Yıldırım Belediyesi
Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Darbeden Demokrasiye 2025…

Kronoloji, semboller ve astroloji ışığında 2024 yılının son süreçlerini yaşıyoruz. Küresel coğrafyada öne çıkan gelişmeler izinde şimdiden 2025 yılına dair hazırlıklarımızı yapmaya başlamalıyız. Belki de birkaç hafta sonra ben veya bu yazıyı okuyanların bazıları bu hayatın herhangi bir yerinde olmayacaklar! Ancak hayat, kalanlar için sürecek ve yeni sürprizlerle mutlak sona hızla yaklaşmaya devam edecekler… Ben; şimdi sizlere yarın deprem olacak, savaş çıkacak, çok büyük ulusal ve küresel gelişmeler ile yüzleşeceğiz demiyorum! Bunların herhangi birinin olabilme ihtimali ile olmama olasılığı aynı sıklıkta bir istatistik değer. Peki, neden 2024 yılının bitmesine haftalar olduğu halde bir anda sizlere 2025 ufku aşılıyorum? Son dönemde bana söylenen bazı sözler arasında; “düşünme, konuşma, sus, sadece yaz, işine bak, kazancına bak, ortada dur” gibi beni bana bile düşman edecek kavramlar var! İşin tuhaf tarafı bu söylemleri ifade edenlerin hiçbiri benden daha iyi düşünemiyor, benden daha iyi konuşamıyor, benden daha fazla sır sahibi değil ve benden daha fazla işine odaklanmıyor… Kesinlikle ego yapmıyorum! Aksine diyorum ki; bazı kişisel hedefleri olan insanlar o yolda kendilerini o kadar ileri bir seviyeye çıkarıyorlar ki, aşağıya ve hatta yukarıya bakmaya bile korkuyorlar! Bugün, Bursa ve Türkiye içinde benzer söylemler ifade ediliyor. Bursa; üretmesin, kentsel dönüşüme odaklansın, sanayi yatırımları dursun, göç almasın sözlerini ifade edenlerin ağa babaları Türkiye için ise benzer söylemleri daha güçlü ifade ediyorlar. Türkiye; eyalet sistemine geçmeli, Türklük kaldırılsın, Öcalan TBMM’ye gelsin, savaşa hazırlanın, pandemi olabilir, Amerika’nın hedefindesiniz, İran’dan sonra siz hedefsiniz ve daha nice cümleleri içimizdeki farklı fraksiyonların ortak sesi olarak işitiyoruz! Peki, neden hiç kimse Bursa ve Türkiye için sen daha iyilerini başarabilecek güçtesin demiyor? Veyahut benim için… İnsanlar gibi toplumlarda birbirlerini ötekileştirir! Bu sebeple; sistemler, kendilerini yenilemek için darbeler ile mevcut sistemi tıkar ve durdurur! Ve yine sistemi geliştirmek için sistemde var olan sorunları darbe ile ortadan bir şekilde kaldırır veya onlara el çektirirler. Darbe ile ortadan kaldırılan veyahut el çektirilen sorunlar ya da sorunlu kişiler, sonrasında çözüm üreticilerin halk desteği ile yeni sistemi kurmak için darbeyi yapanlar tarafından devreye alınır. Türkiye, darbe ve demokrasi süreçlerini çok acı tecrübeler ile öğrenmiş bir coğrafya diyebiliriz. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim çıkışlarının önü neden Olağanüstü Kongre söylemleri ile kesiliyor? Neden erken seçim sonbaharda değil de bahar da gündeme gelmeli? Peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; sessizce başlattığı öze dönüş sürecini, 15 Temmuz gibi güçlü bir dayanak ile taçlandırabilir mi? Siz, hiç ölüp tekrar dirildiniz mi? Veyahut sizi önce öldürüp, sonra gömüp, sonra diriltiler mi? Evet, ölmek istemediğinizin farkındayım! Türkiye’nin toplumsal reflekslerini bir EKG cihazı ile inceleme fırsatı olsaydı; Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Allah kelimelerini sırasıyla duyan insanların tansiyon ve nabızlarında yaşanan olağanüstü değişimleri fark edebilirdiniz! Evet, Türkiye’de insanları CHP, Özgür Özel veyahut benzeri söylemler ile maalesef heyecanlandıramıyorsunuz. Ve yine Mustafa Kemal Atatürk varlığını günümüzde güçlü kılacak bir lider portresi de hali hazırda mevcut değil… Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için iktidar kanadını destekleyenler “yeni yüzyılın Mustafa Kemal Atatürk’ü” benzetmesi yaparlarken, derin muhalifler ise; “Adnan Menderes” benzetmesi yaparlar! Elbette kimse Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yerini tutamaz! Lakin Adnan Menderes kavramı üzerinden gittiğimiz zaman gözlerimiz bir noktaya kilitlenir ve takvimler zihnimizde hızla bizi, 27 Mayıs 1961 darbesi sürecine götürür! Ben size Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yüzyılı’nın hayata geçmesi için sistemi darbe ile baypas yapacak dersem ne dersiniz? Evet, darbe anayasası ve darbe süreçlerinin tüm izlerini silmek üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 2025 Salı günü Türkiye’nin demokratik hayata tam geçişi için “erken seçim ve yeni anayasa” çıkışı yapabilir! Ve yine 27 Temmuz 2025 Pazar günü Türkiye, “Olağanüstü Erken Seçim ve Yeni Anayasa Reformu” ile yüzleşebilir! Herkes 2025 yılı Kasım ayı ile 2026 yılı Haziran ayları aralığında bir takvim beklerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan; tüm Türkiye’yi ve hatta Dünya’yı, darbe günü demokrasi çıkışı ile şaşırtabilir! Bu, olası reformlar ile gerçekleştirilecek bir demokratik darbe ve sistemsel baypas değil de nedir? Sizce böyle bir şey mümkün mü? Ve hatta bu çıkışın içerisinde herkesi çok şaşırtacak ciddi içerikler ve kritik hamleler olabilir. Öyle ki; adli-idari ve mali içerikli Genel Af, 20 Yeni İl ilanı, Yeni Anayasa, 2026 Mart ayında erken yerel yönetim seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlarının genişlemesi, bazı ülkelerden bazı vilayetlerin Türkiye’ye katılması, 102 bin kişiye Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı verilmesi, 5 Yeni Bakanlık kurulması, 3 İl Merkezinin değiştirilmesi, kıyı ve kıta sınırlarının uzatılması, Türk Silahlı Kuvvetleri personel sayısının 1 Milyon 200 Bin kişi üzerine çıkarılması, Esnaf ve Sanatkârlar Odalarının kapatılarak yeniden güncellenmesi, Konya veya Bursa’ya NASA tarzı "Uzay Havacılık Merkezi" kurulması gibi sürpriz senaryolar hiçte uzak değil! Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisini diktatör diye suçlayanlara tarihi bir ayar verecek! Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yeni Dünya’nın süper güçlerinden biri olduğunu 2025 yılında ilan edecek! Ben demiyorum ki; Ermenistan, Bulgaristan ve Suriye ile Irak’ın bir kısmı ve Ege kıyıları ile Akdeniz kıyılarında deniz mili sınırlarımız genişleyecek! Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir gece ansızın yola çıkıp sabah namazını Halep’te kılacak… Tüm samimiyetimle ifade etmek isterim ki, benim söylediğim veyahut iddia ettiğim herhangi bir şey yok! Lakin yukarıda bahsettiğim söylemlerden herhangi birinin olabilmesi için ciddi siyasi değişimler ve hamleler yapılması şart. Bu minvalde iddia odur ki; Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal AK Parti’ye geçebilir! Ve yine Çanakkale, Büyükşehir ilan edilebilir! Ve hatta Sarıkamış, Polatlı, Bandırma, Cizre, Tarsus, Nazilli, Fethiye, İskenderun, Kahta ve Erçiş ile birlikte İnegöl İl ilan edilebilir cümlesini de kurmuyorum… Ve yine ben demiyorum ki; MİT Başkanı İbrahim Kalın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İçişleri Bakanı, TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Hazine ve Maliye Bakanı, Abdurrahman Kaan Tarım Hayvancılık ve Orman Bakanı, Efkan Ala Dışişleri Bakanı, Hakan Çavuşoğlu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olacak! Veyahut Kültür ve Turizm Bakanlığı'na falan kişi getilrecekte demiyorum! Ben demiyorum ama! Ya bu dediklerimin hepsi veyahut önemli bir kısmı olursa ben ne olacağım? Aslında benim için asıl soru ve sorun bu diyebilirim. Şimdi siz düşünün; Türkiye’de, darbe günü demokrasi için “Yeni Anayasa Reformu” ve “Erken Seçim ilanı” ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çağ açıp çağ kapatacak tarihi bir hamle gerçekleştirir mi? Kim bilir belki de siz bu yazıları okurken, birileri çoktan sürecin son satırlarını yazmış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın odasına doğru yavaş adımlar ile elinde bahse konu süreç ve sonuç dosyası ile ilerliyordur. Neyse siz, çağ açıp çağ kapatmayı düşünmeyin! Cağ yiyin ağzınız tatlansın diyerek hayırlı günler diliyorum.. 
Ekleme Tarihi: 09 Kasım 2024 - Cumartesi
Ömer Küçükkaya

Darbeden Demokrasiye 2025…

Kronoloji, semboller ve astroloji ışığında 2024 yılının son süreçlerini yaşıyoruz. Küresel coğrafyada öne çıkan gelişmeler izinde şimdiden 2025 yılına dair hazırlıklarımızı yapmaya başlamalıyız. Belki de birkaç hafta sonra ben veya bu yazıyı okuyanların bazıları bu hayatın herhangi bir yerinde olmayacaklar! Ancak hayat, kalanlar için sürecek ve yeni sürprizlerle mutlak sona hızla yaklaşmaya devam edecekler…

Ben; şimdi sizlere yarın deprem olacak, savaş çıkacak, çok büyük ulusal ve küresel gelişmeler ile yüzleşeceğiz demiyorum! Bunların herhangi birinin olabilme ihtimali ile olmama olasılığı aynı sıklıkta bir istatistik değer. Peki, neden 2024 yılının bitmesine haftalar olduğu halde bir anda sizlere 2025 ufku aşılıyorum? Son dönemde bana söylenen bazı sözler arasında; “düşünme, konuşma, sus, sadece yaz, işine bak, kazancına bak, ortada dur” gibi beni bana bile düşman edecek kavramlar var! İşin tuhaf tarafı bu söylemleri ifade edenlerin hiçbiri benden daha iyi düşünemiyor, benden daha iyi konuşamıyor, benden daha fazla sır sahibi değil ve benden daha fazla işine odaklanmıyor…

Kesinlikle ego yapmıyorum! Aksine diyorum ki; bazı kişisel hedefleri olan insanlar o yolda kendilerini o kadar ileri bir seviyeye çıkarıyorlar ki, aşağıya ve hatta yukarıya bakmaya bile korkuyorlar! Bugün, Bursa ve Türkiye içinde benzer söylemler ifade ediliyor. Bursa; üretmesin, kentsel dönüşüme odaklansın, sanayi yatırımları dursun, göç almasın sözlerini ifade edenlerin ağa babaları Türkiye için ise benzer söylemleri daha güçlü ifade ediyorlar. Türkiye; eyalet sistemine geçmeli, Türklük kaldırılsın, Öcalan TBMM’ye gelsin, savaşa hazırlanın, pandemi olabilir, Amerika’nın hedefindesiniz, İran’dan sonra siz hedefsiniz ve daha nice cümleleri içimizdeki farklı fraksiyonların ortak sesi olarak işitiyoruz! Peki, neden hiç kimse Bursa ve Türkiye için sen daha iyilerini başarabilecek güçtesin demiyor? Veyahut benim için…

İnsanlar gibi toplumlarda birbirlerini ötekileştirir! Bu sebeple; sistemler, kendilerini yenilemek için darbeler ile mevcut sistemi tıkar ve durdurur! Ve yine sistemi geliştirmek için sistemde var olan sorunları darbe ile ortadan bir şekilde kaldırır veya onlara el çektirirler. Darbe ile ortadan kaldırılan veyahut el çektirilen sorunlar ya da sorunlu kişiler, sonrasında çözüm üreticilerin halk desteği ile yeni sistemi kurmak için darbeyi yapanlar tarafından devreye alınır. Türkiye, darbe ve demokrasi süreçlerini çok acı tecrübeler ile öğrenmiş bir coğrafya diyebiliriz.

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim çıkışlarının önü neden Olağanüstü Kongre söylemleri ile kesiliyor? Neden erken seçim sonbaharda değil de bahar da gündeme gelmeli? Peki, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; sessizce başlattığı öze dönüş sürecini, 15 Temmuz gibi güçlü bir dayanak ile taçlandırabilir mi? Siz, hiç ölüp tekrar dirildiniz mi? Veyahut sizi önce öldürüp, sonra gömüp, sonra diriltiler mi?

Evet, ölmek istemediğinizin farkındayım! Türkiye’nin toplumsal reflekslerini bir EKG cihazı ile inceleme fırsatı olsaydı; Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Allah kelimelerini sırasıyla duyan insanların tansiyon ve nabızlarında yaşanan olağanüstü değişimleri fark edebilirdiniz! Evet, Türkiye’de insanları CHP, Özgür Özel veyahut benzeri söylemler ile maalesef heyecanlandıramıyorsunuz. Ve yine Mustafa Kemal Atatürk varlığını günümüzde güçlü kılacak bir lider portresi de hali hazırda mevcut değil…

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için iktidar kanadını destekleyenler “yeni yüzyılın Mustafa Kemal Atatürk’ü” benzetmesi yaparlarken, derin muhalifler ise; “Adnan Menderes” benzetmesi yaparlar! Elbette kimse Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yerini tutamaz! Lakin Adnan Menderes kavramı üzerinden gittiğimiz zaman gözlerimiz bir noktaya kilitlenir ve takvimler zihnimizde hızla bizi, 27 Mayıs 1961 darbesi sürecine götürür! Ben size Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye Yüzyılı’nın hayata geçmesi için sistemi darbe ile baypas yapacak dersem ne dersiniz? Evet, darbe anayasası ve darbe süreçlerinin tüm izlerini silmek üzere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 27 Mayıs 2025 Salı günü Türkiye’nin demokratik hayata tam geçişi için “erken seçim ve yeni anayasa” çıkışı yapabilir! Ve yine 27 Temmuz 2025 Pazar günü Türkiye, “Olağanüstü Erken Seçim ve Yeni Anayasa Reformu” ile yüzleşebilir! Herkes 2025 yılı Kasım ayı ile 2026 yılı Haziran ayları aralığında bir takvim beklerken, Cumhurbaşkanı Erdoğan; tüm Türkiye’yi ve hatta Dünya’yı, darbe günü demokrasi çıkışı ile şaşırtabilir! Bu, olası reformlar ile gerçekleştirilecek bir demokratik darbe ve sistemsel baypas değil de nedir? Sizce böyle bir şey mümkün mü?

Ve hatta bu çıkışın içerisinde herkesi çok şaşırtacak ciddi içerikler ve kritik hamleler olabilir. Öyle ki; adli-idari ve mali içerikli Genel Af, 20 Yeni İl ilanı, Yeni Anayasa, 2026 Mart ayında erken yerel yönetim seçimleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlarının genişlemesi, bazı ülkelerden bazı vilayetlerin Türkiye’ye katılması, 102 bin kişiye Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlığı verilmesi, 5 Yeni Bakanlık kurulması, 3 İl Merkezinin değiştirilmesi, kıyı ve kıta sınırlarının uzatılması, Türk Silahlı Kuvvetleri personel sayısının 1 Milyon 200 Bin kişi üzerine çıkarılması, Esnaf ve Sanatkârlar Odalarının kapatılarak yeniden güncellenmesi, Konya veya Bursa’ya NASA tarzı "Uzay Havacılık Merkezi" kurulması gibi sürpriz senaryolar hiçte uzak değil!

Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan kendisini diktatör diye suçlayanlara tarihi bir ayar verecek! Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin yeni Dünya’nın süper güçlerinden biri olduğunu 2025 yılında ilan edecek! Ben demiyorum ki; Ermenistan, Bulgaristan ve Suriye ile Irak’ın bir kısmı ve Ege kıyıları ile Akdeniz kıyılarında deniz mili sınırlarımız genişleyecek! Ben demiyorum ki; Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir gece ansızın yola çıkıp sabah namazını Halep’te kılacak…

Tüm samimiyetimle ifade etmek isterim ki, benim söylediğim veyahut iddia ettiğim herhangi bir şey yok! Lakin yukarıda bahsettiğim söylemlerden herhangi birinin olabilmesi için ciddi siyasi değişimler ve hamleler yapılması şart. Bu minvalde iddia odur ki; Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey ve Afyonkarahisar Belediye Başkanı Burcu Köksal AK Parti’ye geçebilir! Ve yine Çanakkale, Büyükşehir ilan edilebilir! Ve hatta Sarıkamış, Polatlı, Bandırma, Cizre, Tarsus, Nazilli, Fethiye, İskenderun, Kahta ve Erçiş ile birlikte İnegöl İl ilan edilebilir cümlesini de kurmuyorum…

Ve yine ben demiyorum ki; MİT Başkanı İbrahim Kalın Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İçişleri Bakanı, TBMM Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Hazine ve Maliye Bakanı, Abdurrahman Kaan Tarım Hayvancılık ve Orman Bakanı, Efkan Ala Dışişleri Bakanı, Hakan Çavuşoğlu Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olacak! Veyahut Kültür ve Turizm Bakanlığı'na falan kişi getilrecekte demiyorum! Ben demiyorum ama! Ya bu dediklerimin hepsi veyahut önemli bir kısmı olursa ben ne olacağım? Aslında benim için asıl soru ve sorun bu diyebilirim.

Şimdi siz düşünün; Türkiye’de, darbe günü demokrasi için “Yeni Anayasa Reformu” ve “Erken Seçim ilanı” ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çağ açıp çağ kapatacak tarihi bir hamle gerçekleştirir mi? Kim bilir belki de siz bu yazıları okurken, birileri çoktan sürecin son satırlarını yazmış Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın odasına doğru yavaş adımlar ile elinde bahse konu süreç ve sonuç dosyası ile ilerliyordur. Neyse siz, çağ açıp çağ kapatmayı düşünmeyin! Cağ yiyin ağzınız tatlansın diyerek hayırlı günler diliyorum.. 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.