Türkiye’nin başkenti Ankara’da yaşanan terör saldırısı sonrasında herkes görevinin başında! Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kalbini korumaktan aciz olanların Türkiye’yi korumaya ve yönetmeye devam etmesi kabul edilemez. Ülkenin içerisinde bulunduğu ağır güvensizlik koşullarında hem iktidarın hem de hükümetin kendisini sil baştan dizayn etmeleri hem kendi ikballeri hem de ülkenin selameti açısından çok önemli! Bu nedenledir ki; AK Parti’nin Mayıs ayında gerçekleştirmeyi planladığı kongreyi acilen Kasım ayı sonuna alması ve öncesinde 29 Ekim’de vatandaşların karşısına yeni kabine ile çıkması Milli Güvenlik açısından çok önemlidir diyebiliriz. Ve yine 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlama programlarının ülke genelinde coşkuyla kutlanması hususu da hem Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hem de AK Parti iktidarına toplumsal güvenin sürebilmesi açısından çok kritik öneme sahip!
Vatandaşın içerisinde bulunduğu ekonomik sıkıntılar, sokaklarda yaşanan güvensizlik ortamı, eğitim kurumlarının bütçe sorunları, kamu kurum ve kuruluşlarındaki liyakat eksiklikleri ile ama iktidar ama muhalefet siyasilerinin çözümsüzlüğü ve telefonlara bile çıkmıyor olmaları toplumda umutları tüketti diyebiliriz. Toplumsal güven ortamının uzun zamandır kaybolduğu Türkiye’de; çocuklarımızın yarınlarından endişe ederken, kendi canlarımızı umursamaz olduk. Ülkenin her alanda geldiği gelişi güzel yönetim nedeniyle esnaflar her geçen gün daha fazla borç batağına saplanırken, vatandaşlar gibi esnaflarda bankalara ve ödeme yapacakları yerlere ödemelerini yapamaz duruma geldiler. Esnaf Oda Başkanlarının siyasiler gibi sustuğu bir şehirde ve ülkede elbette insanların yüzünün gülmesi beklenemez. Var olan tüm bu zorluklar karşısında bir kısım siyasilerin halka yönelik, “halinize şükredin” tarzı cümlelerine karşı vatandaşlardan duyduğumuz; “ne yapalım halay mı çekelim, horon mu tepelim? Bunca şehit varken, bunca uğursuzluk ve olumsuzluk varken, insanların gözlerinin içerisindeki umut ışığı sönmüşken ne yapmamızı istiyorlar” söylemleri içimizi daha fazla acıtıyor…
Yediğimiz, içtiğimiz içerisinde ne var bilmiyoruz! Kamu kurumlarının çoğuna güven oranı yüzde 40’ı geçmiyor. Uzun yıllardır nüfus sayımı gerçekleştirilmediği için gerçekten hangi mahalle de hangi ilçe ve şehirde kaç kişiyiz bilmiyoruz? TÜİK başta olmak üzere birçok kuruma güvenin tükendiği bir ülkede Emniyet ve Jandarma’nın verdiği mücadeleler de olmasa tükenip gideceğiz diyebiliriz. Elbette insanlar umut arıyor. Umut olmadıktan sonra tok olmanın, sıcak bir yuvada olmanın bir anlamı yok! Türkiye’nin ve Türk insanın umutları adeta çalındı. Bu umut çalma operasyonunu sadece iktidar veyahut muhalefet olarak yorumlamak elbette doğru değil. Lakin onlarca siyasi partinin olduğu Türkiye’de, 10 tane lider çıkıp ülke sorunları için konuşamıyor. Türkiye’de bunca siyasi parti ve sivil toplum kuruluşu varken tamamının lideri kukumav kuşu misali susmuşken, vatandaş kimden nasıl umut bekleyecek?