Günümüzde ekonomik kaygılar, hem sosyal adaleti hem de ulusal güvenliği tehdit eder boyuta ulaştı!
Kabul etmeliyiz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti; mevcut belirsizlikleri ortadan kaldıracak ve toplumsal beklentileri tam anlamı ile karşılayacak niteliklerde yüksek kaliteyle yönetilemiyor. Bir yanda “her an savaş çıkabilir” diyerek hazırlanan “savaş ekonomisi” öte yanda “küresel güç olabilme” koşullarını toprak genişlemesi ile büyütmeye hazır bir ekonomi performans refleksini ayakta tutarak başarılı olmak imkânsız diyebiliriz.
Bir hastayı ameliyat ederken, hem nefessiz hem de kansız bırakamazsınız! Bugün Türkiye, ameliyat masasındaki hastadır. Türkiye’nin nefesi vatandaşları olurken, kanı ekonomisidir. Vatandaşları, sosyal adaletten uzak ve güven ortamsız bir şekilde uzun süre ülkeye ya da hükümete tam sadakatle bağlı kılmak imkânsızdır!
Öyle ki; ülkenin kanı olan ekonomisi bozuldukça, canı olarak kabul edilen tüm reflekslerinde bozulmalar ve dalgalanmalar olacaktır! Asgari ücreti günlerdir belirleyemeyen AK Parti, Türkiye’yi yöneten tek siyasi parti olmasına rağmen bir sonuç elde edememektedir. AK Parti’nin ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sonuca dair adım somut bir adım atamadığı bu dönemde bütçe görüşmeleri sürerken, iktidar Milletvekillerinin yaptıkları en büyük icraat; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kaçta bütçe oturumdan çıktılarına dair gece yarısı sosyal medya saat içerikli fotoğraf paylaşımlarıdır! İşte bu acizlik, hem vatandaşları huzursuz etmekte hem de çözüme dair katkısı olmayan muhalefet nedeniyle büyük bir kaos sürecinin tüm zeminlerini hazırlamaktadır…
Türkiye’nin ekonomisinin güçlenebilmesi için en önemli kavram, İş’tir. İş’in olmadığı bir yerde, işçi ve işveren kavramlarının hiçbir anlamı yoktur! İş, üretemeyen bir hükümetinde daha fazla ülke yönetiminde kalmasının bir anlamı yoktur. Bu sebeple, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan başta olmak üzere Bakanlar Kurulu’nun acilen Filistin, Suriye ve Ortadoğu savaşları gündemlerinden uzaklaşarak güçlü bir ihracat ekonomisi yaratacak performansları hayata geçirmeleri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için kalp atışı kadar mühimdir!
Türkiye’nin nefes alıp vermesi için ekonomik istikrar, sosyal adalet ve iktidara tam güven yani kurumsal istikrar ortamının hayata geçirilmesi şart. İşte bu sebeple, daha güçlü bir Türkiye için hızla yeni iş ortamlarının sağlanması, mevcut iş ortamlarının sağlamlaştırılması ve işçi ile işveren arasındaki bağların güvene dayalı şekilde onarılması şart!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti kabul etmelidir ki; seçim sürecinde hayata geçirdikleri EYT ile siyasi ve ekonomik açıdan intihar etmişlerdir! Emekli maaşlarının çok düşük olduğu Türkiye’de, ev kiraları bile emekli maaşlarının çok üstünde kalmaktadır. Ticaret Bakanı başta olmak üzere Tarım ve Orman Bakanı dâhil birçok Bakan ortalıklarda görünmezken, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy herhangi bir alternatifi bile olmadığı için yıllardır aynı Bakanlık koltuğunda oturmaktadır! Sağlık; kamu kurumlarından özel hastanelere kaymış ve vatandaşlar, kamu hastanelerinde şifa bulamayacakları korkusu ile varlarını yoklarını özel sağlık kuruluşlarına taşımışlardır! Özel sağlık sistemi hormonlu büyürken, kamu sağlık kurumlarında işler yürüyemez hale gelmiştir. Öyle ki, Aile Hekimliği sistemi bile grevler ile hayatta kalma mücadelesi vermektedir. İşte bu siyasi çaresizlikler ve değişime gidememe gerçekleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından “Ulusal Güvenlik Tehdidi” olarak iç ve dış düşmanlara çok güçlü fırsatlar vermektedir. Türkiye’yi, Kırmızı Kitabı 5 yılda bir güncelleyerek koruyamazsınız! Türkiye’yi korumanın ilk yolu; iş ortamının verimli ve sürdürülebilir hale getirilmesi ile işçi ve işveren barışının sağlanmasından geçmektedir.
Güvenini tamamen yitirmiş olan TÜİK verileri ile hükümetin erken seçim olmadan iktidarda Kurban Bayramı’nı görmesi imkânsızlaşmıştır! Şam Fatihi olmasından onur duyduğumuz Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, merhum Başbakan Bülent Ecevit sürecinden dersler çıkararak şahsı dâhil tüm makamlar için bütün reel alternatifleri öne çıkararak siyasi ve bürokratik değişimleri başlatması Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bekası adına çok kıymetlidir.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in güvenmediği toplumu, araçlarına çip taktığınız esnaflar ve iş insanları ile hükümete ve devlete daha sadık hale getiremezsiniz! Devletin vatandaşına güvenmediği algısını güçlendiren araçlara çip takma süreci korkarım ki, Türkiye’de iktidar adına süreci Esad ile aynı kadere bağlayabilir! Evet, Türkiye belki Suriye olmaz lakin Türkiye’de yaşanan ağır sosyoekonomik krizin yarattığı sorunları hızla çözemezsek yani merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ifadesi ile “tencere, siyasete karışırsa” olabilecekleri MİT bile tahmin edemeyebilir! Öyle ki; Türkiye’yi Emevi Cami’nde namaz kılarak değil, Balkanlarda siyasi ve ekonomik varlık göstererek ayakta tutabileceğimizi unutmamamız gerektiğini hatırlamaya gerek olmadığını umut ediyorum…
İşçi’nin beklentileri vardır ve haklıdır. Lakin İşveren beklentilerini de unutmamak gerekir! Sosyal adalet ve toplumsal barış için Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin acilen “Vergi İndirimi”, “Faiz İndirimi”, “Faizsiz Kredi”, “Sicil Affı”, “Genel Af” gibi somut gerçekleri hayata geçirmesi Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 2025 yılına umut olmayacağı aşikâr bütçeden daha faydalı sonuçlar ortaya çıkaracaktır.
Türkiye’de birçok şey kayıt dışına dönerken, iktidarın da olup bitene kayıtsız kalması vatandaşlar açısından ciddi bir güvensizlik ortamı oluşturmaktadır! Öyle ki, AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan; hali hazırda İl Kongresine gitmekte olan Bursa’da; “İl Başkanı kim olacak” sorusunu bile yanıtsız bırakacak kadar memleketin siyasi meselelerinden uzaklaştırılmışken yarını konuşabileceğimiz bir Türkiye hayal etmek, siyasi açıdan ne kadar mümkündür?
İşte tüm bu ahval ve şerait içerisinde dahi vazifemiz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, yegâne kudreti olan damarlarındaki asil kan saydığımız gençleri ile bir bütün içerisinde tam birliktelik dâhilinde yarınlara güvenle taşımaktadır. Bu sebeple; acilen var olan iş ortamlarının güçlendirilmesi, yeni iş ve ihracat ortamlarının var edilmesi ile işçi ve işveren arasında adil bir maaş sonucuna varılması ve akabinde kamu çalışanları ile emekliler konusunun da yeni yıla girmeden sosyal adaleti sağlayacak, vicdanları rahatlatacak rakamlarla sonuçlandırılması şarttır. İş yoksa işçi ve işveren yoktur! İş yoksa siyasete veyahut bürokrasiye gerek yoktur! İş yoksa fazla düşünmeye gerek yoktur! Gözlerimizi Ortadoğu ülkelerine ve Afrika’nın balta girmemiş ormanlarına çevirmemiz, Türkiye’nin yarınları adına tüm sonuçları anlamamız açısından yeterli olacaktır…