Son dönemde küresel ekonomide ciddi sarsıntılar yaşanıyor. Elbette bu sarsıntıların ana temasında, küresel güç değişimleri ve kavgaları var. Peki, Türkiye bu işlerin neresinde? Aslında tam merkezinde görünüyor olsa bile, Türkiye sürecin geleceğinde... Anadolu topraklarında var olan özel nitelikli madenlerin küresel çapta gerçekleştirilen bilim ve teknoloji faaliyetleri sonrası icat edilen ürünler için geleceğin yakıtı ve yapım malzemesi olduğu uzun yılladır biliniyor. Örneğin, Türkiye'nin yıllardır Bandırma'da 6'ncı Ana Jet Üssü'nün altında yer alan Bor Maden sahasını işletememesi en önemli kritik envanter olarak karşımızda duruyor. Elbette Türkiye'nin son 18 yıllık kalkınma hamlelerinin önünü keserek bu madenlerin yeni Türk teknolojilerinde kullanılmaması için ciddi bir 'ekonomik boğma' tirbülansı yaratılmak istendiğini de yok sayamayız. İşte tam da burda kanser tedavilerinde de fazlasıyla başarılı olan 'ilik nakli' operayonlarına acilen ihtiyaç duyulduğunu belirtmekte fayda var.
Ankara'nın yüzü Dünya'ya dönük durumda. Bu nedenle ne Recep Tayyip Erdoğan ne de Cumhurbaşkanlığı Külliyesi ile Ak Parti'nin yerel siyasette var olan sorunlara eğilerek zaman kaybetme düşünceleri yok! İşin ötesinde Ankara için varsa yoksa 'ekonomi' dediğimiz bir süreç başladı. Ve sürecin kalbinde Bursa var. Elbette Bursa, bu işi kentin patronu kim ya da Ankara lobisi yeterli yetersiz kavgaları içerisinde tüketiyor. Lakin önceki gün Ak Parti yatırım değerlendirme toplantısında Bursa Milletvekili Hakan Çavuşoğlu'nun "Allah rızası için Bursa'nın yerli otomobil fabrikasını eleştirmeyi bırakın. Bu yatırım Hatay'a, Gaziantep'e Kocaeli'ne gelsin diye çok uğraştılar. Bursa, büyük bir iş başardı. Bursa Milletvekilleri olarak, medyası, iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve üniversitelerimiz olarak kentimize en az yüzyıl her alanda faydası olacak bir yatırımı getirdik. Eleştirmek yerine çözüm önerileri ile süreçleri geliştirin" çıkışı fazlasıyla değerli. Bu değerlendirme ışığında yerel ve ulusal ekonomiye baktığımızda nakil mecburi diyebiliriz.
Türkiye ekonomisinin güçlendirilmesi için ilik nakli operasyonu olarak tanımlayacağımız süreçte ilk adımı Hazine ve Maliye Bakanlığı acilen atmalı. KDV ödemelerinin peşinen alınması, tahsilat yapmadan KDV ödemek zorunda olan iş dünyasının ve esnafın belini büktü. Öyle ki, esnaf artık kayıt dışı ekonomiye yönelmiş durumda. Yine işhanları ve iş merkezlerinin yüksek aidat giderleri, Büyükşehirlerde faiş otopark ücretleri, otoyol ve köprülerin yüksek geçiş ücretleri, kesilen bir sürü anlamsız ceza ve devamında başlatılan icralar nedeniyle herkes 'home office' modelini kullanmaya başladı. Yani insanlar evlerine kapanıyor ve tüketimi durduruyor. Bu yöntem de işyeri ve ofis satışlarını ciddi oranda olumsuz yönde etkilemeye başladı. Yine beraberinde enerji tüketimi, ofis mobilya satışı, akaryakıt tüketimi gibi alanlarda azalma var. Anlayacağınız üretimini frenleyen bir Türkiye ortaya çıkmaya başladı. Özellikle inşaat sektörü durdu. İnşaat sektörünün çaresizliğini İMSİAD'ın yetersizliği ışığında da değerlendirdiğimizde kentin sorunlarını doğru ifade edebilecek iş insanlarına, sektör temsilcilerine ihtiyaç duyuluyor. Bu anlamda birçok noktada değişim kaçınılmaz bir gerçek. Elbette ilik nakli operasyonunun en önemli noktalarından birinde Ticaret Bakanlığı var. Ticaret Bakanlığı'nın Esnaf Oda Başkanları ile bölgesel ve kentsel toplantılara daha fazla imza atması şart. Yani, Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan Ankara'dan Anadolu'ya inmeli ve hatta ilk büyük buluşma Bursa'da gerçekleştirilmeli.
Elbette sanayicilerinde önemli talepleri var ancak onları iç piyasa gerçekleri nedeniyle biraz daha sabırla beklemeleri yönünde ikna etmeliyiz. Türkiye'nin içerisinde son dönemde sessiz bir 'grev' çılgınlığı gerçekleştiriliyor. Yerli ve Milli Otomobil fabrikasının kurulmak istendiği Bursa'da inanılmaz büyük bir katılımla gerçekleştirilen işçi eylemi ne kadar masum?
Türkiye'nin gücünü test etmeye yeniden başladılar. Bu anlamda Somali'de ki patlama önemli olduğu kadar Sağlık Bakanı Fahrettin Koca liderliğinde ki insani yardım da fazlasıyla değerli. Türkiye'nin yurt dışı ekonomi bağlantıları içerisine yeniden tersine beyin göçü sürecini iliştirmek sorundayız. FETÖ'nün akıllı hainlerinin karşısına bu ülkenin yerli ve milli çocuklarını dikmeliyiz. Sanal saldırılar ve hackerlar ile başlatılan iletişimi kesme operasyonlarının ötesini görerek yerli maden makineleri üretmeli ve maden sahalarımızdan çıkan hammaddeyi başka ülkelere göndermeden Türkiye'de kullanıma hazır hale getirmeliyiz. Ve herşeyden önemlisi yeni bir üretim ve tüketim politikası geliştirmeliyiz. Madem Akdeniz'de sondaj yapıyoruz madem SİHA'lar ile Dünya'nın dört bir yanında nokta atışlar gerçekleştiriyoruz o zaman üretim ekonomimizi de yeni süreçlere göre güçlendirmeliyiz. Türkiye için sanayi olmazsa elbette olmaz ama sanayi içinde destekleyici vergilendirme ve kalifiye eleman sorununu acilen çözmeliyiz. Köyleri yeniden hayata bağlamalıyız. Kısacası, yükü Recep Tayyip Erdoğan'ın üzerinden alarak kabineye yüklemeli ve daha fazla çalışıp daha fazla birlikte olmalıyız. Bilmeliyiz ki, kişisel hırsların ve öfkenin kişiler dışında kimseye faydası yok. Hasılı, kimse Dünya'da baki değil!