Çalışan Gazeteciler ve İdareciler Günü kutlu olsun! Ve yine bugünü “Çalışmayan Siyasiler Günü” ilan ediyorum…
Kabul etmenizin veyahut etmemenizin hiçbir önemi yok! Eğer siyaset kurumu ve siyasiler doğru düzgün çalışıyor olsalardı; Türkiye, bugün her anlamda içerisinde bulunduğu bu zor koşulları yaşamazdı! Depremin tehdit ettiği Marmara Bölgesi’nde; sanayi, ticaret, turizm, tarih ve kültür kenti Bursa’yı yaklaşık 9 ay öncesine kadar Adalet ve Kalkınma Partisi yönetiyordu! Ve yine 9 aydır Cumhuriyet Halk Partisi yönetiyor. Siyasi anlamda önemli bir kazanım elde ederek iktidarın kalesi Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni ve Bursa’nın kalbi Osmangazi Belediyesi’ni kazanan Cumhuriyet Halk Partisi’nde ilçe başkanlarının istifası ve kayyum süreçleri ile yüzleştik. 9 ay içerisinde yerel anlamda iktidarda olan siyasi bir yapı, nasıl bu kadar hızlı çökebilir? Ve yine yerel yönetimlerde aktif görevde bulunan siyasilerin önemli bir kısmının 22 yıldır Bursa’da ne kadar büyük paraları bir yerden bir yere taşıdığını yerel yönetimlerde ortaya çıkan sonuçlar ile öğreniyoruz. Hâsılı, gazeteciler ve idareciler çalışırlarken siyasetçiler anlaşılan o ki; hep kendilerine çalışmışlar…
Bursa, bir tarım şehri değildir! Havası kirli, trafiği ulaştırmayan, dereleri lağım kokan, 240 gr ekmek fiyatı 15 TL olan bir şehrin tarım kenti olduğunu iddia etmek aymazlıktan öte ahmaklık olur! Ki; Bursa ovasının ne durumda olduğunu şehrin yüksek mevkilerinden baktığınızda görmektesiniz. Bursa ovasının sanayileşmeye ve çarpık yapılaşmaya terk edildiği bir dönemde şehri son 30 yıldır yöneten Belediye Başkanları, Milletvekilleri, Belediye Meclis Üyeleri ve siyasi parti yöneticileri büyük vebal altında! AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile diğer siyasi parti Genel Başkanlarını şehirden ve vatandaşlardan uzak tutarak sözüm ona miting yaptıranlara sözüm!
Kabul etmeliyiz ki; Bursa, olası bir deprem ile yerle yeksan olacak durumdadır… Ve yine kabul etmeliyiz ki; şu saatten sonra Bursa’ya dair bir şeyler yapacağını iddia eden herkesin en az 10 yıl, şehirde hiçbir olağanüstü durum olmaması veyahut şehre bol para girmesi ile hayata dair somut adımlar atabileceği bir dönemdeyiz. Bursa Büyükşehir Belediyesi’nden tutunda İlçe Belediyelerine ve hatta Bakanlıklara varıncaya kadar şehrin genel haritasını incelediğimizde topyekûn bir kalkınma hamlesi olmadan Bursa için bir şeyleri pozitif anlamda ve çok güçlü değiştirmenin imkânsız olduğu bir dönemdeyiz! Gemlik ve Mudanya’da, Belediye Başkanlarının söylem ötesine gidemeyecekleri ve olası bir depremde ağır can kayıpları ile acı bedeller ödeyeceğimiz bir Bursa’da yaşıyoruz!
Önceki dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş döneminin iktidara sadece Bursa’yı değil aynı zamanda vatandaşın güvenini de kaybettirdiği bir dönem olduğunu yani “Çöküş Dönemi” süreci olduğunu defalarca ifade etmiştim! AK Parti ve Cumhur İttifakı’na yıllar öncesinden en üst düzeyde çok şeyi ifade etmiştik. O gün bizim gırtlağımıza sarılanlar, bugün gırtlaklarından geçen her lokmayı kaybettikleri saltanat gücü nedeniyle yutkunarak yiyorlar! Bugün onların adı bile anılmazken, Elhamdülillah biz yine buralardayız…
Ve yine her sıkıştıklarında Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’e atanlar, önceki kayıp 7 yılın hesabını hiç düşünmüyorlar! Bursa’yı, CHP kazanmadı! CHP’lilerinde ifade ettiği şekli ile Mustafa Bozbey kazandı! Ve yine Bursalılar CHP’ye oy vermedi! CHP’lilerinde ifade ettiği şekli ile Büyükşehir Belediye seçimlerinde Bursalılar Mustafa Bozbey’e oy verdiler. Ve yine Bursalılar; AK Parti’ye, Büyükşehir Belediye Meclis üyeliklerinde oy verdi ama Alinur Aktaş’a oy vermediler! Ve yine Osmangazi Belediye seçimlerinde dağ yöresi ağırlıklı olarak Bursalılar Erkan Aydın’a oy verirken, geriye kalan AK Parti seçmeni ya sandığa gitmeyerek veyahut sandığa gitmelerine rağmen boş pusula ile Ankara’yı protesto ederek Osmangazi’de iktidarın değişmesine neden oldular! Sonuç itibariyle AK Parti’ye olan vatandaş tepkisi yerelde Başkanların değişmesine neden oldu! Cumhuriyet Halk Partisi’nin şuan Bursa ve Türkiye genelinde içerisinde olduğu siyasi iktidarsızlık süreci aslında Cumhur İttifakı kadar muhalefetinde siyasi anlamda yetersiz kaldığının bir diğer kanıtıdır! Ve yine CHP rozeti ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sokulan AK Parti çıkması siyasi liderler ile Saadet Partisi’nin “üçlü olsun güçlü olsun” hamleleri de toplumda karşılık bulmadığı gibi “ihtiyarlar kulübü bizimle eğleniyor” muhabbetleri mahalle kahvelerinden sokağa taşımış durumda! Kısacası; sandıkta, meydanda gençlerin hakkı değerli okurlarım!
Neyse bunlar çok önemli ve mühim meseleler değil! Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan talimatı ile Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve birçok kabine üyesinin katıldığı iki günlük Valiler buluşmasında neler konuşuldu? Türkiye, olası bir İran ve İsrail savaşına ne kadar hazır? Suriyeliler geri dönerken ortaya çıkan nitelikli işsizlik konusunda Bakanlar Kurulu ne düşünüyor? Hâsılı Marmara depreminde ağır yaralar alması beklenen Türkiye’nin en büyük sanayi ve ticaret şehirlerinden Bursa ve Kocaeli ile ilgili Ankara’nın gündeminde neler var? İstanbul’un tahliye planlarını bir türlü oturtamayan iktidar ile muhalefet liderlerinin ötesinde Marmara Milletvekilleri; 4 Milyon insanın öleceği iddia edilen Marmara Depremi ile ilgili susmaya devam edecekler mi?
Veyahut şöyle soralım! İmralı’da ki deprem kuşağında bir yere mi yerleştirilecek yoksa depremin bile vuramayacağı bir yere mi yerleştirilecek! Acaba olası Marmara depreminde İmralı’nın sular altında kalması veyahut oradaki yapıların yıkılması olasılığından ötürü mü birileri oradan çıkarılmak isteniyor? Hâsılı Marmara Bölgesi’nde yaşayan ortalama 40 Milyon insanın canından daha mı önemli İmralı’dakinin canı diye sormadan geçemiyor insan! Ve tüm bu soruları sorarken binlerce Şehit, onbinlerce Gazi ve Şehit Ailesinin feryatlarına kulaklarını tıkayan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne “haydi erken seçime gidelim, bak gör her şey ne güzel olacak” diyemeden geçemiyor insan…
Neyse; bugün Çalışan Gazeteciler ve İdareciler Günü! Açlık sınırının altında çalışan gazeteciler ile gerçek enflasyon oranının açıklanmaması nedeniyle birilerinin iki dudağının arasındaki orana göre zam alan idariciler günü! Evet, kamu çalışanları mutsuz! Evet, emekli ve asgari ücretli mutsuz! Evet; Türkiye’de çoğu 4 yıllık üniversite bitirmiş gazeteci veyahut nitelikli çalışan, asgari ücret ile çalışmaya mahkûm! Evet, adeta gazeteler para kazanmasın diye medya sahiplerinden alınan yüzde 20 KDV ve yüzde 25 Kurumlar Vergisi ötesinde ağır Basın İlan Kurumu şartları ve BİK’e de oturduğu yerde sağlam otursun diye ödenen yüzde 15 komisyon ödediğimiz Türkiye’de medya sahibiyiz! Ve yine Basın Kartı almak için 4 Gazeteci, BİK bütçesinden faydalanmak için en az 1 kişi çalıştırmak zorunda olduğumuz teknik olarak adaletsiz bir sektördeyiz! Gazeteciler çalışsın ve vatandaşlar haber alsınlar diye medya sahipleri olarak; SGK, kira, stopaj, vergi, akaryakıt ve ısınma ile yemek giderleri gibi büyük giderlerle baş etmeye çalışarak ülkemize değer katmaya çalışıyoruz! Biz mi? Siyasilere göre varlıkları dert, halka göre olmazsa olmaz ama teknik olarak hep ezilenleriz! Neyse bunlar çok önemli değil! Sonuç itibariyle önemli olmuş olsaydı; biz, bugün bu satırları yazmamış olurduk! Haksız mıyım?
Her gün bir şekilde hiçbir şey yapmadığı halde açılışlarda olduğu için manşetlerde ve sütunlar içerisinde boy gösteren veyahut adı geçen tüm Milletvekilleri ile Siyasilerin görmezden geldikleri ama objektifleri görsün, kalemleri yazsın diye kendilerini canhıraş yırtıkları Çalışan Gazetecilerin gününden herkese selamlar…
Ne Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a ne de diğer siyasi partilerin Genel Başkanları ile Bakanlar Kurulu ve Milletvekillerine bir şey demiyorum! Neden mi? Sandık sokağa indiğinde, gazeteciler susacak ve bürokratlar ile her vatandaş demokratik seçme hakkını kullanacak! Sonra mı? Mevla’m neylerse güzel eyler diyerek, Cumamızın hayırlara vesile olmasını dua ediyorum…