Ömer Küçükkaya
Köşe Yazarı
Ömer Küçükkaya
 

Tek gündem ekonomi!

Dünya’nın dört bir yanından gelen haberleri bir kenara bırakma şansımız elbette yok! Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliği için olmazsa olmaz unsur olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı sonrası görmekteyiz ki, üçüncü dünya savaşı beklentisi küresel anlamda güç kazandı. Amerika Birleşik Devletleri ile Ukrayna arasında yaşanan çıkmaz derinleşirken, Çin; tüm küresel ekonomilerde varlık göstermeye devam ediyor. Dünya’nın gündemi hızla ekonomiye yönelmişken Türkiye’nin gündeminin farklı bir noktaya gelmesini beklemek elbette imkânsız! Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin başlattığı süreç; siyasi ve demografik açıdan toplumda pozitif bir belirginleşme performansı gösterirken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verileri ekonomik açıdan alarm veriyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Şubat sonu verilerine göre tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarında vatandaşın borç yükü şubat ayında da katlanarak arttı. Tüketici kredilerinde 2024 Şubat ayından 2025 yılının şubat ayına kadar olan dönemde 530 milyar 828 milyon TL artış olurken, yılbaşından bu yana iki ayda yasal takibe düşen kredi miktarı da 328 milyar 754 milyon TL'ye ulaştı. Vatandaşların ihtiyaç kredisi kullanma oranı hızla artarken, ulusal otomotiv piyasası elektrikli araçlar ile birlikte küresel pazara ve finansal imkânsızlıklara boyun eğmeye başladı. Batık kredi miktarının 328 milyar 754 milyon TL'ye ulaştığı Türkiye’de; tüketici kredilerinde en büyük pay 1 trilyon 492 milyar TL ile ihtiyaç kredilerinde olurken, konut kredisi ise 531 milyar TL ile ikinci sırada yer aldı. Nakit bulmanın zorlaştığı Türkiye’de; esnaf ve iş dünyasının tedirgin bekleyişi vatandaşları da alışveriş konusunda tutuk davranmaya itiyor. Asgari ücretin yetersiz kaldığı, emekli maaşları ile yaşamanın imkânsız olduğu Türkiye’de; büyük şehirlerde yaşamak hızla zorlaşırken, köy ve kasabalarda ev ile arazi almak her geçen gün imkânsızlaşıyor. Yerel yönetimlerin özellikle ilçe belediyelerinin kırsal kalkınmaya yönelik hamlelerini durdurma noktasına getirmesi ve köyler ile köylerden dönüşen mahallelere yönelik yatırımların durdurulması en önemli olumsuz etkenlerden diyebiliriz. Vatandaşların Bursa merkezinden hızla Karacabey, Mustafakemalpaşa, Gürsu, Yenişehir ve İnegöl kırsallarında arazi aradıkları bir dönemde maalesef ilçe belediyelerinin yetersiz hizmetleri vatandaşları Bandırma, Gönen, Biga, Çan, Lâpseki hattına yönlendiriyor. Tarım ve hayvancılık ile gıda üretimi anlamında Bursa’nın hızla gözden düştüğü bir dönemde Bandırma, Gönen, Biga, Çan ve Lâpseki Belediyelerinin kırsal kalkınma hamleleri ve buralardaki kaymakamların vatandaşları tarım ve hayvancılık ile uğraşmaya teşvik edici çıkışlarını görmezden gelmek imkânsız. Bursa şehir merkezinde 2+1 ev kiralarının 20 Bin TL üzerine çıktığı şu günlerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bursa’nın önde gelen tarımsal yatırımcılarından Matlı Holding’inde şirketlerini büyütmesi ile Manisa Aksihar merkezli yatırım kaydırma süreci aslında ekonomik anlamda Bursa’nın durumunu özetliyor. Kabul etmeliyiz ki, bir yanda deprem gerçekliği öte yanda artan yüksek nüfus nedeniyle Bursa; ciddi anlamda gündemini ekonomiye çevirdi. Trafik sıkışıklığının artığı Bursa’da; özellikle Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım hattında ulaşımda olan bir sürücünün bir noktadan bir noktaya gitme süresi 1,2 saat ortalamasına ulaşıyor. İşgücü kaybının yaşanmasına da önemli ölçüde olumsuz etki eden trafik sorunu aslında şehrin çalışanlarının kira fiyatlarının daha uygun olduğu Yıldırım’dan çalışma fırsatlarının daha yoğun olduğu Osmangazi ve Nilüfer’e günlük git gel yoğunluğundan kaynaklanıyor. On yıllardır biriken sorunların Türkiye’de ciddi bir kentleşme problemi yaşattığını gözlemlediğimiz şu günlerde hükümetin; çok ciddi vergi afları, düşük oranlı uzun vadeli kredi finansmanları ve sıfır konut ile sıfır otomobil piyasasını teşvik edici çalışmalara imza atması şart. İkinci el piyasasının durduğu Türkiye’de, ticari anlamda mali değer dengesi de bozulmuş durumda… Her ne kadar Ticaret Bakanı Ömer Bolat, "Yeni destek paketleriyle ihracatçılarımız, Türk lirası ve yabancı para krediler için yeni kefalet desteklerinden yararlanabilecek" ifadelerini kullanıyor olsa bile o kredilere kimlerin nasıl ulaştığı ve birilerinin hiç ulaşamadığı gerçekliği uzun yıllardır toplum nezdinde eleştiriliyor. Ve yine çoğu esnafın hem Esnaf Odası kaydı olması hem de Ticaret ve Sanayi Odası kaydı olması hususu da önemli bir diğer sorun olarak karşımıza çıkıyor. Aslında sorunun en temel bilirkişilerinden birisi olan AK Parti Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, nedense sürece dair sessizliğini koruyor. Esnaf konusunda en deneyimli bürokratlardan birisi olarak Sayın Emine Erdoğan’ın büyük destekleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi anlamda esnafın sözcüsü olması beklenen Sayın Necmettin Erkan’ın konuyu meclis gündemine acilen taşıyarak esnafların ve iş insanlarının esnaf kredilerini kullanmada yaşadığı ikilemli sorunları çözmede etkin olması genel beklentiler içerisinde yer alıyor. Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın sürekli ihracat merkezli gerçekleştirdiği hamleler ve iç piyasalara, özellikle esnaf ile KOBİ işletmelerin yaşadığı sorunlara çözüm üretememesinin bedelini Türkiye; ağır ekonomik kayıplar ile ödüyor. İstihdam maliyetlerinin arttığı Türkiye’nin artık vergiler ile idare edildiği gerçekliği toplumda ciddi bir karşılık bulurken, artan vergi yükünü vatandaşların 2026 yılı itibariyle taşıyabilme imkânları kalmadığını belirtmek gerekiyor. Türkiye’nin demografik dengesizlikler ve ekonomik yetersizlikler ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde, küresel tehditlere yönelik gerçekleştirilen başarılı hamleler elbette vatandaştan takdir topluyor. Lakin kabul etmeliyiz ki; cami ve kuran kurslarını halen vatandaşlarının yaptırdığı Türkiye’de; denetimleri imkânsız hale gelen tarikatlar ile inşaat ömrünü tamamlamış kamu binalarının yarattığı tehditleri görmezden gelemeyiz. Sanayici ve İş Adamları Derneklerinin Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı, Meclis Üyesi  olmak isteyenlerin zıplama noktasına dönüştüğü bir noktada; Zorlu Holding’in inançlara yönelik tartışma yaratan sürecini de iyi değerlendirmek gerekiyor. Evet, tek gündem ekonomi! Ancak siz ekonomik verileri doğru okuyamaz ve ekonomik artı değerlerini Türkiye’de iktidara ve siyasete toplum üzerinden ayar vermeye çalışanlara fırsat yaratırsanız, belki askeri bir darbe ile yüzleşmezsiniz ancak olası bir sivil atak karşısında ne asker ne polis gücünüz ile böyle bir karışıklığı önleyemezsiniz. Zorlu Holding gibi ekonomik anlamda güçlü ve küresel odaklara adeta boyun eğmiş yönetimlerinin bağlı oldukları şirketlerinin finanse ettikleri medya ve sivil toplum kuruluşlarının kimler olduğunu biliyor muyuz? Peki, ya buralardaki kişiler ile odakların çalışma hedefleri neler? Mesele ne Recep Tayyip Erdoğan, ne Devlet Bahçeli, ne de Özgür Özel! Mesele, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değerli okurlarım. Küresel ve ulusal gündemlerden sıyrılarak tek gündemi ekonomi olan bir toplum oluştuysa artık devletin yeni ve kritik değerde bir gündemi var demektir. Bu gündemin adı da “Ulusal Güvenlik” olarak tanımlanır…
Ekleme Tarihi: 04 Mart 2025 - Salı
Ömer Küçükkaya

Tek gündem ekonomi!

Dünya’nın dört bir yanından gelen haberleri bir kenara bırakma şansımız elbette yok! Türkiye’nin Avrupa’nın güvenliği için olmazsa olmaz unsur olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın çıkışı sonrası görmekteyiz ki, üçüncü dünya savaşı beklentisi küresel anlamda güç kazandı. Amerika Birleşik Devletleri ile Ukrayna arasında yaşanan çıkmaz derinleşirken, Çin; tüm küresel ekonomilerde varlık göstermeye devam ediyor. Dünya’nın gündemi hızla ekonomiye yönelmişken Türkiye’nin gündeminin farklı bir noktaya gelmesini beklemek elbette imkânsız!

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin başlattığı süreç; siyasi ve demografik açıdan toplumda pozitif bir belirginleşme performansı gösterirken, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) verileri ekonomik açıdan alarm veriyor. Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Şubat sonu verilerine göre tüketici kredileri ve bireysel kredi kartlarında vatandaşın borç yükü şubat ayında da katlanarak arttı. Tüketici kredilerinde 2024 Şubat ayından 2025 yılının şubat ayına kadar olan dönemde 530 milyar 828 milyon TL artış olurken, yılbaşından bu yana iki ayda yasal takibe düşen kredi miktarı da 328 milyar 754 milyon TL'ye ulaştı.

Vatandaşların ihtiyaç kredisi kullanma oranı hızla artarken, ulusal otomotiv piyasası elektrikli araçlar ile birlikte küresel pazara ve finansal imkânsızlıklara boyun eğmeye başladı. Batık kredi miktarının 328 milyar 754 milyon TL'ye ulaştığı Türkiye’de; tüketici kredilerinde en büyük pay 1 trilyon 492 milyar TL ile ihtiyaç kredilerinde olurken, konut kredisi ise 531 milyar TL ile ikinci sırada yer aldı.

Nakit bulmanın zorlaştığı Türkiye’de; esnaf ve iş dünyasının tedirgin bekleyişi vatandaşları da alışveriş konusunda tutuk davranmaya itiyor. Asgari ücretin yetersiz kaldığı, emekli maaşları ile yaşamanın imkânsız olduğu Türkiye’de; büyük şehirlerde yaşamak hızla zorlaşırken, köy ve kasabalarda ev ile arazi almak her geçen gün imkânsızlaşıyor.

Yerel yönetimlerin özellikle ilçe belediyelerinin kırsal kalkınmaya yönelik hamlelerini durdurma noktasına getirmesi ve köyler ile köylerden dönüşen mahallelere yönelik yatırımların durdurulması en önemli olumsuz etkenlerden diyebiliriz. Vatandaşların Bursa merkezinden hızla Karacabey, Mustafakemalpaşa, Gürsu, Yenişehir ve İnegöl kırsallarında arazi aradıkları bir dönemde maalesef ilçe belediyelerinin yetersiz hizmetleri vatandaşları Bandırma, Gönen, Biga, Çan, Lâpseki hattına yönlendiriyor. Tarım ve hayvancılık ile gıda üretimi anlamında Bursa’nın hızla gözden düştüğü bir dönemde Bandırma, Gönen, Biga, Çan ve Lâpseki Belediyelerinin kırsal kalkınma hamleleri ve buralardaki kaymakamların vatandaşları tarım ve hayvancılık ile uğraşmaya teşvik edici çıkışlarını görmezden gelmek imkânsız.

Bursa şehir merkezinde 2+1 ev kiralarının 20 Bin TL üzerine çıktığı şu günlerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu verilerini de göz ardı etmemek gerekiyor. Bursa’nın önde gelen tarımsal yatırımcılarından Matlı Holding’inde şirketlerini büyütmesi ile Manisa Aksihar merkezli yatırım kaydırma süreci aslında ekonomik anlamda Bursa’nın durumunu özetliyor. Kabul etmeliyiz ki, bir yanda deprem gerçekliği öte yanda artan yüksek nüfus nedeniyle Bursa; ciddi anlamda gündemini ekonomiye çevirdi. Trafik sıkışıklığının artığı Bursa’da; özellikle Osmangazi, Nilüfer ve Yıldırım hattında ulaşımda olan bir sürücünün bir noktadan bir noktaya gitme süresi 1,2 saat ortalamasına ulaşıyor. İşgücü kaybının yaşanmasına da önemli ölçüde olumsuz etki eden trafik sorunu aslında şehrin çalışanlarının kira fiyatlarının daha uygun olduğu Yıldırım’dan çalışma fırsatlarının daha yoğun olduğu Osmangazi ve Nilüfer’e günlük git gel yoğunluğundan kaynaklanıyor. On yıllardır biriken sorunların Türkiye’de ciddi bir kentleşme problemi yaşattığını gözlemlediğimiz şu günlerde hükümetin; çok ciddi vergi afları, düşük oranlı uzun vadeli kredi finansmanları ve sıfır konut ile sıfır otomobil piyasasını teşvik edici çalışmalara imza atması şart. İkinci el piyasasının durduğu Türkiye’de, ticari anlamda mali değer dengesi de bozulmuş durumda…

Her ne kadar Ticaret Bakanı Ömer Bolat, "Yeni destek paketleriyle ihracatçılarımız, Türk lirası ve yabancı para krediler için yeni kefalet desteklerinden yararlanabilecek" ifadelerini kullanıyor olsa bile o kredilere kimlerin nasıl ulaştığı ve birilerinin hiç ulaşamadığı gerçekliği uzun yıllardır toplum nezdinde eleştiriliyor. Ve yine çoğu esnafın hem Esnaf Odası kaydı olması hem de Ticaret ve Sanayi Odası kaydı olması hususu da önemli bir diğer sorun olarak karşımıza çıkıyor. Aslında sorunun en temel bilirkişilerinden birisi olan AK Parti Kırşehir Milletvekili Necmettin Erkan, nedense sürece dair sessizliğini koruyor. Esnaf konusunda en deneyimli bürokratlardan birisi olarak Sayın Emine Erdoğan’ın büyük destekleri ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde siyasi anlamda esnafın sözcüsü olması beklenen Sayın Necmettin Erkan’ın konuyu meclis gündemine acilen taşıyarak esnafların ve iş insanlarının esnaf kredilerini kullanmada yaşadığı ikilemli sorunları çözmede etkin olması genel beklentiler içerisinde yer alıyor.

Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın sürekli ihracat merkezli gerçekleştirdiği hamleler ve iç piyasalara, özellikle esnaf ile KOBİ işletmelerin yaşadığı sorunlara çözüm üretememesinin bedelini Türkiye; ağır ekonomik kayıplar ile ödüyor. İstihdam maliyetlerinin arttığı Türkiye’nin artık vergiler ile idare edildiği gerçekliği toplumda ciddi bir karşılık bulurken, artan vergi yükünü vatandaşların 2026 yılı itibariyle taşıyabilme imkânları kalmadığını belirtmek gerekiyor.

Türkiye’nin demografik dengesizlikler ve ekonomik yetersizlikler ile karşı karşıya kaldığı bir dönemde, küresel tehditlere yönelik gerçekleştirilen başarılı hamleler elbette vatandaştan takdir topluyor. Lakin kabul etmeliyiz ki; cami ve kuran kurslarını halen vatandaşlarının yaptırdığı Türkiye’de; denetimleri imkânsız hale gelen tarikatlar ile inşaat ömrünü tamamlamış kamu binalarının yarattığı tehditleri görmezden gelemeyiz. Sanayici ve İş Adamları Derneklerinin Milletvekili, Bakan, Belediye Başkanı, Meclis Üyesi  olmak isteyenlerin zıplama noktasına dönüştüğü bir noktada; Zorlu Holding’in inançlara yönelik tartışma yaratan sürecini de iyi değerlendirmek gerekiyor.

Evet, tek gündem ekonomi! Ancak siz ekonomik verileri doğru okuyamaz ve ekonomik artı değerlerini Türkiye’de iktidara ve siyasete toplum üzerinden ayar vermeye çalışanlara fırsat yaratırsanız, belki askeri bir darbe ile yüzleşmezsiniz ancak olası bir sivil atak karşısında ne asker ne polis gücünüz ile böyle bir karışıklığı önleyemezsiniz. Zorlu Holding gibi ekonomik anlamda güçlü ve küresel odaklara adeta boyun eğmiş yönetimlerinin bağlı oldukları şirketlerinin finanse ettikleri medya ve sivil toplum kuruluşlarının kimler olduğunu biliyor muyuz? Peki, ya buralardaki kişiler ile odakların çalışma hedefleri neler?

Mesele ne Recep Tayyip Erdoğan, ne Devlet Bahçeli, ne de Özgür Özel! Mesele, Türkiye Cumhuriyeti Devleti değerli okurlarım. Küresel ve ulusal gündemlerden sıyrılarak tek gündemi ekonomi olan bir toplum oluştuysa artık devletin yeni ve kritik değerde bir gündemi var demektir. Bu gündemin adı da “Ulusal Güvenlik” olarak tanımlanır…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve ekosektor.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.