Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Zincir kıran denklemler…

Ulusal ekonominin tabandan tavana doğru yeniden güven ortamı sağlamaya çalıştığı bu günlerde, zorlu ve bir o kadar da bereketli kış günlerine merhaba demeye hazırlanıyoruz. Soğuk havalar ile birlikte artacak maliyetlerin hem bireysel hem de ticari ekonomiye getireceği yükü elbette görmezden gelemeyiz. Artan kira fiyatları sonrasında kış maliyetlerinin eklenmesi ile hem aile bütçeleri hem de esnaf ve iş dünyası bütçelerinin olumsuz etkileneceği bir dönemde Türkiye’nin önünde yeni fırsatlar olduğunu da görmek zorundayız. Yabancı yatırımcılar, Rusya ile Ukrayna savaşı ve İsrail’in Ortadoğu saldırıları nedeniyle küresel ekonominin sıkıntıya düştüğü bu günlerde güvenli liman olarak yeniden Türkiye’yi görüyor. Türkiye’nin coğrafik gerçekleri ışığında küresel ekonomiye kattığı değerleri değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki, ülke herhangi bir şekilde savaş mekanizmasının içerisine teknik olarak entegre edilemez. Şöyle ki; Türkiye’nin coğrafi ve demografik özellikleri ile Türkiye’de yaşanacak bir savaşın veyahut toplumsal karışıklığın Avrupa ile Amerika’ya yansıtacağı göç ve niteliksiz göç ile negatif ekonomi gerçekliğini değerlendirdiğimizde savaş, Türkiye için sadece ısıtılan bir operasyonel kavram olmanın ötesine geçmiyor! FETÖ liderinin ölümü ardından kendi içerisinde karışan ve birbirine düşen terör yapılanması ötesinde Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile olan coğrafik, demografik, kültürel ve inanç denklemlerini iyi okumak zorundayız. Türkiye’nin bölgesel nüfus üzerindeki ağırlığını değerlendirecek olursak son 5 yıllık verilere göre yaklaşık olarak Azerbaycan 11 Milyon, İran 90 Milyon, Suriye 25 Milyon, Irak 47 Milyon, Afganistan 45 Milyon, Pakistan 237 Milyon, Bulgaristan 7 Milyon, Yunanistan 10 Milyon, Ermenistan 3 Milyon ve Gürcistan nüfusu 4 Milyon olarak yuvarlanabilir.  Bu şekli ile Türkiye’nin direkt olarak etki ettiği nüfus ilk etapta yaklaşık 500 Milyon insan gücü ve ekonomisi olarak kayıtlara geçmektedir. Ve yine Avrupa Birliği’nin 2024 verilerine göre 27 ülkeden oluşan nüfusu ortalama 450 Milyon kişiden oluşmaktadır. Bünyesinde yaklaşık 7 Milyon Türk barındıran Avrupa Birliği’nin Asya ve Afrika ile en güçlü ticaret kapısı yine Türkiye’dir. Ve yine Rusya; yaklaşık 150 Milyonluk nüfusu ile hem Avrupa hem de Amerika için önemli bir tehdit oluştururken, Rusya’nın Asya ve Ortadoğu açılımlarını Türkiye olmadan değerlendirdiğimizde; bölge de tam egemen bir ülke olan Rusya ile karşılaşacağımızı kabul etmeliyiz. Bu şekli ile Türkiye, konumu ve özellikleri ile küresel barışın teminatıdır. Türkiye’nin kendi iç siyasi kavgalarının ilerleyen süreçte pek bir öneminin kalmayacağını şimdiden ifade edebiliriz. Ekonomi merkezli büyüyen Türkiye’nin iktidar içerisindeki tüm kaos ve kayboluşlara rağmen kısa süre içerisinde hem içeride hem de dışarıda lehine olan istikrarı sağlamasının güç olmadığını belirtmek isterim. Elbette birçok anlamda yaşanan olumsuz süreçler ve toplumsal olaylar bütünüyle süreçleri değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye, sihirli bir el tarafından ısrarla kendi toplumuna “güvensiz bir ülke” olarak yansıtılmak isteniyor. Türkiye’nin iç karışıklığa yönelmesi veyahut içeride yaşanacak korku ile üretim başta olmak üzere eğitim, sağlık, kültür ve sanat ile turizm alanlarındaki fırsatları yakalamasının ertelenmesini umut edenler elbette yok değil! Türkiye’nin Bursa, Kocaeli, İstanbul, Gaziantep, Erzurum, Konya, Kayseri, Trabzon, Diyarbakır, İzmir, Mersin, Antalya gibi güçlü şehirleri olduğunun altını çizmekte fayda var. Küresel denklem açısından önemli yetkinlikleri bulunan bu şehirlerin Ankara gibi güçlü bir strateji ve ekonomi şehri ışığında yaşanacak siyasi hamlelerle Türkiye’yi 2030 sürecine sağlıklı bir şekilde taşıyacağından kuşkumuz olmamalı. İşte tamda burada merak edilen konu başlıklarına gelecek olursak eğer görmekteyiz ki; yerel liderler, ulusal ve küresel liderlerin hamleleri için çok değerli. Bursa’da son dönemde öne çıkan 10 yerel lideri şu şekilde sıralayabiliriz; Faruk Çelik, Mustafa Bozbey, Davut Gürkan, Faik Çelik, İbrahim Burkay, Mustafa Esgin, Fahrettin Bilgit, Erkan Aydın, Mustafa Varank, Muzaffer Çilek… Yukarıda bahsettiğimiz yerel liderlerin arasında veyahut arka segmentinde gözle görülmeyen küresel liderleri birçok denklem ile değerlendirmeliyiz. Şöyle ki; yerel liderlerin iş hacimleri, siyasi güçleri, aile ve akrabalık bağları, pasaport vizeleri, toplumsal kitledeki demografik karşılıkları, sivil toplum ilişkileri çok önemli verilerdir. Ve yine yerel liderleri Avrupa, Ortadoğu, Balkanlar ile Asya bağlantıları açısından değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Bursa gibi Türkiye’nin 81 şehrinden birinde kafadan 10 isim lider profili olarak öne çıkabiliyorsa, Türkiye gibi bir ülke ile savaşmayı veyahut Türkiye gibi bir ülkeyi karşınıza almayı hayal bile edemezsiniz. Türkiye’nin baş aktörlerinden Bursa; tekstil, otomotiv, turizm, sağlık, makine metal imalatı, ağaç işleri imalatı, tarım ve gıdaya dayalı sanayiler, spor, kültür ve sanat etkinlikleri, ihracat faaliyetleri ve finansal aktörleri ile öne çıkan, tarihsel kökleri bakımından başkentlik unvanı ile tarih boyunca taçlanmış bir şehir. Bu şekli ile görmekteyiz ki; ticaretin, üretimin, uluslararası ilişkilerin, ulusal demografinin kalbi konumunda olan Bursa, ilerleyen süreçte hayata geçireceği kritik ataklarla Türkiye’de ve Dünya’da yeni denklemlerin kurulmasına ve kurulu olan denklemlerin kırılmasına neden olacaktır. Söylediklerimin aksinin olacağını iddia ediyorsanız eğer süreci hep beraber sabırla izleyelim ve 3 sene sonra dediklerim gerçekleştiğinde ben yine Ankara’da kahvemi içerken, siz yine bana küfretmeye devam edin. Sonuç itibariyle; geleceği görmek için kâhin olmaya gerek yok!
Ekleme Tarihi: 22 Ekim 2024 - Salı

Zincir kıran denklemler…

Ulusal ekonominin tabandan tavana doğru yeniden güven ortamı sağlamaya çalıştığı bu günlerde, zorlu ve bir o kadar da bereketli kış günlerine merhaba demeye hazırlanıyoruz.

Soğuk havalar ile birlikte artacak maliyetlerin hem bireysel hem de ticari ekonomiye getireceği yükü elbette görmezden gelemeyiz. Artan kira fiyatları sonrasında kış maliyetlerinin eklenmesi ile hem aile bütçeleri hem de esnaf ve iş dünyası bütçelerinin olumsuz etkileneceği bir dönemde Türkiye’nin önünde yeni fırsatlar olduğunu da görmek zorundayız.

Yabancı yatırımcılar, Rusya ile Ukrayna savaşı ve İsrail’in Ortadoğu saldırıları nedeniyle küresel ekonominin sıkıntıya düştüğü bu günlerde güvenli liman olarak yeniden Türkiye’yi görüyor. Türkiye’nin coğrafik gerçekleri ışığında küresel ekonomiye kattığı değerleri değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki, ülke herhangi bir şekilde savaş mekanizmasının içerisine teknik olarak entegre edilemez. Şöyle ki; Türkiye’nin coğrafi ve demografik özellikleri ile Türkiye’de yaşanacak bir savaşın veyahut toplumsal karışıklığın Avrupa ile Amerika’ya yansıtacağı göç ve niteliksiz göç ile negatif ekonomi gerçekliğini değerlendirdiğimizde savaş, Türkiye için sadece ısıtılan bir operasyonel kavram olmanın ötesine geçmiyor!

FETÖ liderinin ölümü ardından kendi içerisinde karışan ve birbirine düşen terör yapılanması ötesinde Türkiye’nin Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan, Bulgaristan, Yunanistan, Ermenistan, Gürcistan ve Azerbaycan ile olan coğrafik, demografik, kültürel ve inanç denklemlerini iyi okumak zorundayız. Türkiye’nin bölgesel nüfus üzerindeki ağırlığını değerlendirecek olursak son 5 yıllık verilere göre yaklaşık olarak Azerbaycan 11 Milyon, İran 90 Milyon, Suriye 25 Milyon, Irak 47 Milyon, Afganistan 45 Milyon, Pakistan 237 Milyon, Bulgaristan 7 Milyon, Yunanistan 10 Milyon, Ermenistan 3 Milyon ve Gürcistan nüfusu 4 Milyon olarak yuvarlanabilir.  Bu şekli ile Türkiye’nin direkt olarak etki ettiği nüfus ilk etapta yaklaşık 500 Milyon insan gücü ve ekonomisi olarak kayıtlara geçmektedir. Ve yine Avrupa Birliği’nin 2024 verilerine göre 27 ülkeden oluşan nüfusu ortalama 450 Milyon kişiden oluşmaktadır. Bünyesinde yaklaşık 7 Milyon Türk barındıran Avrupa Birliği’nin Asya ve Afrika ile en güçlü ticaret kapısı yine Türkiye’dir. Ve yine Rusya; yaklaşık 150 Milyonluk nüfusu ile hem Avrupa hem de Amerika için önemli bir tehdit oluştururken, Rusya’nın Asya ve Ortadoğu açılımlarını Türkiye olmadan değerlendirdiğimizde; bölge de tam egemen bir ülke olan Rusya ile karşılaşacağımızı kabul etmeliyiz. Bu şekli ile Türkiye, konumu ve özellikleri ile küresel barışın teminatıdır.

Türkiye’nin kendi iç siyasi kavgalarının ilerleyen süreçte pek bir öneminin kalmayacağını şimdiden ifade edebiliriz. Ekonomi merkezli büyüyen Türkiye’nin iktidar içerisindeki tüm kaos ve kayboluşlara rağmen kısa süre içerisinde hem içeride hem de dışarıda lehine olan istikrarı sağlamasının güç olmadığını belirtmek isterim. Elbette birçok anlamda yaşanan olumsuz süreçler ve toplumsal olaylar bütünüyle süreçleri değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Türkiye, sihirli bir el tarafından ısrarla kendi toplumuna “güvensiz bir ülke” olarak yansıtılmak isteniyor. Türkiye’nin iç karışıklığa yönelmesi veyahut içeride yaşanacak korku ile üretim başta olmak üzere eğitim, sağlık, kültür ve sanat ile turizm alanlarındaki fırsatları yakalamasının ertelenmesini umut edenler elbette yok değil! Türkiye’nin Bursa, Kocaeli, İstanbul, Gaziantep, Erzurum, Konya, Kayseri, Trabzon, Diyarbakır, İzmir, Mersin, Antalya gibi güçlü şehirleri olduğunun altını çizmekte fayda var. Küresel denklem açısından önemli yetkinlikleri bulunan bu şehirlerin Ankara gibi güçlü bir strateji ve ekonomi şehri ışığında yaşanacak siyasi hamlelerle Türkiye’yi 2030 sürecine sağlıklı bir şekilde taşıyacağından kuşkumuz olmamalı.

İşte tamda burada merak edilen konu başlıklarına gelecek olursak eğer görmekteyiz ki; yerel liderler, ulusal ve küresel liderlerin hamleleri için çok değerli. Bursa’da son dönemde öne çıkan 10 yerel lideri şu şekilde sıralayabiliriz; Faruk Çelik, Mustafa Bozbey, Davut Gürkan, Faik Çelik, İbrahim Burkay, Mustafa Esgin, Fahrettin Bilgit, Erkan Aydın, Mustafa Varank, Muzaffer Çilek…

Yukarıda bahsettiğimiz yerel liderlerin arasında veyahut arka segmentinde gözle görülmeyen küresel liderleri birçok denklem ile değerlendirmeliyiz. Şöyle ki; yerel liderlerin iş hacimleri, siyasi güçleri, aile ve akrabalık bağları, pasaport vizeleri, toplumsal kitledeki demografik karşılıkları, sivil toplum ilişkileri çok önemli verilerdir. Ve yine yerel liderleri Avrupa, Ortadoğu, Balkanlar ile Asya bağlantıları açısından değerlendirdiğimizde görmekteyiz ki; Bursa gibi Türkiye’nin 81 şehrinden birinde kafadan 10 isim lider profili olarak öne çıkabiliyorsa, Türkiye gibi bir ülke ile savaşmayı veyahut Türkiye gibi bir ülkeyi karşınıza almayı hayal bile edemezsiniz.

Türkiye’nin baş aktörlerinden Bursa; tekstil, otomotiv, turizm, sağlık, makine metal imalatı, ağaç işleri imalatı, tarım ve gıdaya dayalı sanayiler, spor, kültür ve sanat etkinlikleri, ihracat faaliyetleri ve finansal aktörleri ile öne çıkan, tarihsel kökleri bakımından başkentlik unvanı ile tarih boyunca taçlanmış bir şehir. Bu şekli ile görmekteyiz ki; ticaretin, üretimin, uluslararası ilişkilerin, ulusal demografinin kalbi konumunda olan Bursa, ilerleyen süreçte hayata geçireceği kritik ataklarla Türkiye’de ve Dünya’da yeni denklemlerin kurulmasına ve kurulu olan denklemlerin kırılmasına neden olacaktır.

Söylediklerimin aksinin olacağını iddia ediyorsanız eğer süreci hep beraber sabırla izleyelim ve 3 sene sonra dediklerim gerçekleştiğinde ben yine Ankara’da kahvemi içerken, siz yine bana küfretmeye devam edin. Sonuç itibariyle; geleceği görmek için kâhin olmaya gerek yok!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.