rusya'nın Osmanlı Rus savaşından bugüne Türkiye'ye bir ayı gibi sinsice saldırmasının nedenlerini, sadece açık denizlere açılmak ve kuyruk açısı olarak kısırlaştırmamalıyız. Türkiye'nin uzattığı tüm dost elleri haince tersleyen Rusya'nın, Suriye topraklarında askerlerimize saldırısı NATO ve Birleşmiş Milletler'inde elini kolunu bağlaması açısından önemli. Türkiye'nin sınırları içerisinde NATO üyesi  olmayan bir ülke tarafından saldırıya uğraması karşılığında NATO devreye girebiliyor. Tüm bu detayları değerlendirdiğimizde bazı kritik bilgileri de iyi okumak gerekiyor.   Türkiye'nin ekonomisini hedef alan bu hain saldırının savaş veya savaş kararı ile neticelenmemesi gerekiyor. Şuan ateşin ve acının sıcaklığı ile beni olumsuz değerlendiriyor olabilirsiniz. Lakin, doğrudan savaş hususunu birçok değil binlerce çok netice ile değerlendirmeliyiz. Bu var olan krizi askeri, siyasi, ekonomik ve stratejik olarak değerlendirmek zorundayız. Türkiye'nin içerisinde hızla yükselen üretim kabiliyetinden tutunda ihracat ve ithalat ekonomisine varıncaya kadar ülke olarak ağır bedeller öderiz. Asker kaybımızın karşı tarafın önceden hazırlıklı ve planlı saldırıları ile değerlendirilerek artabileceğini unutmamalıyız. Ve yine askeri birliklerimizin Suriye içerisinde ufak birliklerle ve hava savunma desteği olmaksızın mevcut olduğunu iyi okumalıyız. Bu şekli ile, Türkiye'nin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ağır kayıplar vermemesi imkansız.   İç karışıklığa müsade etmemeliyiz!   Türkiye'nin sınırları ötesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik alçakça ve Rusya ile Suriye devletleri eliyle gerçekleştirilen saldırının zamanlaması da önemli. Bilindiği üzere mübarek kandil gecesi ve Cuma gecesi birleşti. Ve yine gündüz Cuma namazında tüm camilerde buluşacağız. Burada özellikle Suriyeli mültecilere yönelik saldırıların önüne geçmek zorundayız. Askerlerimize yönelik gerçekleştirilen hain saldırının soğuk savaş psikolojisinde Türkiye'nin iç karışıklığa sürüklenmesi eylemi içerdiğini de soğukkanlılıkla düşünmeliyiz. Suriyeli mültecilere ve göçmenlere yönelik provokasyon içerikli her türlü eylemin önüne geçmeliyiz.   Türkiye'nin dışında gerçekleşen sınır ötesi saldırılarda hedeflenen mutlak ulusal güvenlik. Bu anlamda değerlendirdiğimizde asla ve asla kimsenin provakasyon içerikli adımlara, söylemlere, sosyal medya kışkırtmalarına fırsat vermemesi gerekiyor. Ve yine Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cuma hutbesinde bu hususlar da değerlendirerek, milli birlik ve beraberlik ruhunu milletimizin soğukkanlılıkla sağlaması çağrısı yapılmalıdır.   Hedef 2023 Türkiye'si   Kabul etmeliyiz ki, Türkiye'nin yurt içi ve dışında gerçekleştirdiği güçlü adımlar ile yine FETÖ başta olmak üzere terör örgütlerine yönelik güçlü, önleyici ve saf dışı edici hamleleri emperyalist ülkeleri fazlasıyla rahatsız etti. Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusuna güvenlik merkezli olarak turizm başta olmak üzere yabancı yatırımcı alabilme katsayısının artması başta olmak züere Korona Virüsü sonrası değeri artan Türkiye'nin üretim gücü değerinide iyi okumalıyız.   Türkiye'nin önünde güçlü setler oluşturmak isteyenlerin başında Rusya'nın geliyor olmasını süpriz olarak değerlendirmemeliyiz. Aksine, bu değerlendirmelerden dersler çıkarmalıyız. Kuyruğunu biraz düzelten Rusya'nın gerçekleştirdiği bu hain saldırıda Putin'e çok laf etmek gerekiyor. Türkiye'nin özellikle Akdeniz bölgesinde Antalya, Mersin, Hatay düzleminde gerçekleştirmeyi hedeflediği turizm yatırım fırsatlarıda emperyalist güçleri rahatsız etti.   Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı direkt hedef alan ve Ak Parti'yi siyasi anlamda sonuçsuz ve yanıtsız bırakmayı hedefleyen İdlip saldırıları ve devamında gelecek olan ve/veya gelmekte olan devam eden saldırıların ana hedefinde Türkiye'nin 2023 yol haritasını olduğunu kabul ederek soğukkanlı olmalıyız.   Unutmayınız ki, Suriye ve Irak gibi ülkelerden gelen kardeşlerimizin vatansız durumları ortada. Bizlerinde vatanına göz dikmek isteyenlerin bizi ama siyasi farkındalıklar ama görüş ayrılıkları ile birbirine düşürmesine fırsat vermemeliyiz... Bu anlamda Ankara'nın savaş merkezli değil, barış öncelikli demokrasi hamleleri geliştirmesini Türkiye'nin menfaatleri lehine olduğunu somut olarak değerlendirmek gerekiyor.
Ekleme Tarihi: 28 Şubat 2020 - Cuma
Ömer Küçükkaya

Savaş değil! Barış diplomasisi...

Türkiye'nin güney sınırından gelen acı haberlerde şehit sayısı yükselmeye devam ediyor. İnternet yayıncılığının en önemli tarafı da sürece ilişkin görüşlerimizi gün içerisinde değerlendirebilmek. Sınır hattından ve askeri birliklerden elde ettiğimiz verileri değerlendirdiğimizde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin savaş ortamına tüm unsurları ile hazır olduğunu görüyoruz. Elbette, haince ve planlı bir biçimde gündüz saatlerinde başlayan saldırılarda şehit ve yaralılarımızın sayısının sayıca fazla olması, mübarek kandil gecesinde hepimizi gözyaşına boğdu. Türkiye'nin içerisine sokulmak istendiği Suriye ve Libya bataklığından en doğru adımları uluslararası kuruluşlar, ülkeler ve diplomasi ile atarak uzak durması gerekiyor.  

 

Anadolu'nun içerisinde var olan yüksek sayıda mülteciye yönelik her ne kadar Avrupa kapılarını geç olsa bile açmamızın içerideki Suriyeli mülteci sorununu çözeceğini ilk etapta düşünmemeliyiz. Yine Rusya tarafından alçakla yapılan saldırıyı Karadeniz sahil hattı boyunca değerlendirmek yeterli olmayacaktır! Rusya'nın Osmanlı Rus savaşından bugüne Türkiye'ye bir ayı gibi sinsice saldırmasının nedenlerini, sadece açık denizlere açılmak ve kuyruk açısı olarak kısırlaştırmamalıyız. Türkiye'nin uzattığı tüm dost elleri haince tersleyen Rusya'nın, Suriye topraklarında askerlerimize saldırısı NATO ve Birleşmiş Milletler'inde elini kolunu bağlaması açısından önemli. Türkiye'nin sınırları içerisinde NATO üyesi  olmayan bir ülke tarafından saldırıya uğraması karşılığında NATO devreye girebiliyor. Tüm bu detayları değerlendirdiğimizde bazı kritik bilgileri de iyi okumak gerekiyor.

 

Türkiye'nin ekonomisini hedef alan bu hain saldırının savaş veya savaş kararı ile neticelenmemesi gerekiyor. Şuan ateşin ve acının sıcaklığı ile beni olumsuz değerlendiriyor olabilirsiniz. Lakin, doğrudan savaş hususunu birçok değil binlerce çok netice ile değerlendirmeliyiz. Bu var olan krizi askeri, siyasi, ekonomik ve stratejik olarak değerlendirmek zorundayız. Türkiye'nin içerisinde hızla yükselen üretim kabiliyetinden tutunda ihracat ve ithalat ekonomisine varıncaya kadar ülke olarak ağır bedeller öderiz. Asker kaybımızın karşı tarafın önceden hazırlıklı ve planlı saldırıları ile değerlendirilerek artabileceğini unutmamalıyız. Ve yine askeri birliklerimizin Suriye içerisinde ufak birliklerle ve hava savunma desteği olmaksızın mevcut olduğunu iyi okumalıyız. Bu şekli ile, Türkiye'nin ve Türk Silahlı Kuvvetlerinin ağır kayıplar vermemesi imkansız.

 

İç karışıklığa müsade etmemeliyiz!

 

Türkiye'nin sınırları ötesinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne yönelik alçakça ve Rusya ile Suriye devletleri eliyle gerçekleştirilen saldırının zamanlaması da önemli. Bilindiği üzere mübarek kandil gecesi ve Cuma gecesi birleşti. Ve yine gündüz Cuma namazında tüm camilerde buluşacağız. Burada özellikle Suriyeli mültecilere yönelik saldırıların önüne geçmek zorundayız. Askerlerimize yönelik gerçekleştirilen hain saldırının soğuk savaş psikolojisinde Türkiye'nin iç karışıklığa sürüklenmesi eylemi içerdiğini de soğukkanlılıkla düşünmeliyiz. Suriyeli mültecilere ve göçmenlere yönelik provokasyon içerikli her türlü eylemin önüne geçmeliyiz.

 

Türkiye'nin dışında gerçekleşen sınır ötesi saldırılarda hedeflenen mutlak ulusal güvenlik. Bu anlamda değerlendirdiğimizde asla ve asla kimsenin provakasyon içerikli adımlara, söylemlere, sosyal medya kışkırtmalarına fırsat vermemesi gerekiyor. Ve yine Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Cuma hutbesinde bu hususlar da değerlendirerek, milli birlik ve beraberlik ruhunu milletimizin soğukkanlılıkla sağlaması çağrısı yapılmalıdır.

 

Hedef 2023 Türkiye'si

 

Kabul etmeliyiz ki, Türkiye'nin yurt içi ve dışında gerçekleştirdiği güçlü adımlar ile yine FETÖ başta olmak üzere terör örgütlerine yönelik güçlü, önleyici ve saf dışı edici hamleleri emperyalist ülkeleri fazlasıyla rahatsız etti. Türkiye'nin 2023 hedefleri doğrultusuna güvenlik merkezli olarak turizm başta olmak üzere yabancı yatırımcı alabilme katsayısının artması başta olmak züere Korona Virüsü sonrası değeri artan Türkiye'nin üretim gücü değerinide iyi okumalıyız.

 

Türkiye'nin önünde güçlü setler oluşturmak isteyenlerin başında Rusya'nın geliyor olmasını süpriz olarak değerlendirmemeliyiz. Aksine, bu değerlendirmelerden dersler çıkarmalıyız. Kuyruğunu biraz düzelten Rusya'nın gerçekleştirdiği bu hain saldırıda Putin'e çok laf etmek gerekiyor. Türkiye'nin özellikle Akdeniz bölgesinde Antalya, Mersin, Hatay düzleminde gerçekleştirmeyi hedeflediği turizm yatırım fırsatlarıda emperyalist güçleri rahatsız etti.

 

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı direkt hedef alan ve Ak Parti'yi siyasi anlamda sonuçsuz ve yanıtsız bırakmayı hedefleyen İdlip saldırıları ve devamında gelecek olan ve/veya gelmekte olan devam eden saldırıların ana hedefinde Türkiye'nin 2023 yol haritasını olduğunu kabul ederek soğukkanlı olmalıyız.

 

Unutmayınız ki, Suriye ve Irak gibi ülkelerden gelen kardeşlerimizin vatansız durumları ortada. Bizlerinde vatanına göz dikmek isteyenlerin bizi ama siyasi farkındalıklar ama görüş ayrılıkları ile birbirine düşürmesine fırsat vermemeliyiz... Bu anlamda Ankara'nın savaş merkezli değil, barış öncelikli demokrasi hamleleri geliştirmesini Türkiye'nin menfaatleri lehine olduğunu somut olarak değerlendirmek gerekiyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.