Havaların soğuduğu şu günlerde özellikle ekonomik dalgalanmanın sosyopolitik yansımalarını incelemek üzere yazılarıma ara verdim. Ankara’da gerçekleşecek Valiler Kararnamesi ve Kabine değişimi ile ilgili günlerdir yazdığım yazıların ulusal dimağ tarafından bu günlerde kaleme alınmasına şaşırmadım. Sonuçta kabul etmeliyiz ki; Ankara’da taş oynayacak ise Payitaht’ta baş oynar! Bu sebeple Bursa’dan gizli veyahut işin içerisinde Bursa olmaksızın bir kamusal veyahut ulusal değişimin gerçekleşme sürecine gidilmesini hayal edenleri sadece tecrübesiz olarak yorumluyorum!
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde, Bursa Olağan İl Kongresi’nden bugüne devam eden sessizliğin ardında Ankara’daki büyük kavga olduğunu bilmenizi isterim. Bursa’da birden fazla güruh Bakan ve Genel Başkan Yardımcısı olmak için tüm güçleri ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ne ve AK Parti Genel Merkezine baskı kuruyorlar. Son atama kararnamelerine rağmen kısa süredir koltuğa oturmuş olmasına rağmen çok sayıda Vali ile Kaymakam yakın zamanda koltuklarından ayrılacaklar. Bulundukları şehirlerde yük alan değil, yük olanlara devlet dur diyecek! Şehirleri ve içerisindeki dinamikleri ile yakın temas kuramayanların, şehirlerinin göç gücünü yönetemeyenlerin Ankara’ya dönme vakti geldi!
Asgari ücret ve emekli maaşlarına yönelik yapılan zamlar ile kamu çalışan maaşlarına yapılan artışlar toplumda karşılık bulmadı! Vatandaş “geçim yoksa seçim var” diyerek ortalıkta gezen CHP Genel Başkanı Özgür Özel’i gözünden düşürdü! CHP’nin içerisinde yaşanan büyük kriz, yerel yönetimlerin 2024 yılını verimsiz geçirmeleri ile sonuçlandı. Birçok Büyükşehir ve İl, İlçe Belediyesi’nde işten çıkarmalar devam ederken göreve getirilenlerin telefonlara çıkmaması, vatandaş ve kurumlar ile iletişimin kopuk olması, Ankara’nın İsrail’e yönelik gizli bir savaş hazırlığı sürecini yönetmesi gibi faktörleri ortak çatı da değerlendirmeliyiz. Sürece bu şekilde baktığımızda; yakın zamanda birçok Belediye Başkanı ve STK ile ilgili büyük soruşturmalar ve görevden almalar söz konusu olabilir diyebiliriz. Ve hatta çok sayıda bürokrat ile ilgili hazırlanan dosyaların Külliye’de Özel Birim tarafından detayları ile incelendiği iddiaları her geçen gün artıyor!
Deprem ve savaş ile doğal afetler gerçekliğinin şehirler ve büyükşehirler açısından kaçınılmaz bir gerçeklik olduğunu kabul etmeliyiz. Kamu Tasarruf Tedbirlerinin yük almak yerine vatandaşa ve kamu kurumlarına yük olduğunu kabullenmeliyiz. Bu şekli ile ulusal ve küresel dengeleri değerlendirdiğimizde önce büyük ve hızlı bir iç değişim ve akabinde devletin şefkati ile yüzleşeceğimiz günler uzak değil! Ve yine 2026 yılı Mart ayına kalınmadan erken seçime gidileceğine dair tezim halen geçerliliğini koruyor!
Genel AF sürecinin Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde sessiz sedasız şekillendiği bir süreçte mali ve idari af hususunun da masada olduğunu hatırlatmakta fayda var. Her ne kadar 100 yıl önceyi bugünün siyasileri ile idarecileri unutmuş olsalar bile Anadolu topraklarında iktidar ve koltuk için kimlerin başına neler geldiğini tarihçiler ısrarla yazmaya ve anlatmaya devam ediyorlar!
Türkiye’nin yakın geleceğinde bir Cumhurbaşkanı idam edilmiş ve defalarca darbe girişimi yapılarak iktidarlar el değiştirmiştir. İşte böylesine hızlı değişen bir tarihsel döngü içerisinde Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’ın sarf ettiği şu sözleri dikkate almadan geçmemiz mümkün değildir. ABD Başkanı Trump; “Türkiye’nin 4-5 Milyon askerlik ordusu var. İsrail’e çok öfkeliler. Onlar oraya girerlerse dünya savaşı çıkabilir” içerikli küresel ses getiren söylemlerini pekte hafife almamak gerektiği kanaatindeyim.
Her ne kadar vatandaşlar ciddi anlamda ekonomik buhran nedeniyle toplumsal anlamda büyük bir kızgınlık içerisinde olsalar bile sokağın organize bir şekilde olaylara ve siyasete soğuk kaldığını görmezden gelmemeliyiz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni 100 yıl önce kurduran ve bugün Türkiye Yüzyılı devrimini başlatanların misyonun da Türkiye’yi ve Anadolu’yu küreselcilere peşkeş çekmek yatmadığını unutmamalıyız…
Türkiye, liderleri ile yönetilen bir ülke değildir! Ve yine Türkiye; liderleri de yönetilen bir ülkedir! İşte bu büyük kudret, Türk Devlet gerçekliğinin tam karşılığıdır. Yarına dair hesap yapanların, bugünün fırsatlarını pervasızca kullananların, dünün tarihi sonuçlarını okumadıklarını görmekteyiz. Türkiye; daha doğrusu Anadolu, tıpkı deniz gibi kendisinden haksız yere alınanları tüm gücü ile geri almasını bilen bir coğrafya ve devlet geleneğine sahiptir!